Okuyucuya merhaba,
Bu mailimle birlikte güzel başlayan dünyanın en doğal olgularından birinin enteresan bir biçimde gelişip aslında hiç de hazin olmayan (uzuuunnnca) bitişine giden sürecine tanık olacağız.
2009 Ocak'da hamile kaldığımı öğrendim ve planladığımız için eşimle bunu ortalama sayılabilecek bir sevinçle karşılayarak doktoruma (Prof. Nedim Karadadaş) kontrola gidip normal yaşantımıza devam ettik. Aslına bakarsanız, konu hakkında o kadar çok okudum ettim ki sağlıklı işleyen bünyelerde planlanınca olmayacak bir vukuat olmadığını zaten hep savunuyorum, ayrıca da bunu gördük, denedik, belki de ispatlamış olduk. (Benim ispatıma inanmayan dünya nüfusuna baksın, planlanan gebelikler oran olarak planlanmadan olanlardan hayli az olmasına rağmen nüfus gittikçe artıyor).
Henüz 5. haftasında olmam itibariyle sadece yeterince dikkatli oluyordum. Çok doğal olarak (ve aslında tüm doktorların önerdiği fakat pek çok kere gözlemlediğim hamile bayanların aksine) günlük hayatımda ne yapıyorsam aynısını yapıyordum. Çünkü bu bir hastalık değil. İçinde bulunduğum hafta ve yaşım itibariyle de tehlikeli bir grupta bulunmuyordum.
6. haftanın sonundaki (kalp atışını gözlemleyebilmemiz için 6. haftada tekrar doktorum çağırmıştı) kontrolümde fetuste herşeyin normal olduğunu ancak bulunduğu yer ile ilgili kendisinin şüpheleri olduğunu belirtti. Cuma akşamı 18:30'da özel muayenehanede olduğumuzdan ertesi pazartesi günü Ege Üniversitesi kadın doğum bölümüne gitmemi ve oradaki ultrasonlarla tekrar bakmak istediğini söyledi. Muayenehaneden çıkışta hormon seviyem olması gereken aralıktan uzak olmamasına rağmen hemen eczaneden pregesteron hapımı aldık ve sabah, öğlen, akşam ikişer tane olmak üzere almaya başladım.
Her çiftin içine düşeceği gibi az biraz karamsar bir ruh hali içinde 2 günümüzü geçirdik. Pazartesi sabahı hastaneye varıp (7 +2) ne olacaksa olacak, "yapılabilecek birşey yok, dolayısıyla üzülecek de birşey yok" mentalitisinde kalmaya çalışarak doktorumuzu bulduk, sıramızı aldık, doğumhane tarafındaki prenatal odasına eşimden ayrılarak girdim.
Doktorumun babacan ve şefkatli tavrı sayesinde çok gergin değildim fakat açıkçası hamileliğin bitişine de hazır değildim. "Kısmetten ötesi olmuyor" diye düşünerek yattım. Odada bulunan tüm tıp adamları doktorumun teşhisini onaylıyorlar ve bu kadar zor görülebilen bir durumu ayırt edebildiği için kutluyorlardı fakat aslında durum hasta için gayet negatif. Fetusun tutunduğu yer nedeniyle kornual gebelik (cornual pregnancy) tanısı kondu. ( Cornual gebeliğe daha sonra bilahare bir mailde geleceğim). Sırf tanıyla da kalmadık. Bulunduğu yer ve fetus çevresindeki kan doku yoğunlaşması ile (gelişimin yönü bu şekilde anlaşılıyordu) rahmin üst duvarının belli noktalarında kalınlık 4 mm'ye düştüğü için patlama tehlikesi vardı. Rahmin patlaması genellikle normal bir doğurganlığın sonu olarak görülebileceği için ve benim boyutlarımdaki bir insanda bu patlama nın sonucunda aşırı kanamadan şok durumuna girebileceğimden acilen gebeliğin sonlandırılması konuşulmaya başlandı. Karşımdaki ekranda uterusum ve içinde yanlış yere konaklayan fetus, ekranın altında profesörü, doçenti, doktorlar ve doktor adayları yanıbaşımda Erdoğan hemşire ( iri yarı, işbilir, sarışın, renkli gözlü tatlı bayan:).Nedim Hoca:
-"Kızım, bunun yerini görüyorsun, bizi de dinledin, durumunu anladın değil mi? Senin için büyük tehlike var, bundan sonra gebe kalmanı da riske sokabilecek duruma düşmeyelim, bunu sonlandıralım" deyip olası somut sonuçlar sıralanınca seçim yapılacak bir durum açıkçası kalmıyor. Beni ve eşimi tanımadıkları için diğer doçent Dr. Fuat Bey ve odadaki diğer doktor arkadaşlar (ileride göreceksiniz arkadaş olacağız:) ona da hemen haber verip rızasını alalım diye heyecanlandılar. Eşim o sırada doğumhane kapısında, içerideki durumdan bihaber kalabalıkta bekliyor. Doktorum " ben ona anlatırım, bunlar akıllı çocuklar, siz Can'ı hazırlayın operasyona" emrini verince Erdoğan hemşire beni ve ortamı mini-operasyona hazırlamaya girişti. O sırada doktorum dışarıya çıkıp olayın teşhisini ve olası sonuçlarını anlatıp içeri döndü.
Sevgili okuyucu, burada bu maili keseceğim, çünkü bir sonraki mailde ister istemez mini- operasyon detaylarını veriyor olabilirim ve zat-ı şahsına münhasır kişilik özellikleri nedeniyle etkilenebilirsin. istersen direkt bir sonraki mailden devam et...