bayram etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bayram etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ekim 2013 Salı

Bir bayram tatili daha

Sevgili okur,
bayram tatili diye sevindik ama kayınvalidemin omzu çıkıp kırıldığı için pek de mutlu olamadan buna şükür diyerek kısa bir köy havası aldık.
Bu kısa dinlenceden eli boş çıkmamak adına bol bol kızımla hava alıp son günlelerin tadını çıkarmaya çalıştık. Ben de minik minik makinamın ayarlarıyla oynamaya başladım.

Köyün mutlu keçisi minik Su:)
 

24 Ekim 2013 Perşembe

Nasıl geçti habersiz:)

Merhabalar,
Hemen geldi mi aklınıza başlıktaki şarkı, mırıldanır oldunuz mu? Neyse kaç yaşında olduğumuz ortaya çıkmasın yoo falan deyiverin:) bu ay nasıl geçti ben bilemedim ama siz belki kendinizinkinin çeteresini benden sağlam tutuyorsunuzdur.
Bu ayın başında Kasımın 17sinde benim Ales ve 25inde eşimin yeterlilik sınavları olması nedeniyle çalışma ayı olarak (içse olarak:) ilan edip her fırsatta krıp belimizi ders çalışalım demiştim. Ancak heyhat, iş öye olmadı bayram tatilini çalışmak için köyde geçirdik amma çalışan sadece eşim oldu:)Ben son iki gün 2 adet 25 soruluk matematik testi çözebildim.hız konusunda burda ifşa olmaya niyetim yok zaten yakın zamanında yök karşsında cümle aleme rezil olacağım gibi gözüküyor. John nash olmadığımı biliyordum ama karıncalarla yarışan hoşaflaşmış matematik bilgim beni moralman dağıttı diyebilirim. türkçe kısmına güveniyorum, tabi ösymnnin soru tarzını anlamakta güçlük çekiyorum çoğu zaman ama umudumu yitirmedim henüz (sanırım henüz hiç sözelden soru çözmediğim için:)

Ayrıca bu ay içinde yaşlılarımızdan düşenler şaşanlar, hastaneye yatanlar oldu... Her iki tarafımızın aileler onların başına koşmaktan, üzülmekten ayrıca perişan oldular ama çok şükür sağ salim atatılıyor hepsi, düze çıkılıyor yakın gelecekte.

Bayramda sırf pineklemedik tabii, İstanbul'dan can dostum Bihter ve eşi Soner geldiler. Kısa da olsa evimizi şenlendirdiler. Elmalı turtayla kandırdım, ertesi günü de evde makarna yaptık:) hepsinin resmi bir sonraki postarda gelecek, ben bağlantı uzmanı(!) fotoğraf makinesi,cep tel ve big üçlüsünü bir türlü senkronize bir şekilde kullanamadığımdan yazımı yazıyorum, resim eksik, resimler var yazıya vakit yok gibi devam ediyor süreçlerim.

şimdilik bayramın son günleinde soğuyan ve bağ bozumumuzda herkesleri baştan aşağı sırılsıklam yapan yağmurun yarattığı minik çamurlarda gönlünce zıplayan kuzumun serseri halleri ve pasta keyfiyle veda ediyorum:)
 

17 Ekim 2013 Perşembe

Bag bozumu

Sevgili Okur,
bayram seyran demedik, bağ bozumu yaptık; İstanbul'dan kankam, onun arkadaşları, kuzenler, yengemler, dayımlar, komşularımız, hemen herkesin eli bir ucundan değdi.

Sabah herşey iyidi, ben de Su'ya bakmakla görevlendirildiğim için gayet rahat ve hatta içten içe çok da iş yapamamaktan rahatsız bir şekilde fotoğraf çekmeye bile vakit buldum. Bağı tanıyan ya da bağa ilk kez giren diye ayırım yapmadan herkes eline aldı makasını ve gösterildiği gibi muhabbet ede ede, şarap olacak nefergeleri aradı durdu koca yaprakların arasında...

15 Ekim 2013 Salı

Veee sahne makarnanın:)

İstanbullardan kankam gelmiş bayram gezmesine, tabii ki ona bir tazecik makarna yapıp tıka basa doyurmak istedim:) Tam buğday unu ile güzel başlayan yoğurma işlemi havluyu eşime atmamla devam etti. kendisi zaten dünden hevesli olduğu için hemen daldı içine. hamuru geçrkten pürüssüz hale getirid. tam buğday unu ile çok sert bir hamur oluyor bilgilerinize...

30 dk dinlendirdikten sonra top top alıp haddeden geçirdik ve bu sefer kurutmak için daha tedbirli davrandık Resimdeki havlu kurutucağını temizleyip serdik. Gerçekten ilk serilenleri alıp makinadan kesim işleminden geçirirken en sonuncu serdiğimiz kurumuş oldu. çok işimize yaradı.
 

30 Ağustos 2013 Cuma

Köy havası

Merhaba Sevgili okur, 
sen bıkacaksın ama ben bıkmam kuzumun hallerini yakalamaktan.genelde mutlu ve huzurlu bir çocuk Su, ama büyüdükçe mızmızlanmaları ve bazen de abuk subuk anlayamadığım şeylere saniyeler içinde gözyaşı dökebilecek noktaya gelmesi sıklaştı. Bu da biraz yorucu, 15dkda bir mızlama, neye olduğunu anlayamadan hop ağlama, onu susturunca başka mayına basıp tekrar mızlanma ve hop başka bir ağlama mayını...nerede yürüdüğünüze çok dikkat etmek gerekiyor bazı zamanlar:) İşte bu alttaki de bu feverean dakikalarından bir kare:(

28 Ekim 2012 Pazar

Tatil burada biter...

Sevgili okurlar,
sabah erkenden (Su ile aynı odada olunca son derece tahmin edilebilir bir durum tabii ki) uyandık. saat ancak 6- 7 gibiydi. Bir de saatlerin geri alınması olayı denk gelince kargalarla bir sessiz sessiz odacıkta az malzemeyle nasıl çok vakit geçirilir diye çabaladık. Bünye de tabi uyku istiyor ara ara... Sanırım o bünye sadece bizimkisi. Su hiç oralı değil:)
Neyse bir şekil sabah 7 buçuğu ettik ama in cin ortada değil, gün aymak bilmiyor meğer havayı bulutlar kapamış. kahvaltı mekanımıza ilk giden biz olduk ve neyseki uzun süredir ayakta olduğumuzdan acıkmış bir bebek yemek yedirmesi kolay bir bebek oluyor, böylece anne baba rahat kahvaltı ediyor. Sürecin huzur katsayısı yüksek oluyor. Açlık kısmı tam ama enerji de tam olduğundan sürekli kıpır kıpır kızım bir dekorasyon dergisi bakıyor bir yandan yemek yiyor:)



Sonra da sahilde esen deli rüzgara inat dışarı çıkıyoruz. Işık çok güzel, rüzgardan korksam da bu ışık cezbettiği için sesim çok çıkmıyor. Su deli gibi bir o yana bir bu yana koşuyor sahilde. Zaten ondan başka kimse kumsalda değil. Oyun parkını keşfediyor ve bir süre orada mola veriyoruz:)

Bir süre kıyıda turladıktan sonra otelden çıkarken bir gün evvele çekerek biraz sonra çıkacağız mesajı verdiğimiz için odamızı toplamaya gidiyoruz ve topladığımız gibi yola koyulduk. Ama "derin" raştırmalarım sonucunda (google'da bodrum bitez yazıp arattığımda ilk çıkan üç listedeki  yerlerin isimlerini defterime yazmak suretiyle:) bitez dondurmacısında durma kararı aldık. İyiki de yapmışız...



Kanyaklı bitter çikolatalının yanına sade, bal badem ve yanlış hatırlamıyorsam bisküvili aldım. Sadeyi suya yedirip diğer üçlüyü kendime ayırdım, ehuehue:) Zaar, yiyince dondurmayı güldü tabii:)

Güzel bir tatil güzel yolculukla damgalanırsa işte ozaman güzel tatil olur... Öğlen saatlerinde Söke'den otobana bağlanmadan önce sağda Yavuzlar Petroldeki "CAFE MOLA" çöpşiş restaurantına girdik. Tonton bir amca her masayla özel ilgilenip güzel güzel güldürüp mutluluk hormonu salgılamanızı sağlayıp yemeği beklerken hoş vakit geçirmenizi sağlıyor. Duvardaki oraya uğrayanların bıraktığı güzel ya da "özlü sözler" tadındaki kıssadan hisseler ilgi çekici bir fon.


Kuzucuğuma köfte kendimize şöpşiş söyledik. İkisi de çok hoş. Tavsiye edilir.

Evimize sağ salim varıp yaklaşık 30 dk içinde ilk parti çamaşırı atıp ortamı neta edince de büyük dedemizi bayramlamaya çıktık. Akşam ev yatağımızda uyku ve huzur....Çünkü yarın kuzumla koyun koyuna uyanacağımız, mutlu bir tatil günü daha bizi bekler...

Sevgiler...

27 Ekim 2012 Cumartesi

Bodrum'da bayram

Merhabalar,
tatilin ikinci günü esintinin şiddeti artınca biz de sabah gezisi yapmaya karar verdik. Kaldı ki zaten su kahvaltıda yeterince "atta" diyerek kafa ütütleme sınırlarına yaklaşmıştı. Kuzumun maalesef yeni bir yere gitse de "atta" istihab haddi bir türlü dolmuyor, sızana bayılana kadar gezmek gezmek istiyor. Dolayısıyla dün geldiğimiz ve öğrendiğimiz bitaz yalısı onun için alışılmış halini aldı ve yeni yerler görme isteği tekrar kabardı.

Taaa 2008 mi 2009 mu ne zaman geldiğimizi hatırlamadığımız bodrum merkeze inelim bakalım kaleye gideriz belki dedik. Ama Su kızım onun için çıkılan gezinin ilk 15 dakikasında arabada sızdı. Arabasında da uzun süre uyudu. 


Biz bu arada o uyurken Bodrum yelkenciler Birliği kafesinde oturup kahve içip gazete başlıklarına baktık. Sahilde acık yürüyüş yapıpı deniz havası aldık. 


Daha sonra da deri çanta, aksesuar ve sahte markalı pek çok giysi satıcısının ingiliz bir kaç tane numunelik turistin sürekli yürüyüp yine birbirine rastladığı çarşı sokaklarına daldık.
Sokak aralarında gezerken dağların bayırların doldurulduğu bembeyaz betonarme "çakma bodrum evlerinin aslının nasıl olduğunu unutmuşuz, gördük, hatırladık:)



Bir süre sonra kızımın uyanmasıyla yürüyüşümüz hızlı bir tura dönüştü, merakla heyecanla ordan oraya devam ettik ama öğle yemeği saatinde sağlıklı pke bir seçenek bilemediğimden (belki bilsem de kapalı olma ihtimali çok yüksek zira ara sokaktaki pek çok esnaf kepenkleri kapalıydı:( dönerciye oturduk. Kalitesinden çok da memnun kalmadığım bol yağlı, et tadı alınamayan birşeyler yedik ve biteaz yalısına dönerek sahile konuçlandık:) 

Tüm gün uyumayıp uyumayıp akşam ancak 5de sızan kızımızı alıp koltuğuna oturttuk, sahile balık yiyeceğimiz yeri kararlaştırırken neyse ki uyandı ve mutlu bir yemek yedik de tatilde "kızımı doyuramadım, edemedim, sağlıklı beslenemedi" iç sıkıntısını biraz olsun azalttı.

şimdilik hoşçakalın,

26 Ekim 2012 Cuma

Bayram Sefası (!)

Selamlar,
bayrama 5 gün kalana kadar ne edelim, edelim mi? yok etmeyelim, ama bence edelim, ya da boşver evde yatalım, yok yahu gezelim ikilemleri bolca yaşanan bir aileyiz. Her tatil benim stres katsayımı arttırı bu nedenle. Çünkü tek atımlık kurşun gibi az zamanda en güzel deneyimi elde etmek, daha önce çok da gezip yer yön bilmeyen birileri için çok zor olabiliyor. Bayramın bari son 3 günü azıcık deniz yüzü görelim, deniz havası alalım istiyordum. İşyerinde arkadaşımın önerisi üzerine önceden yer ayırttığımız Bodrum Bitez yalısındaki bir hotel'e doğru bayramın 2. günü yola çıktık. Yolculuk son 15 dakikasına kadar çok güzel geçti. Kuzum haliyle 3,5 saat oturmaktan sıkıldı. Ben de çok sabırsızlandığım için ben bile sıkılmıştım:)

Otel vardığımız gibi tertemiz odamızın içine eşyaları bir güzel saçıp güneşten sebeplenebilmek için kendimizi denize kıyısına attık. Sahildeki otelin restaurantınada yemeğe oturup kuzumun azına bir kaç makarna koyabilmekle yetinip kıyıdaki şezlınglara geçtik. Meğerse kızım bunu bekliyormuş. Aman bir kum hevesi bir oyun hevesi. En ciddi ifadesini takınıp "oynamaya" girişti.




Denize doğru yönlendiyse de küçük bir su yutma vakasından sonra koşar adım dışarı kaçtı, sonra da popoyu yere bir koydu, pir koydu...oyna, oyna, oyna... Zar zor ayıdık kıyıdan, akşam oldu yemek yiyeceğiz diye diye laf anlattık ama yine de kumlar çok cazipti tabii ki:)

23 Ağustos 2012 Perşembe

Bayram, Seyran...

selamlar,
bu yazın iş nedeniyle oraya buraya gönderilmediğim zamanlar cve tek tatilimiz dışındaki her haftasonunu geçirdiğimiz köyde geçirdik bayramımızı..Çok değişik?Pek değil tabii ki ama yien bayram sabahı giyim kuşam, bebeğin üstünü başını temizleyip saçını taramak, büyüklerin elini öpmeye gezmek, hal hatır sormak güzel bir şey.

Ama kuzumun aklı tabii ki her zamanki gibi bol bol oyun, abi"si" (görümcemin oğluna herkes bak abisi de ne büyümüş, bak suyun abisi dedikçe Su da ona abisi demeye başladı) ile sabahtan akşama oynamak olduğu için ona her haftasonu bayram.

Bu haftasonunun ve tatilin bir özelliği daha kayınpederimle Su'yun arasının gittikçe daha da ısınması, ona oyuncağını kendi isteyerek uzatıp sokulması, onu çağırıp birlikte boya yapmak istemesi gibi davranışları.

En önemli adımlardan birini de attık kızım pazar günü. Bir süredir kakası gelince ya da çoğu zaman yaptıktan hemen sonra söylüyordu. Ben de altını alıyordum. Ancak ilk kez kahvaltıdan sonra babasının elinden tutup tuvalete götürüp kaka dedi, Ulaş da bir hızla bezini atıp tuvalete tutunca kuzum kakasını yapıverdi. bir alkış bir sevinç...Ertesi sabah tekrar deneyelim dedik ama kızımın bir gazı var ki feryat figan gidiyor, tuvalete tutuyorum ama ıstırap oldu kasıyor kendini yapmamak için. Neyse ilk kaka beze gitti ama bir ertesi sabah gayet güzel yine yakaladık tuvaleti. Annemlerin de dediğine göre artık sabah kahvaltıdan sonra tuvalete kaka yapma olayı oturdu gibi, umarım günün geri kalan kısmına da yayarız bu davranış biçimini...Çişini de buraya yapacaksın demeye çok kez çalıştım ama oralı olmuyore ve iki 3 saat çiş içinde dolanmaktan rahatsız olmayarak eğitim külodunun da anlamını yitirmesine yol açtığı için çiş kısmını ertelemeye bıraktım şimdilik.

Bakın Ediz abi"si" ile oyunlarından kareler:
sevgiler....

11 Ağustos 2011 Perşembe

bir tatil biter diğeri başlar (mı?), Köye dönüş:)

Tatil bitti.
Yani deniz kısmısı bitti.Şimdi köy'de kayınvalidemlerle geçireceğimiz kısmına doğru yola çıktık ki beni en çok korkutan bu 4,5 saatlik yol. Orada eşimin Belçika'da yaşayan ablası ve ailesi (eşi ve minik yeğenimiz Ediz) de var. Yani şen şakrak, evin her odasından her kapı arkasından insan çıkıyor olacak bizim gitmemizle.
İşte giritte son kahvaltımız:

Yola kahvaltımızı edip 10:15 gibi çıktık ki akşama vakitlice köyde olabilelim.Marmarise varana kadar çok bir arıza olmadı. Asıl arızayı kızım Muğlaya varırken verdi ki 15 dk durmamacasına zın zın zın ağlayarak geçici sağırlık yaşamamıza sebebiyet verdi. Bir benzin istasyonunda durup emzirmem rağmen iflah olmayarak istasyonun devamında da aynı şekilde gözlerinde mini mini damlalarla ağladı durdu. 20 dk sonra da sızdı, uyudu. Taa köyümüze15 dk yol kalana kadar. O aralık biz de dinlendik:)

Sağolsun, annemler pek güzel karşıladılar bizi her zamanki gibi, hemen sofraya oturduk, akşam üzeri olmasına rağmen:)
Ediz Ulaş'ın fanatiği oluğu için hemen koşarak tek dayısı olmasına rağmen (!) "en sevdiğim dayım benim" diyerek sarıldı. Günün en güzel sözü seçtim:)

Sevgiler...

25 Kasım 2010 Perşembe

Kurban bayramı etkinlikleri

Sevgili okurlar,

bayram tatili geldi geçti, güzel anılar kaldı. Bayramın ilk günlerinde şehirdeki büyüklerimizin bayramlarını kutladık. Bir kaç saatlik aralarla pek çok farklı yüz ile karşılaşan Su biraz yoruldu ve farklı duraklarda uyuklayıp uyandı. Zaten çok hassas olan dengeler iyice sarsıldı... Ancak şükür ki gece uykularımız bozulmadı.

Bayramın 3. günü eşimin ve evlendikten sonra benim de artık kütüğüne kayıtlı olduğum :) Uzunkuyu köyüne, kayınvalidemlere gittik. Orada da eşimin babaannesinin elini optük. Dedemiz ve babaannemiz Su'yu pek büyümüş buldular, Ramazan bayramından beridir gidememiştik. Pek çok yakınımız kızımızı görmeye geldi. Su da karşılığında tüm şirinliğiyle tribünlere oynadı, sıkılmadan sakin sakin kucaktaqn kucağa gezdi, yeri gelince de bol bol da gevezelik etti. Gün boyu hoş bayram sohbetleri edildi.

Gece kuzinede pişen yemekler aynı zamanda evi ısıttı. Odamızda da sobayı harlatınca zaten yumuşak olan havada iyice ter döktük:) İkinci gece sadece kuzinenin yeteceğine kaanat getirdik.

Hava ve evimizin neşesi o kadar güzeldi ki cuma gecesi dönüşü cumartesi sabahına erteledik. Sobanın üstünde ısınan ekmeklerimize tereyağlarını ve salça sürüp hurma siyah zeytin eşliğinde keyifli bir kahvaltıdan sonra, Su tekrar sabha mayışmasını yaşarken dönüşe geçtik...




18 Eylül 2010 Cumartesi

kısa sessizlik...

Sevgili dostlar,
İlk bayramımızı kayınvalidemlerde Uzunkuyu köyündeki evlerinde geçirdik. İlk kez arabayla bu kadar uzun süre (1 saat kadar) evden uzaklaştık ve 3 gece farklı bir evde kaldık. Bunları yaptığında kızım henüz bir ayını doldurmamıştı. bayram sabahı mutlu tablolar yaşandı, büyükbabaannemiz torununun kızını gördü. Babasının dedesi de çok heyecanlandı. Halalar, teyzeler, köy pek bir şenlikliydi. Evler arasında çocuğunun elinden tutmuş o kapıdan öbürüne bayramlıkları içinde geçenler güzel bir hava oluyor. Şehirde, köyde, nerde olursa olsun iş güç bırakılıp, sanki hayat bir kaç günlüğüne dondurulup insanların birbirlerini görmesine, kakarra kikiri yapmasına izin veriliyor. Bu bayram benim gözümde böyle bir manzaraya büründü bu yıl.

Bu da bizim büyüklerimize ev gezmesi yaptığımız halimiz...

Resimdeki tatlı bıdık da yeğenim Ediz. Doğduğunda atlayıp gitmiştik sevmeye Belçika'ya, hatta düğünümüzde köyde evde bebek bakmıştı görümcem çünkü daha 6 aylıktı... o zamandan beri ancak yazları Türkiye'ye geldiklerinde görebiliyoruz. Bu bayram Su kardeşini görmeye Ediz geldi. Henüz oyun arkadaşı boyutunda olmadığı için çok sürekli bir ilgi uyandırmadı onda ama köye döndüklerinde Su da konuşup ayaklanınca daha sıcak ilişkileri olacağına eminim. Bayram boyunca Ediz "Ulaş dayıııı" diyerek eşimin peşinden ayrılmadı, güreştiler, kızma birader oynadılar araba yıkadılar, top oynadılar tüm gün yapışık ikizler gibi gezdiler:) Ama sayılı gün çabuk geçiyor. Ne zaman gelecekler derken, biz dönüverdik ve onlar da bugün evlerine dönüş yolundalar...
Kısa süre daha sessiz kalacağım çünkü Hindistan'daki konferansa yetiştirmem gereken bir sunuşum var. Ama tabii ki size kızımdan bahsetmek için can atıyorum:)
şimdilik görüşürüüzzz...

23 Kasım 2009 Pazartesi

adaçayı, peynirli tost yarısı - deliye her gün bayram tatili

okuyucular,
(eğer oradaysan:), şu anda elimdeki ikili ile başlık koydum, ucuna doğru tatil başlayacak hoş bir haftanın pazartesi günü, önümde yarım dilimden tost, ve halis muhlis otları sıcak suya batırmak suretiyle oluşturulan adaçayı mevcut. ikisini kucaklayarak yazıyorum işte.
baktım ki 19 gündür yazmıyorum, ve hayatımdaki çok önemli bir gelişmeden hepinizi haberdar edeyim dedim:)

bu tezin biteceği yok arkadaşlar, ben de kasmamaya karar verdim:) çevremden gelen "biterse biter, bitmezse mayısa" şeklinde gittikçe yoğunlaşan argümana kulak verdim ve bir rahatlık çöktü ruhuma. Ha ama hardiskimi yine yanımda taşıyorum heryerlere, olur da yazma aşkı gelir oturur içime, elim boş kalmasın diye... Böyle bir gelişme de çok olmadı açıkçası:) neyse alan çalışmasının Limontepe ve Özgür mahalleleri etabını hayırlsıyla ve son derece verimli bir şekilde atlattım. Bulguları yazıya "döktüm döküyorum" aşamasındayım:)

bu gece sonraki geceler ve tüm beyram seyran geceleri boyunca çalışsam yetişmez mi?? uff bu işin bir bilg programı olsa da günleri girsen durumu girsen sana yol haritası (günümüzün popüler kelimelerinden - ben de cümlede kullanayım dedim:) çıkarıverse, olur olmaz, olursa ancak böyle böyle olur diye... böyle bir program var da ben mi bilmiyorum?

hoşçakal sevgili okur,
öperler(ama uzaktan, malum grip vb...)