Merhabalar,
Hemen geldi mi aklınıza başlıktaki şarkı, mırıldanır oldunuz mu? Neyse kaç yaşında olduğumuz ortaya çıkmasın yoo falan deyiverin:) bu ay nasıl geçti ben bilemedim ama siz belki kendinizinkinin çeteresini benden sağlam tutuyorsunuzdur.
Bu ayın başında Kasımın 17sinde benim Ales ve 25inde eşimin yeterlilik sınavları olması nedeniyle çalışma ayı olarak (içse olarak:) ilan edip her fırsatta krıp belimizi ders çalışalım demiştim. Ancak heyhat, iş öye olmadı bayram tatilini çalışmak için köyde geçirdik amma çalışan sadece eşim oldu:)Ben son iki gün 2 adet 25 soruluk matematik testi çözebildim.hız konusunda burda ifşa olmaya niyetim yok zaten yakın zamanında yök karşsında cümle aleme rezil olacağım gibi gözüküyor. John nash olmadığımı biliyordum ama karıncalarla yarışan hoşaflaşmış matematik bilgim beni moralman dağıttı diyebilirim. türkçe kısmına güveniyorum, tabi ösymnnin soru tarzını anlamakta güçlük çekiyorum çoğu zaman ama umudumu yitirmedim henüz (sanırım henüz hiç sözelden soru çözmediğim için:)
Ayrıca bu ay içinde yaşlılarımızdan düşenler şaşanlar, hastaneye yatanlar oldu... Her iki tarafımızın aileler onların başına koşmaktan, üzülmekten ayrıca perişan oldular ama çok şükür sağ salim atatılıyor hepsi, düze çıkılıyor yakın gelecekte.
Bayramda sırf pineklemedik tabii, İstanbul'dan can dostum Bihter ve eşi Soner geldiler. Kısa da olsa evimizi şenlendirdiler. Elmalı turtayla kandırdım, ertesi günü de evde makarna yaptık:) hepsinin resmi bir sonraki postarda gelecek, ben bağlantı uzmanı(!) fotoğraf makinesi,cep tel ve big üçlüsünü bir türlü senkronize bir şekilde kullanamadığımdan yazımı yazıyorum, resim eksik, resimler var yazıya vakit yok gibi devam ediyor süreçlerim.
şimdilik bayramın son günleinde soğuyan ve bağ bozumumuzda herkesleri baştan aşağı sırılsıklam yapan yağmurun yarattığı minik çamurlarda gönlünce zıplayan kuzumun serseri halleri ve pasta keyfiyle veda ediyorum:)
tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
24 Ekim 2013 Perşembe
31 Ağustos 2013 Cumartesi
Makarna makinem:) Vol1
Sevgili okur,
kendimi şımartmak için ne mi yaptım? ilk olarak makarna makinesi aldım. Uzuuuun zamandan beri ara ara baynimin köşesinde pop up açan bir üründür kendisi ve en sonunda istek listesinden çıkıp somut olarak bankoya oturdu.
"Kendi evine bir kap yemek yapar mısın a be kadın?"diyenleriniz olabilir , haklı nedenleri de vardır. Kendi kendime bu cümleyi en çok ben sarf ederek kendimi durduruyordum zaten ama bu bahsettiğim pop-up olayı sıkıntı verdi en sonunda ve "bir kere geliyorum dünyaya" (yani benim bildiğim öyle, sanırım:S) diyerek aldım.
kendimi şımartmak için ne mi yaptım? ilk olarak makarna makinesi aldım. Uzuuuun zamandan beri ara ara baynimin köşesinde pop up açan bir üründür kendisi ve en sonunda istek listesinden çıkıp somut olarak bankoya oturdu.
"Kendi evine bir kap yemek yapar mısın a be kadın?"diyenleriniz olabilir , haklı nedenleri de vardır. Kendi kendime bu cümleyi en çok ben sarf ederek kendimi durduruyordum zaten ama bu bahsettiğim pop-up olayı sıkıntı verdi en sonunda ve "bir kere geliyorum dünyaya" (yani benim bildiğim öyle, sanırım:S) diyerek aldım.
16 Temmuz 2013 Salı
Yan gel yat...nereye kadar?
Merhabalar,
işlerin yoğunluğundan ancak geldim, hemen yazacaktım bir de değil mi? yine bir haftayı buldu yazabilmem, fuar yoğunluğu beyin haşlayıcı derecede devam ediyor...
ne diyorduk, Tatil...Hepimiz tatil için çalışıyoruz! sloganı en baştan çok garip gelse de artık arkasındaki gerçeklerin farkındayım...Evet, itiraf ediyorum, artık ben de emekli olabilmek için çalışıyorum, çocuğumu güzelce okutmak, ona güzel bir gelecek kurmak için çalışıyorum. Pek çok olaylar oldu, oluyor, hepsinden sonra, artık kişisel olarak beklentim o kadar azaldı ki... Bu mini depresyon halinden beni Sarıgerme tatili bile çok çıkaramadı. Şımarıklı ediyorum gibi gelebilir pek çok kişiye, belki ülke bu durumda olmasa geleceğimi bu kadar karanlık hissetmeseydim daha tatmin olmuş ve dinlenmiş dönerdim tatilden. Ancak kızımı eğlendirdim, denizle ve yüzmeyle daha da iyi tanıştı:) Tatilin o kısımlarına bayıldım.
Ammaaaa....o yemeklerde milletin bitmeyecek olmasına rağmen daha ilk açıldığı saat içinde büfeden ağzına kadar dolu tabaklarla gelip ancak yarısını yiyebilmesine ve mütemadiyen atılan onlarca yemeğe içim şişti, şişti, şişti... Onlar yedikçe ben daha az doldurup tabağımı tam bitirebilmek için kasarken buldum kendimi. Aslında iyi de oldu kilo almadan döndüm:) Hatta sabahları jimnastiğe bile gidip accık kendime dikkat ettim.
Su'yun suyla imtihanı yıldızlı pekiyi alacak sonuçlar verdi. Bu sene ilk kez doğru dürüst saatlerce suda kaldığı gibi kolluklarla kendi başına bir yerden bir yere hareket etti. Geçen sene - yani 2 yaşını doldurmadan- sadece 4 gün koskocaman dalgalarda ailece asılı kalmacadan ibaretti deniz maceramız.
Bu seneki güzelliklerden bir buket:)
İşte odamızdan manzaramız...
işlerin yoğunluğundan ancak geldim, hemen yazacaktım bir de değil mi? yine bir haftayı buldu yazabilmem, fuar yoğunluğu beyin haşlayıcı derecede devam ediyor...
ne diyorduk, Tatil...Hepimiz tatil için çalışıyoruz! sloganı en baştan çok garip gelse de artık arkasındaki gerçeklerin farkındayım...Evet, itiraf ediyorum, artık ben de emekli olabilmek için çalışıyorum, çocuğumu güzelce okutmak, ona güzel bir gelecek kurmak için çalışıyorum. Pek çok olaylar oldu, oluyor, hepsinden sonra, artık kişisel olarak beklentim o kadar azaldı ki... Bu mini depresyon halinden beni Sarıgerme tatili bile çok çıkaramadı. Şımarıklı ediyorum gibi gelebilir pek çok kişiye, belki ülke bu durumda olmasa geleceğimi bu kadar karanlık hissetmeseydim daha tatmin olmuş ve dinlenmiş dönerdim tatilden. Ancak kızımı eğlendirdim, denizle ve yüzmeyle daha da iyi tanıştı:) Tatilin o kısımlarına bayıldım.
Ammaaaa....o yemeklerde milletin bitmeyecek olmasına rağmen daha ilk açıldığı saat içinde büfeden ağzına kadar dolu tabaklarla gelip ancak yarısını yiyebilmesine ve mütemadiyen atılan onlarca yemeğe içim şişti, şişti, şişti... Onlar yedikçe ben daha az doldurup tabağımı tam bitirebilmek için kasarken buldum kendimi. Aslında iyi de oldu kilo almadan döndüm:) Hatta sabahları jimnastiğe bile gidip accık kendime dikkat ettim.
Su'yun suyla imtihanı yıldızlı pekiyi alacak sonuçlar verdi. Bu sene ilk kez doğru dürüst saatlerce suda kaldığı gibi kolluklarla kendi başına bir yerden bir yere hareket etti. Geçen sene - yani 2 yaşını doldurmadan- sadece 4 gün koskocaman dalgalarda ailece asılı kalmacadan ibaretti deniz maceramız.
Bu seneki güzelliklerden bir buket:)
İşte odamızdan manzaramız...
Kıyıda kuzumun eğlenceleri:
Havuzda aile keyfi:
Ve tabii ki benim en sevdiğim çiçeklerden japon gülü:
Hepinize doğanın muhteşem tasarımı gibi günler dilerim...
sevgiler...
8 Temmuz 2013 Pazartesi
Tatil sonrası sendromu
Sevgili okurlar,
ara verdim, evet ama tek derdim işimin çok olması. Neyseki sağlık problemimiz yok, herşey yolunda ve ben sadece işimin boyumu aşması nedeniyle yazamadım.
Kızım aldı başını gidiyor, yetişebilene aşk olsun. Yaptığı yenilikleri, afraları tafraları, hareketleri mimikleri, konuşmalarını kaydetsem nerelere geçeceğim, hızına twitter yetişir belki ancak ona da ben yetişemiyorum:)
Yarına kalmaz bu sabah iş başı yaptığım geçen haftaki güzel tatilimizin fotolarını ekleyeceğim ki kuzumun bıcırıklıklarını kayıt altına alayım.
Şu anda tek hedefim bayram tatiline kadar işe gömülmek, "tatil için çalışıyoruz" sloganıyla yaşıyorum şu bir ay daha...Sonrasını düşünmek bile istemiyorum:)
sevgiler...
ara verdim, evet ama tek derdim işimin çok olması. Neyseki sağlık problemimiz yok, herşey yolunda ve ben sadece işimin boyumu aşması nedeniyle yazamadım.
Kızım aldı başını gidiyor, yetişebilene aşk olsun. Yaptığı yenilikleri, afraları tafraları, hareketleri mimikleri, konuşmalarını kaydetsem nerelere geçeceğim, hızına twitter yetişir belki ancak ona da ben yetişemiyorum:)
Yarına kalmaz bu sabah iş başı yaptığım geçen haftaki güzel tatilimizin fotolarını ekleyeceğim ki kuzumun bıcırıklıklarını kayıt altına alayım.
Şu anda tek hedefim bayram tatiline kadar işe gömülmek, "tatil için çalışıyoruz" sloganıyla yaşıyorum şu bir ay daha...Sonrasını düşünmek bile istemiyorum:)
sevgiler...
7 Temmuz 2013 Pazar
Sıradan ve mutlu
merhaba,
bu haftasonu köy havası iyi geldi, banyoda eğlendik (ama fotolarımız mahremiyet nedeniyle gizli:P) dışarıda bo bol yattık yuvarlandık kuzuyla. Aslında normal, rutin aktivitelerimizden keyif aldık ve benim için işteki stresli dönemden kısa bir uzaklaşma fırsatı oldu. İnsan gerçekten aile içindeki mutlulukla, çocuğundaki umutla, çocuğunun gözünün içinin gülmesiyle daha farklı bir ruh huzuru tadıyor.
henüz bu gözlerdeki saflık ve güzelliği anlatacak kadar iyi kullanamıyorum makinemi, ancak bir kaç kareyi yakaladım..bunlar da bana o mutlu dakikalarımızı hatırlatacak...
huzurla kalın...
bu haftasonu köy havası iyi geldi, banyoda eğlendik (ama fotolarımız mahremiyet nedeniyle gizli:P) dışarıda bo bol yattık yuvarlandık kuzuyla. Aslında normal, rutin aktivitelerimizden keyif aldık ve benim için işteki stresli dönemden kısa bir uzaklaşma fırsatı oldu. İnsan gerçekten aile içindeki mutlulukla, çocuğundaki umutla, çocuğunun gözünün içinin gülmesiyle daha farklı bir ruh huzuru tadıyor.
henüz bu gözlerdeki saflık ve güzelliği anlatacak kadar iyi kullanamıyorum makinemi, ancak bir kaç kareyi yakaladım..bunlar da bana o mutlu dakikalarımızı hatırlatacak...
huzurla kalın...
8 Mart 2013 Cuma
Barselona'da son günümüz.
Merhaba,
Uyandık ve sabah biraz
karanlık geldi, güneş var gibi bazen de yok gibi ama bugünü Montjuik (Juik
Dağı) günü ilan etmiştim. Sabahtan metroyu keşfetmek üzere otele en yakın
"monumental" durağından mor hatta atıp parallel son durağıyla
kendimizi bir sürü yoldan kurtardık.
Daha sonra başladık hafif hafif Joan Mirò müzesine doğru tırmanmaya. Ama tabanlarımız değil funiküler hizmetiyle:)
Joan Mirõ müzesine girerken telefonumu eşime verip 1 saat sonra buluşuruz diye ayrıldık oda
ilerideki bahçelerde manzaradan seyre gitti. Ama ben içerde kendimi kaybettiğim
için 2,5 saat sonra çıkınca dışarı azıcık surat yedim:) Ama çoookkk güzeldi:)
Mutlaka kulaklık ile tablolar hakkında verilen bilgileri dinleyin, görülenlerin
kazandığı anlam paha biçilmez oluyor.
Oradan Barcelona olimpiyatlarının gerçekleştirildiği stadyumu gezdik. Oradan Castell de Montjuik 'i görmek istiyorduk fakat benim ayaklarımda daha fazla dermen kalmadığı için Ulusal sanat müzesine gittik: MNAC. Bu sefer kendimi tutarak zamanı doğru kullanmaya çalışarak çok büyük olmasına rağmen nispeten hızlı bir tur atarak gezimi kısa kestim:) Müzenin önündeki büyük yürüyüş yolunun iki yanındaki fıskiyelerle düzenlenen su oyunları da sizi bir süre eğlendiriyor, görülmeye değer manzaralar ortaya çıkarıyor.
7 Mart 2013 Perşembe
Barselona'da 3.Gün
Merhabalar,
3. günümüzde de Carrer Arago'nun üst yakası olan Gràcia &Eixample bölgesinde yürüyüş ile şehrin nispeten daha az turistik ama bana göre bir o kadar da bence keyif verici kısmına yöneldik. Gaudi'nin ve onun izinden giden mimarların elinden çıkmış evleri görebilmek için Pl Pablo Neruda'dan yürümeye devam ettik. Rotanın içinde La Pedrera ve Parc Guell var ama yolda bir o kadar güzel yerler daha olduğunu göreceksiniz. Otelden çıkınca önümüze çıkan ilk meydan "Plaça de Mossèn Jacint Verdaguer" oldu.
5 Mart 2013 Salı
Barselona, 2. gün
Ertesi sabah ilk iş
kahvaltı yapabileceğimiz bir yerler aramak oldu. İspanyollar sabah
kahvaltısında ne yerler? sorusunu sorduk ve italyanlardan çok farklı olmadığını
görerek bir biraz eklemeler yapalım dedik:) meyve suyu ve kruvasan satan ferah
bir mekan ararken avenuda diogenal'e girdik.
Bugünü "La Ramblas" ve
çevresindeki "Gothic Quarter" denen bölgeyi didik didik etmeye adadık. Çünkü perşembe
gecesi bu bölgede bir milonga olduğunu öğrendik ve tango ayakkabılarımız yanımızda:)
Pl. Tetuan yakınlarında
kısa bir kahvaltıdan sonra Pl. Catalunya'ya doğru devam ettik. Her bina ayrı
güzel, her sokak ağaçlarıyla güneş ışıklarını süzerken farklı parlıyor. Benim
gözüm sürekli balkonlarda bina kapılarında, mimari farklılıklar/benzerlikler
gözlemleme peşinde. Çiçek ve dış cephe bakımı ne kadar dikkat edilen bir genel
adab kuralı:)
Barcelona, biz geldik:)
Merhaba sevgili okur,
çook uzun süredir yapmak istediğim de yapamadığım bir işti bu (iş biriktikçe insanın gözünde büyür ya) Gittiğimiz yerlerle ilgili bilgi verici, yol gösterici, "mutlaka görün, bunları atlamayın" diyen yazılar yazmak istiyordum. Birikenlerden başlayayım dedim, fotoğraf makinemin tarhileri bocmul olduğu gezimizden başalam afletiyle iyice sınadı beni bu yazı. hem hafızamı hem sabrımı, ama ortaya dişe dokunur birşeyler çıktı sanırım.Buyrun siz bakın, tadını beğenirseniz söyleyin...
yıl: çok önce:) 2007 diyelim biz ona.
yer: BARÇA!!! (ah ozamanlar farkında olsaydım bu güzide takımın güzel oyunu hem kendime hem doğmamış çocuğuma forma almaz mıydım:P )
çook uzun süredir yapmak istediğim de yapamadığım bir işti bu (iş biriktikçe insanın gözünde büyür ya) Gittiğimiz yerlerle ilgili bilgi verici, yol gösterici, "mutlaka görün, bunları atlamayın" diyen yazılar yazmak istiyordum. Birikenlerden başlayayım dedim, fotoğraf makinemin tarhileri bocmul olduğu gezimizden başalam afletiyle iyice sınadı beni bu yazı. hem hafızamı hem sabrımı, ama ortaya dişe dokunur birşeyler çıktı sanırım.Buyrun siz bakın, tadını beğenirseniz söyleyin...
yıl: çok önce:) 2007 diyelim biz ona.
yer: BARÇA!!! (ah ozamanlar farkında olsaydım bu güzide takımın güzel oyunu hem kendime hem doğmamış çocuğuma forma almaz mıydım:P )
Uçak yolculuğumuz
biletlerimizi millerle satın aldığımız için Lufthansa'nın genel avrupa
uçuşlarında olduğu gibi münich aktarmalı uçuşuydu ve std. bir uçuş geçirdik.
Miles&more kartında biriken millerle alınca sadece alan vergilerini ödedik.
Havalimanından otelimize
en yakın metro istasyonundan inerek yaklaşık 10 dk yürüdük. kaldığımız HotelAntibes'deki odamız fotoğraflardan
görüldüğünden daha büyük değil ama zaten iki başımızı sadece gece sokup sabahın
köründe çıkarağımız planladığımız için bir otelden beklediğimiz herşeyi (temiz
yatak - saç kurutma makinesi - temiz duş-tuvalet) sağlıyordu.
Otele eşyaları atarcasına bırakıp yola düştük ki zaten saat 2 olmuştu,
Picasso müzesinin yolunu tuttuk. müze yolu üzerinde zafer anıtının (Arc de
Triomf) içinden geçerek geniş park ve yürüyüş yolundan güzel bir açıkhava
yürüyüşü yapmış olduk.
26 Şubat 2013 Salı
Şubat sonu, bizden
Merhabalar,
uzun zaman ihmal ettim ama kalımda bloga koyacak şey olmadığından değil onları ayrı bir başlık altında toplamak istediğim için site almaya çalışma, o alacağımın da istediim işe yaramayacağını öğrenme, bu arada boşa para yatırma ve hala bilmediğim ayarsızlıklarla aldığım siteyi kullanamama gibi saçma sapan işlerle uğraştığım için yazamadım...
Oysa bütün ay boyunca cavcav civciv kızım yine şirinelikler yaptı, oyunlar yarattı, oyunlarına bizi kattı, çıkardı. Ağladı, sinirlendirdi, sonra güldü, kendine hayran hayran baktırdı.
Bu haftasonu da hastalıklarımızı atlatıp köye gittiğimizde abisiyle bir haftasonu boyunca oynadı oynadı oynadı... yetti mi? Yetmedi, yine bir haftaiçi boyunca köye gitcem diye uyandı, ara ara aklına geldikçe tatil oldu köye gidelim diye bizi uyardı:) Dedesiyle yıldızı nasıl barıştıysa artık peşinden ayrılmak yok, yemekten kaldırıp oyuna sürükler oldu. Minik yürek büyüdükçe yarattığı sevgi de tariflenmez boyutta oluyor.
İşte havaların azcık ısınıp bademleri aldattığı bu haftasonundan kareler...
uzun zaman ihmal ettim ama kalımda bloga koyacak şey olmadığından değil onları ayrı bir başlık altında toplamak istediğim için site almaya çalışma, o alacağımın da istediim işe yaramayacağını öğrenme, bu arada boşa para yatırma ve hala bilmediğim ayarsızlıklarla aldığım siteyi kullanamama gibi saçma sapan işlerle uğraştığım için yazamadım...
Oysa bütün ay boyunca cavcav civciv kızım yine şirinelikler yaptı, oyunlar yarattı, oyunlarına bizi kattı, çıkardı. Ağladı, sinirlendirdi, sonra güldü, kendine hayran hayran baktırdı.
Bu haftasonu da hastalıklarımızı atlatıp köye gittiğimizde abisiyle bir haftasonu boyunca oynadı oynadı oynadı... yetti mi? Yetmedi, yine bir haftaiçi boyunca köye gitcem diye uyandı, ara ara aklına geldikçe tatil oldu köye gidelim diye bizi uyardı:) Dedesiyle yıldızı nasıl barıştıysa artık peşinden ayrılmak yok, yemekten kaldırıp oyuna sürükler oldu. Minik yürek büyüdükçe yarattığı sevgi de tariflenmez boyutta oluyor.
İşte havaların azcık ısınıp bademleri aldattığı bu haftasonundan kareler...
hepinize sevgiler,
28 Ekim 2012 Pazar
Tatil burada biter...
Sevgili okurlar,
sabah erkenden (Su ile aynı odada olunca son derece tahmin edilebilir bir durum tabii ki) uyandık. saat ancak 6- 7 gibiydi. Bir de saatlerin geri alınması olayı denk gelince kargalarla bir sessiz sessiz odacıkta az malzemeyle nasıl çok vakit geçirilir diye çabaladık. Bünye de tabi uyku istiyor ara ara... Sanırım o bünye sadece bizimkisi. Su hiç oralı değil:)
Neyse bir şekil sabah 7 buçuğu ettik ama in cin ortada değil, gün aymak bilmiyor meğer havayı bulutlar kapamış. kahvaltı mekanımıza ilk giden biz olduk ve neyseki uzun süredir ayakta olduğumuzdan acıkmış bir bebek yemek yedirmesi kolay bir bebek oluyor, böylece anne baba rahat kahvaltı ediyor. Sürecin huzur katsayısı yüksek oluyor. Açlık kısmı tam ama enerji de tam olduğundan sürekli kıpır kıpır kızım bir dekorasyon dergisi bakıyor bir yandan yemek yiyor:)
Sonra da sahilde esen deli rüzgara inat dışarı çıkıyoruz. Işık çok güzel, rüzgardan korksam da bu ışık cezbettiği için sesim çok çıkmıyor. Su deli gibi bir o yana bir bu yana koşuyor sahilde. Zaten ondan başka kimse kumsalda değil. Oyun parkını keşfediyor ve bir süre orada mola veriyoruz:)
Kanyaklı bitter çikolatalının yanına sade, bal badem ve yanlış hatırlamıyorsam bisküvili aldım. Sadeyi suya yedirip diğer üçlüyü kendime ayırdım, ehuehue:) Zaar, yiyince dondurmayı güldü tabii:)
sabah erkenden (Su ile aynı odada olunca son derece tahmin edilebilir bir durum tabii ki) uyandık. saat ancak 6- 7 gibiydi. Bir de saatlerin geri alınması olayı denk gelince kargalarla bir sessiz sessiz odacıkta az malzemeyle nasıl çok vakit geçirilir diye çabaladık. Bünye de tabi uyku istiyor ara ara... Sanırım o bünye sadece bizimkisi. Su hiç oralı değil:)
Neyse bir şekil sabah 7 buçuğu ettik ama in cin ortada değil, gün aymak bilmiyor meğer havayı bulutlar kapamış. kahvaltı mekanımıza ilk giden biz olduk ve neyseki uzun süredir ayakta olduğumuzdan acıkmış bir bebek yemek yedirmesi kolay bir bebek oluyor, böylece anne baba rahat kahvaltı ediyor. Sürecin huzur katsayısı yüksek oluyor. Açlık kısmı tam ama enerji de tam olduğundan sürekli kıpır kıpır kızım bir dekorasyon dergisi bakıyor bir yandan yemek yiyor:)
Sonra da sahilde esen deli rüzgara inat dışarı çıkıyoruz. Işık çok güzel, rüzgardan korksam da bu ışık cezbettiği için sesim çok çıkmıyor. Su deli gibi bir o yana bir bu yana koşuyor sahilde. Zaten ondan başka kimse kumsalda değil. Oyun parkını keşfediyor ve bir süre orada mola veriyoruz:)
Bir süre kıyıda turladıktan sonra otelden çıkarken bir gün evvele çekerek biraz sonra çıkacağız mesajı verdiğimiz için odamızı toplamaya gidiyoruz ve topladığımız gibi yola koyulduk. Ama "derin" raştırmalarım sonucunda (google'da bodrum bitez yazıp arattığımda ilk çıkan üç listedeki yerlerin isimlerini defterime yazmak suretiyle:) bitez dondurmacısında durma kararı aldık. İyiki de yapmışız...
Kanyaklı bitter çikolatalının yanına sade, bal badem ve yanlış hatırlamıyorsam bisküvili aldım. Sadeyi suya yedirip diğer üçlüyü kendime ayırdım, ehuehue:) Zaar, yiyince dondurmayı güldü tabii:)
Güzel bir tatil güzel yolculukla damgalanırsa işte ozaman güzel tatil olur... Öğlen saatlerinde Söke'den otobana bağlanmadan önce sağda Yavuzlar Petroldeki "CAFE MOLA" çöpşiş restaurantına girdik. Tonton bir amca her masayla özel ilgilenip güzel güzel güldürüp mutluluk hormonu salgılamanızı sağlayıp yemeği beklerken hoş vakit geçirmenizi sağlıyor. Duvardaki oraya uğrayanların bıraktığı güzel ya da "özlü sözler" tadındaki kıssadan hisseler ilgi çekici bir fon.
Kuzucuğuma köfte kendimize şöpşiş söyledik. İkisi de çok hoş. Tavsiye edilir.
Evimize sağ salim varıp yaklaşık 30 dk içinde ilk parti çamaşırı atıp ortamı neta edince de büyük dedemizi bayramlamaya çıktık. Akşam ev yatağımızda uyku ve huzur....Çünkü yarın kuzumla koyun koyuna uyanacağımız, mutlu bir tatil günü daha bizi bekler...
Sevgiler...
27 Ekim 2012 Cumartesi
Bodrum'da bayram
Merhabalar,
tatilin ikinci günü esintinin şiddeti artınca biz de sabah gezisi yapmaya karar verdik. Kaldı ki zaten su kahvaltıda yeterince "atta" diyerek kafa ütütleme sınırlarına yaklaşmıştı. Kuzumun maalesef yeni bir yere gitse de "atta" istihab haddi bir türlü dolmuyor, sızana bayılana kadar gezmek gezmek istiyor. Dolayısıyla dün geldiğimiz ve öğrendiğimiz bitaz yalısı onun için alışılmış halini aldı ve yeni yerler görme isteği tekrar kabardı.
Taaa 2008 mi 2009 mu ne zaman geldiğimizi hatırlamadığımız bodrum merkeze inelim bakalım kaleye gideriz belki dedik. Ama Su kızım onun için çıkılan gezinin ilk 15 dakikasında arabada sızdı. Arabasında da uzun süre uyudu.
Biz bu arada o uyurken Bodrum yelkenciler Birliği kafesinde oturup kahve içip gazete başlıklarına baktık. Sahilde acık yürüyüş yapıpı deniz havası aldık.
Daha sonra da deri çanta, aksesuar ve sahte markalı pek çok giysi satıcısının ingiliz bir kaç tane numunelik turistin sürekli yürüyüp yine birbirine rastladığı çarşı sokaklarına daldık.
Sokak aralarında gezerken dağların bayırların doldurulduğu bembeyaz betonarme "çakma bodrum evlerinin aslının nasıl olduğunu unutmuşuz, gördük, hatırladık:)
Bir süre sonra kızımın uyanmasıyla yürüyüşümüz hızlı bir tura dönüştü, merakla heyecanla ordan oraya devam ettik ama öğle yemeği saatinde sağlıklı pke bir seçenek bilemediğimden (belki bilsem de kapalı olma ihtimali çok yüksek zira ara sokaktaki pek çok esnaf kepenkleri kapalıydı:( dönerciye oturduk. Kalitesinden çok da memnun kalmadığım bol yağlı, et tadı alınamayan birşeyler yedik ve biteaz yalısına dönerek sahile konuçlandık:)
Tüm gün uyumayıp uyumayıp akşam ancak 5de sızan kızımızı alıp koltuğuna oturttuk, sahile balık yiyeceğimiz yeri kararlaştırırken neyse ki uyandı ve mutlu bir yemek yedik de tatilde "kızımı doyuramadım, edemedim, sağlıklı beslenemedi" iç sıkıntısını biraz olsun azalttı.
şimdilik hoşçakalın,
tatilin ikinci günü esintinin şiddeti artınca biz de sabah gezisi yapmaya karar verdik. Kaldı ki zaten su kahvaltıda yeterince "atta" diyerek kafa ütütleme sınırlarına yaklaşmıştı. Kuzumun maalesef yeni bir yere gitse de "atta" istihab haddi bir türlü dolmuyor, sızana bayılana kadar gezmek gezmek istiyor. Dolayısıyla dün geldiğimiz ve öğrendiğimiz bitaz yalısı onun için alışılmış halini aldı ve yeni yerler görme isteği tekrar kabardı.
Taaa 2008 mi 2009 mu ne zaman geldiğimizi hatırlamadığımız bodrum merkeze inelim bakalım kaleye gideriz belki dedik. Ama Su kızım onun için çıkılan gezinin ilk 15 dakikasında arabada sızdı. Arabasında da uzun süre uyudu.
Sokak aralarında gezerken dağların bayırların doldurulduğu bembeyaz betonarme "çakma bodrum evlerinin aslının nasıl olduğunu unutmuşuz, gördük, hatırladık:)
Bir süre sonra kızımın uyanmasıyla yürüyüşümüz hızlı bir tura dönüştü, merakla heyecanla ordan oraya devam ettik ama öğle yemeği saatinde sağlıklı pke bir seçenek bilemediğimden (belki bilsem de kapalı olma ihtimali çok yüksek zira ara sokaktaki pek çok esnaf kepenkleri kapalıydı:( dönerciye oturduk. Kalitesinden çok da memnun kalmadığım bol yağlı, et tadı alınamayan birşeyler yedik ve biteaz yalısına dönerek sahile konuçlandık:)
Tüm gün uyumayıp uyumayıp akşam ancak 5de sızan kızımızı alıp koltuğuna oturttuk, sahile balık yiyeceğimiz yeri kararlaştırırken neyse ki uyandı ve mutlu bir yemek yedik de tatilde "kızımı doyuramadım, edemedim, sağlıklı beslenemedi" iç sıkıntısını biraz olsun azalttı.
şimdilik hoşçakalın,
26 Ekim 2012 Cuma
Bayram Sefası (!)
Selamlar,
bayrama 5 gün kalana kadar ne edelim, edelim mi? yok etmeyelim, ama bence edelim, ya da boşver evde yatalım, yok yahu gezelim ikilemleri bolca yaşanan bir aileyiz. Her tatil benim stres katsayımı arttırı bu nedenle. Çünkü tek atımlık kurşun gibi az zamanda en güzel deneyimi elde etmek, daha önce çok da gezip yer yön bilmeyen birileri için çok zor olabiliyor. Bayramın bari son 3 günü azıcık deniz yüzü görelim, deniz havası alalım istiyordum. İşyerinde arkadaşımın önerisi üzerine önceden yer ayırttığımız Bodrum Bitez yalısındaki bir hotel'e doğru bayramın 2. günü yola çıktık. Yolculuk son 15 dakikasına kadar çok güzel geçti. Kuzum haliyle 3,5 saat oturmaktan sıkıldı. Ben de çok sabırsızlandığım için ben bile sıkılmıştım:)
Otel vardığımız gibi tertemiz odamızın içine eşyaları bir güzel saçıp güneşten sebeplenebilmek için kendimizi denize kıyısına attık. Sahildeki otelin restaurantınada yemeğe oturup kuzumun azına bir kaç makarna koyabilmekle yetinip kıyıdaki şezlınglara geçtik. Meğerse kızım bunu bekliyormuş. Aman bir kum hevesi bir oyun hevesi. En ciddi ifadesini takınıp "oynamaya" girişti.
Denize doğru yönlendiyse de küçük bir su yutma vakasından sonra koşar adım dışarı kaçtı, sonra da popoyu yere bir koydu, pir koydu...oyna, oyna, oyna... Zar zor ayıdık kıyıdan, akşam oldu yemek yiyeceğiz diye diye laf anlattık ama yine de kumlar çok cazipti tabii ki:)
bayrama 5 gün kalana kadar ne edelim, edelim mi? yok etmeyelim, ama bence edelim, ya da boşver evde yatalım, yok yahu gezelim ikilemleri bolca yaşanan bir aileyiz. Her tatil benim stres katsayımı arttırı bu nedenle. Çünkü tek atımlık kurşun gibi az zamanda en güzel deneyimi elde etmek, daha önce çok da gezip yer yön bilmeyen birileri için çok zor olabiliyor. Bayramın bari son 3 günü azıcık deniz yüzü görelim, deniz havası alalım istiyordum. İşyerinde arkadaşımın önerisi üzerine önceden yer ayırttığımız Bodrum Bitez yalısındaki bir hotel'e doğru bayramın 2. günü yola çıktık. Yolculuk son 15 dakikasına kadar çok güzel geçti. Kuzum haliyle 3,5 saat oturmaktan sıkıldı. Ben de çok sabırsızlandığım için ben bile sıkılmıştım:)
Otel vardığımız gibi tertemiz odamızın içine eşyaları bir güzel saçıp güneşten sebeplenebilmek için kendimizi denize kıyısına attık. Sahildeki otelin restaurantınada yemeğe oturup kuzumun azına bir kaç makarna koyabilmekle yetinip kıyıdaki şezlınglara geçtik. Meğerse kızım bunu bekliyormuş. Aman bir kum hevesi bir oyun hevesi. En ciddi ifadesini takınıp "oynamaya" girişti.
Denize doğru yönlendiyse de küçük bir su yutma vakasından sonra koşar adım dışarı kaçtı, sonra da popoyu yere bir koydu, pir koydu...oyna, oyna, oyna... Zar zor ayıdık kıyıdan, akşam oldu yemek yiyeceğiz diye diye laf anlattık ama yine de kumlar çok cazipti tabii ki:)
17 Eylül 2012 Pazartesi
feribot keyfindeyiz
Merhabalar,
köyde vakit zaten hep aynı dinginlikte. Özellikle Su Ediz abisiyle oyun oynamay alıştı, Ediz onun varlığına alıştı, Su demek dayısının gelmesi demek, haftasonu Su ile ve "mümkünse" dayısıyla oynamak haftasonu rutinine dönüşmek üzere...
Su da köyde çok rahat, taş toprakta yürümek dengesini bayağı arttırdı. Bağda sıra aralarında topraklara bata çıka pek bir güzel yürür, yolunu rahatça bulur oldu.
Ama bu keyifleri bırakıp da haftaiçi anne babanın işe gidip gelmesi, kapalı ortama geri tıkılmaca nasıl olacak? Bu kız nasıl bu kadar içtenlikle gülüyor peki? Çünkü o minik cimcime, haftasonu köy dönüşü yakaladğımız feribotta bir koltuk senin diğeri benim inip binip oyun oynaıp duruyor. O minik cimcime bir dışarı çıkıyor, bir içeri giriyor, koltuklara tırmanıp camdan bakmaya çalışıyor, anne baba peşinden dolanıypruz feribotun dört bir yanını:)İşte bu haftasonlarından bir kaç kare...
Gül yüzün hep böyle gülsün kızım...
köyde vakit zaten hep aynı dinginlikte. Özellikle Su Ediz abisiyle oyun oynamay alıştı, Ediz onun varlığına alıştı, Su demek dayısının gelmesi demek, haftasonu Su ile ve "mümkünse" dayısıyla oynamak haftasonu rutinine dönüşmek üzere...
Su da köyde çok rahat, taş toprakta yürümek dengesini bayağı arttırdı. Bağda sıra aralarında topraklara bata çıka pek bir güzel yürür, yolunu rahatça bulur oldu.
Ama bu keyifleri bırakıp da haftaiçi anne babanın işe gidip gelmesi, kapalı ortama geri tıkılmaca nasıl olacak? Bu kız nasıl bu kadar içtenlikle gülüyor peki? Çünkü o minik cimcime, haftasonu köy dönüşü yakaladğımız feribotta bir koltuk senin diğeri benim inip binip oyun oynaıp duruyor. O minik cimcime bir dışarı çıkıyor, bir içeri giriyor, koltuklara tırmanıp camdan bakmaya çalışıyor, anne baba peşinden dolanıypruz feribotun dört bir yanını:)İşte bu haftasonlarından bir kaç kare...
Gül yüzün hep böyle gülsün kızım...
30 Temmuz 2012 Pazartesi
son gün - hayvanlarla yakın temas
Merhabalar,
kahvaltımızda son günümüz olmasının verdiği hüzün bizden çok dayımla yengeme çökmüştü. Ben henüz kendimi her dakikanın hazzına kaptırmışlıkla nerede nasıl eğlenelim, masanın ahşabı, dolapların kendine has kokusu, yengemin rengarenk peçeteleri ve anneannesinden kalan fincanlarının zerafeti, mutfa şekli, pencerelerin Danimarka tarzı kilitleri gibi envai çeşit detayı kayda almaya çalışıyordum. Dayımın o sert kaşlarının altında güldümü içi gülen gözleri "siz gidince ev çok boş kalacak" diyip duran diline eşlik edercesine Su'yu izliyor, o da onun hareketleri kaydediyordu. Ah dayıcım, bunun sonu yok, ben de her güzel şeyi depo edercesine kaydetmeye çalışıyorum, özellikle kızımın tatlılıklarını ama elden gelen bir şey yok. Sayılı gün, geçti işte..
Yengem hemmen bir güzellik yapıp kahvaltımızn sonuna doğru hareketlenip internetten açılış saatlerini kontrol etti ve yaklaşık 25-30 km yakındaki bölgemizin hayvant bahçesi "Tierpark Neumünster" gitmek üzere yola çıktık. Hem de dün yapılan kurabilyelerden azıcık yanımıza katık yaparak:) O ne muhteşemliktir yenge yahu....
Giderken içinden geçtiğimiz Neumünster kasabası (mı desem - şehri demiyim- bizim şehirden anlayacağımızdan bayağı küçük ama tabii ki bir Alman kasabası olmasıyla gelen en minik detaylardaki malzeme ve yüzey kalite farkları, şehir planlamasındaki insancıllık göze çarpıyor:) Plön arası 30 km kadar ve otobüs işliyor gün içinde sürekli. Ama yol bildiğin ağaçlar ve tarlalar arasından geçiyor. Arada serpiştirilmiş ahırlar bulunan 2-3 köy...
Haycanat bahçesine varmadan Neumünsterdeki kik discount marketten kuzu için yağmurluk tulum ve mont takımı aldı yengemler. Yine kasada bir minik arbede yaşadık:)Su'yun kış ve aslında yağmur için çok güzel bir takımı oldu. Bahçedeyken iyi ki almışız dedirtti haca çünkü sürekli yağmur damlaları peşimizdeydi. Hatta bir ara abarttı ama biz tam tekmil hazırlıklı olduğumuz için bana mısın demenden yağmurda park gezdik. Muazzam temiz bir hava, uzun uzun ağaçlar altında ayılar, kurtlar, yılan kafesi, domuz ağılı, foklar, bir sürü bir sürü hayvancağızı ziyaret ettik. Kızım bazen hayvanlarla çok ilgilendi, bazen de sadece merdivenleri inip çıkmaya takıldı. Bir süre meme diye vızvızladı, kurt kafesinin yanıbaşında emzirme molası verdik:) İlk girişte çekçek'e binmemek, arkamızdan çektirmemek vb gibi nedenini anlayamdığımız arızalarla ciddi ağlayıp moral bozsa da bir süre sonra çok sevdi ve keçileri beslemeye bile kalkıştı. Tok keçileri ağırlamak zor oldu ama çok eğlendik.
İşte oradan anılarımız...
kahvaltımızda son günümüz olmasının verdiği hüzün bizden çok dayımla yengeme çökmüştü. Ben henüz kendimi her dakikanın hazzına kaptırmışlıkla nerede nasıl eğlenelim, masanın ahşabı, dolapların kendine has kokusu, yengemin rengarenk peçeteleri ve anneannesinden kalan fincanlarının zerafeti, mutfa şekli, pencerelerin Danimarka tarzı kilitleri gibi envai çeşit detayı kayda almaya çalışıyordum. Dayımın o sert kaşlarının altında güldümü içi gülen gözleri "siz gidince ev çok boş kalacak" diyip duran diline eşlik edercesine Su'yu izliyor, o da onun hareketleri kaydediyordu. Ah dayıcım, bunun sonu yok, ben de her güzel şeyi depo edercesine kaydetmeye çalışıyorum, özellikle kızımın tatlılıklarını ama elden gelen bir şey yok. Sayılı gün, geçti işte..
Yengem hemmen bir güzellik yapıp kahvaltımızn sonuna doğru hareketlenip internetten açılış saatlerini kontrol etti ve yaklaşık 25-30 km yakındaki bölgemizin hayvant bahçesi "Tierpark Neumünster" gitmek üzere yola çıktık. Hem de dün yapılan kurabilyelerden azıcık yanımıza katık yaparak:) O ne muhteşemliktir yenge yahu....
Giderken içinden geçtiğimiz Neumünster kasabası (mı desem - şehri demiyim- bizim şehirden anlayacağımızdan bayağı küçük ama tabii ki bir Alman kasabası olmasıyla gelen en minik detaylardaki malzeme ve yüzey kalite farkları, şehir planlamasındaki insancıllık göze çarpıyor:) Plön arası 30 km kadar ve otobüs işliyor gün içinde sürekli. Ama yol bildiğin ağaçlar ve tarlalar arasından geçiyor. Arada serpiştirilmiş ahırlar bulunan 2-3 köy...
Haycanat bahçesine varmadan Neumünsterdeki kik discount marketten kuzu için yağmurluk tulum ve mont takımı aldı yengemler. Yine kasada bir minik arbede yaşadık:)Su'yun kış ve aslında yağmur için çok güzel bir takımı oldu. Bahçedeyken iyi ki almışız dedirtti haca çünkü sürekli yağmur damlaları peşimizdeydi. Hatta bir ara abarttı ama biz tam tekmil hazırlıklı olduğumuz için bana mısın demenden yağmurda park gezdik. Muazzam temiz bir hava, uzun uzun ağaçlar altında ayılar, kurtlar, yılan kafesi, domuz ağılı, foklar, bir sürü bir sürü hayvancağızı ziyaret ettik. Kızım bazen hayvanlarla çok ilgilendi, bazen de sadece merdivenleri inip çıkmaya takıldı. Bir süre meme diye vızvızladı, kurt kafesinin yanıbaşında emzirme molası verdik:) İlk girişte çekçek'e binmemek, arkamızdan çektirmemek vb gibi nedenini anlayamdığımız arızalarla ciddi ağlayıp moral bozsa da bir süre sonra çok sevdi ve keçileri beslemeye bile kalkıştı. Tok keçileri ağırlamak zor oldu ama çok eğlendik.
İşte oradan anılarımız...
Akşam da yağmur dinip güneş açınca en yakındaki ineklerin evini kuzuyla ziyarete indik. Almanca konuşan çok şirin tombulca bir teyze bize anlmadığımızı belirtmemize rağmen buzağılarını sevdirdi:) Eşimin kucağında hayretlerle izledi buzağılarla ve çok sevdi kızım. Hala favorimiz inekler ve filler...
Bu günlük bu kadar:)
29 Temmuz 2012 Pazar
yağ yağğ yağğmurr - 2
selamlar,
bir önceki postumun çook uzadığını fark edip keseceğim zira evde geçirilmesine rağmen dolu dolu bir gün oldu:
Hamur işleri fırına sürüldüler ve şişip, pişip evi güzel güzel kokuttular...Yapılan eggler hamurunun içine çok az özel bir isveç tarifi pasta kreması ve şekersiz krema ile tazecik frambuazlar bol bol tıkıştırıldı...
Kuzucuğum bu sırada kendini bahçeye yağmurdan çıkamadığı için elimizdeki tüm kalınları giyerek balkona attı ve oynadı oynadı uykuya yenik düşene kadar bir sehpa üzerinde oynadı durdu...
VEEE; sonuçlar:
Yengemin Hamburg'da oturan kardeşi bizi de görüp tanışmak amacıyla onca yolu tepip geldiler ve maaile güzel bir akşam çayı sofrası kurduk, çay kahve hazırlayıp başına üşüştük... Açlık başıma vurmuş olmalı ki daha güzel çektiğimi sanıyordum ama detaylı bir fotoğrafını çekememişim yapılanların, bir sonraki denememize umarım...
sevgiyle kalın...
bir önceki postumun çook uzadığını fark edip keseceğim zira evde geçirilmesine rağmen dolu dolu bir gün oldu:
Hamur işleri fırına sürüldüler ve şişip, pişip evi güzel güzel kokuttular...Yapılan eggler hamurunun içine çok az özel bir isveç tarifi pasta kreması ve şekersiz krema ile tazecik frambuazlar bol bol tıkıştırıldı...
Kuzucuğum bu sırada kendini bahçeye yağmurdan çıkamadığı için elimizdeki tüm kalınları giyerek balkona attı ve oynadı oynadı uykuya yenik düşene kadar bir sehpa üzerinde oynadı durdu...
VEEE; sonuçlar:
sevgiyle kalın...
yağ yağ yağğmmuurrr :)
Bugün evdeyiz galiba:)
kahvaltıdaki görünüm buydu ve devamı da geldi, tatil için erken sayılacak bir saatte kahvaltımızı bitirmemize rağmen dün akşam başlayan yağmurun dineceği yoktu. Ara ara artan sağanaklar ve bulut geçişleriyle şenlenen gökyüzündeki hareket biz insan mahlukatlaırna sadece daha da artan yağmur olarak geri döndüğünden şimşekleri, bulut geçişlerini ve muhteşem manzarayı izlemekten başka seçenek bırakmadı. Zira izmirden 37 derece sıcaktan serin olabilir düşüncesiylealınan iki hırkadan başka minik kızımı yağmurdan koruyacak bu yaşına uygun yanımızda hiçbirşey yoktu (bakmayın, evde de yoktu, sonuçta daha bu boyunda hiç kış geçirmedi ki:)
Yengem yine bütün maharetiyle günümüzü şenlendirmeyi bildi. Dün topladığımız 4 kutu ahududu(frambuaz) ne olacak? Muhteşem tatlılara dönüşümünü kare kare görüntüleyebildim. Tarif isteyenler beri gelsinnn...
Kızım bu sırada durmaz, ben de nasıl yapıldığını öğrenemem diye tahmin yürütürken yengem "al bakıyım sen de şununla oyna" diyip koca mayalı hamurdan bir parça ona uzatmaz mı? Ben "aman yenge sıkılır, şimdi mundar eder, orayı burayı yağlar, batırır" dememe kalmadan, bizimki yengemin hamur açışını gördüğü son 1 dk içinde olayı kapmış hamura nasıl bir şeyle bastırayım diye bakıyormuş. Eline biberonunu tutuşturmamla, babasıyla hamur açmaya başladı küçük kuzum. nasıl utandım onu kısıtlayıcı düşüncemden ve ne kadar uzun süre oynadı kuzum o hamurla...Hemen hemen yengem işini bitirene kadar sıkılmadan kendine minik minik parçalardan kurebiyeler hazırladı.
İşte bu güzel etkinlikten kareler...
Muhteşem işbirliği içinde toplu hamur işi yapımı aktivitesinden sonraki ara aşamalar aşağıdaki gibi gelişti.:
Öğleden sonrayı nasıl bekledik ve sonuçlar ne oldu buyrun bir sonraki yazımda...
kahvaltıdaki görünüm buydu ve devamı da geldi, tatil için erken sayılacak bir saatte kahvaltımızı bitirmemize rağmen dün akşam başlayan yağmurun dineceği yoktu. Ara ara artan sağanaklar ve bulut geçişleriyle şenlenen gökyüzündeki hareket biz insan mahlukatlaırna sadece daha da artan yağmur olarak geri döndüğünden şimşekleri, bulut geçişlerini ve muhteşem manzarayı izlemekten başka seçenek bırakmadı. Zira izmirden 37 derece sıcaktan serin olabilir düşüncesiylealınan iki hırkadan başka minik kızımı yağmurdan koruyacak bu yaşına uygun yanımızda hiçbirşey yoktu (bakmayın, evde de yoktu, sonuçta daha bu boyunda hiç kış geçirmedi ki:)
Yengem yine bütün maharetiyle günümüzü şenlendirmeyi bildi. Dün topladığımız 4 kutu ahududu(frambuaz) ne olacak? Muhteşem tatlılara dönüşümünü kare kare görüntüleyebildim. Tarif isteyenler beri gelsinnn...
Kızım bu sırada durmaz, ben de nasıl yapıldığını öğrenemem diye tahmin yürütürken yengem "al bakıyım sen de şununla oyna" diyip koca mayalı hamurdan bir parça ona uzatmaz mı? Ben "aman yenge sıkılır, şimdi mundar eder, orayı burayı yağlar, batırır" dememe kalmadan, bizimki yengemin hamur açışını gördüğü son 1 dk içinde olayı kapmış hamura nasıl bir şeyle bastırayım diye bakıyormuş. Eline biberonunu tutuşturmamla, babasıyla hamur açmaya başladı küçük kuzum. nasıl utandım onu kısıtlayıcı düşüncemden ve ne kadar uzun süre oynadı kuzum o hamurla...Hemen hemen yengem işini bitirene kadar sıkılmadan kendine minik minik parçalardan kurebiyeler hazırladı.
İşte bu güzel etkinlikten kareler...
Muhteşem işbirliği içinde toplu hamur işi yapımı aktivitesinden sonraki ara aşamalar aşağıdaki gibi gelişti.:
Öğleden sonrayı nasıl bekledik ve sonuçlar ne oldu buyrun bir sonraki yazımda...
28 Temmuz 2012 Cumartesi
frambuaz tarlaları
Selamlar,
bugün hava kapalı, o yüzden çok hızlı davrandık ve ne zaman yağacağı belli olmayan bu bölgede kuzumun uykusunu falan beklemeden hemen yola koyulduk. 5-10 km yakında çok büyük bahçelere asma tarzı askıya alınarak yetiştirilmiş, çilek, ahududu (frambuaz), kiraz ve vişne tarlalarına gittik. Bahçelerde bu hafta aralığında (ağustosun ilk haftasına kadar) ahududu toplama zamanıymış.
Herhangi bir arlerji tehlikesinden korktuğum için biraz ahudududan sonra eline kraker tutuşturup sıralar arasında koşturmaya teşvik edince Su kızım tam anlamıyla kudurdu, neşeden kahkahadan kırıldı ve tabii ki yoruldu:)
Elimizdeki kaplar dolduğu gibi çıkışa yollandık ve o sırada bulutlar ilk damlaları atıştırmaya başlamıştı. Söylemeye gerek yok tabi, kuzu ilk köşeyi dönüşte sızmıştı:)
Ne yalan söyliyim, ben bile yorulmuşum, temiz hava benim bünyeye fazla geliyor hep uyuyasım geliyor:)Insanın ruhu dinleniyor burada aslında... öğlen uykusundan sonra dışarıdaki yağmur nedeniyle içerde zor zaptettik Su'yu neyseki pergolalı geniiişş bir balkon var da her yağmurda oraya kaçıyoruz:)
Bakalım yarın ne aktiviteler bekliyor bizi...
27 Temmuz 2012 Cuma
bir güzel gezi daha...
Merhabalar,
Bu sabah koskocamn bir sofradan zar zor kendimizi ayırıp, büyük tereddütlerle "ha gidelim, ha gitmeyelim", "yağmur % kaç, internetten bakalım" derken hazırlandık olağanca hızımızla ve nispi derecede uzak bir açık hava müzesine gittik. Bölgenin tarih ve etnografya müzesi şeklindeki Freilichtmuseum Molfsee ortaçağda yaşanan ortamları birebir oluşturarak - evler, ahırlar, okuş, camcı, nalcı, marangoz, oyuncakçı, yeldeğirmeni, vb her türlü olası iş koluna ait çalışanların evleri ve iş mekanları- bir büyük alan tekrar yaratılmış. Kendi içinde döneminin zamanını devam ettiriyor, çevrede sizden başka günümüze ait insanlar da dolanmasa biraz fringe dizisi gerçek olmuş gibi de hissedebilir aslında insan.
tipik çatılar ve çiftlik binasının hemen yanında değirmen...
Kuzumla bir o evin içine bir bu evin içine gire çıka dolandık durduk... Hatta girdiğimiz ilk bina sepetçiye aitti, sazlardan sepet, araba, leğen, hemen herşey yapan bir grup çocuk grubunu hayranlıkla izledik.
İlk bulduğumuz at arabasının arkasına tırmanarak çevreyi izlemek biraz olsun uykusuzluk ve kızımın 2 yaş krizi hazımsızlıklarını dindirdi :)
Dönüşte yürüme yolları kenarında kısa bir meme molası verip dinlendik. Sabahki yağmur tehlikesine rağmen tepemizde öyle yakıcı bir güneş vardı ki ağaç dışına çıkmamaya çalıştık pek:)
yolda hemencik kucağımda sızan minik yavru evde de aynen uykusuna devam etti. Yemeğini bizden sonra, uyanınca yedi ve yengem yine akşam için süper yemekler hazırladı. Ahhh taze patatesler diyorum, başka da bir şey diyemiyorum; şöyle minik minik haşlanmış toplar, tereyeğıyla...lezzette son nokta....
bu günlük sevgiler...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)