25 Aralık 2013 Çarşamba

yeni yıla yaklasırken...

Merhabalar,
Aileden hastalıklar geldi geçti, vay vay vay. kayınpederimin ameliyatı ve hızlı nekahati ile bir taraf düzenlendi derken benimkiler araya bir soğuk algınlığı daha sıkıştırdılar. Su'yun burnunun ve genizden akıntısı bir hafta ya da maksimum toplamda 2 hafta geçmiştir. Ardaarda dizdi hastalıkları kuzucuğum, yok tonsilit, yok ortakulak, yok öksürük yok tıksırık derken okul ilişkimiz bir türlü oturamadı düzene. Düzenler rutinler hopladı hopladı tekrar yerine oturdu. Neyse ki üstesinden geldik...

22 Aralık 2013 Pazar

Merhaba sevgili okur,
bir hafta boyunca yok internetten anneannesine bize tabletten annecim tiyatrolara bakalım var mı bu haftasonuna diye diye baskı kurduğu için kızım en sonunda istediğine kavuştu ve bu haftasonu de "Bremen Mızıkacıları"na gittik:) "Tiyatro Elma" çocuk tiyatrosuna buradan teşekkürü borç bilirim, çünkü içerikteki şiddet öğelerini çocuklara yönelik elden geçirip yeni bir bakışla sahneleyen bir genç grup. Canla başla çalışıyorlar gençler...

15 Aralık 2013 Pazar

kızımın tiyatrosu geldi

Evet sayın seyirciler,
kültür sanat etkinlikleri kapsamında kaptım biletleri ve "annecim tiyatroya gideceğiz" nedenini kendime sonraki 1 hafta boyunca soracağım biçimde kızıma bu da bu haberi verdim. Sanki okulda (hangi okul? 10 gün süren hastalık aralarında gitmeyeceğim diye tutturduğu mu? ha evet işte o:) ve evde 1 seneye yakındır günleri öğretmiyormuşuz gibi, her gün "bugün cumartesi mi? -hayır, yarın cumartesi mi?- hayır" cevaplarıyla geçiştirildi.Neyse ki cuma geldi ve ikinci soruyu olumlu yanıtladık.

12 Aralık 2013 Perşembe

Sonuçlar, Gelişmeler

Eevet,
bu kadar ara verince raporlasam yeridir:)
İyiler:
BBOM İzmir grubunda çalışmalara devam, ana toplantı sonrası kalabalık bir aar toplantı gerçekleştirebildik. Güzeeelll. Yapılacakların milyonda biri bitti diyelim:)yeni bir organizasyon peşindeyiz, büyük toplantı yaklaşıyor....
Eşim, yeterliliğe çalıştı çalıştı, geçti:) Güzell, yapılacaklar listesinde bir noktaya daha tik atıldı...
Can, Ales'e girip dünyasını şaşırmıştı ama gördük ki tek şaşıran o değilmiş. Tüm Türkiye ile aynı kaderi paylaşınca ortalama hesabından kendi içinde güzel sayılabilecek bir notu alıp cebine koymuş... Bu da OK:)
Nurturia'da yeni yıl çekilişlerimiz yapıldı muhtelif hediyelerimizi alıp göndermeyi bekliyorum...araya kötüler girdi beklemedeyiz...

18 Kasım 2013 Pazartesi

ordan, burdan, şurdan

Sevgil Okurum, paylaşanlarım,
uzun ara verdim ama uzun zamandır yine bir biriktirme sürecindeydim. neler neler oldu... Çok güzel bir BOM toplantısı yaptık. Katılımı güzel, sonuçları olumlu, içimize sinen bir İzmir açılımı oldu. Ardından ben bir sonraki hafta itibariyle ALES sınavına girerek boyumun ölçüsünü aldım. Onun yerine arkadaşlarım Bodrum'da Mutlu Keçi BBOM okulunu ziyaret ettiler. O gezi de çok güzel ve verimli geçtiği için şuanda deli dolu iş var düşünülecek ve aksiyona geçirilecek.

Bu arada yeni bir "makroymuş gibi yapan" lens aldım, onu da kısa süre içinde denemeye başlayıp sizi buradan sonuçlara gark edeceğim:)

Yepizyeni telefonum çalındığından beri pek keyfim olmadığından ve güzel bir tarif foto serisi kaybolunca içimden gelmedi pek yazmak ama şimdilik sağlıcakla kalın, beni izlemeye devam edin...


sevgiler...

31 Ekim 2013 Perşembe

BOM boro BOM

Merhabalar,
29 Ekim'de uzunkuyu köy okulunun kutlama törenlerindeydik. Köyümüzde yani:) Su çok anlamlandıramadığı için sıkıldıysa da davulların arkasından yürüdük, istiklal marşını söyledik, gezdik dolaştık geldik.

Bu trompetlere nasıl vuruluyor diye neyse ki evde antreman yapmaya başlamadı, yoksa halimiz haraptı...

Köy okulunu izlerken ve orada yapılan eğitim öğretim sistemini yeğenimizde yakından gözlemlerken aklıma 9 Kasım'da İzmir'de yapacağımız BBOM toplantısı geldi ve tabii ki bu köy yerinde bir başka okulun ne de güzel mümkün olabileceği geldi aklıma...neler geçti, fen dersinde bahçeye çıkıp böcek yakalayabilecekler, incelemek için çimenlerde koşturup eğelenip bulduklarında ilgiyle odaklanabilecekleri geldi aklıma. baharda çiçekleri ne de güzel seyredip onlara yakından bunları anlatan birileri olsa, hatta onlar birbirlerine anlatsa diye geçirdim içimden.

kendi aralarındaki bir kaç konuşma aslında çocukların zihinlerinin nerelerde olduğunu, anlatılmadan neleri çoktan yalayıp yuttuklarını işaret ediyordu bana. Öğretmenlerinin elindeki kameranın kaç mp olduğunu sordu bir tanesi, diğeri ona evdeki kamerasının kaç mp olduğunu söyledi. MP neyi nasıl ölçer ne anlama gelir, bir foroğraf kulübü kursalar çevrede ne kadar çok masal gibi olay var çekilecek...

velhasıl çok şeyler geçti içimden, umarım İzmir'de de açabiliriz bu okulu fikri denk, özgürlükçü, isteyerek öğrenmenin çok daha verimli olduğuna inanan yol arkadaşlarımızla da tüm bu içimden geçenler gerçek olur, hatta daha iyileri olur...

sevgiler,



29 Ekim 2013 Salı

Bir bayram tatili daha

Sevgili okur,
bayram tatili diye sevindik ama kayınvalidemin omzu çıkıp kırıldığı için pek de mutlu olamadan buna şükür diyerek kısa bir köy havası aldık.
Bu kısa dinlenceden eli boş çıkmamak adına bol bol kızımla hava alıp son günlelerin tadını çıkarmaya çalıştık. Ben de minik minik makinamın ayarlarıyla oynamaya başladım.

Köyün mutlu keçisi minik Su:)
 

24 Ekim 2013 Perşembe

Nasıl geçti habersiz:)

Merhabalar,
Hemen geldi mi aklınıza başlıktaki şarkı, mırıldanır oldunuz mu? Neyse kaç yaşında olduğumuz ortaya çıkmasın yoo falan deyiverin:) bu ay nasıl geçti ben bilemedim ama siz belki kendinizinkinin çeteresini benden sağlam tutuyorsunuzdur.
Bu ayın başında Kasımın 17sinde benim Ales ve 25inde eşimin yeterlilik sınavları olması nedeniyle çalışma ayı olarak (içse olarak:) ilan edip her fırsatta krıp belimizi ders çalışalım demiştim. Ancak heyhat, iş öye olmadı bayram tatilini çalışmak için köyde geçirdik amma çalışan sadece eşim oldu:)Ben son iki gün 2 adet 25 soruluk matematik testi çözebildim.hız konusunda burda ifşa olmaya niyetim yok zaten yakın zamanında yök karşsında cümle aleme rezil olacağım gibi gözüküyor. John nash olmadığımı biliyordum ama karıncalarla yarışan hoşaflaşmış matematik bilgim beni moralman dağıttı diyebilirim. türkçe kısmına güveniyorum, tabi ösymnnin soru tarzını anlamakta güçlük çekiyorum çoğu zaman ama umudumu yitirmedim henüz (sanırım henüz hiç sözelden soru çözmediğim için:)

Ayrıca bu ay içinde yaşlılarımızdan düşenler şaşanlar, hastaneye yatanlar oldu... Her iki tarafımızın aileler onların başına koşmaktan, üzülmekten ayrıca perişan oldular ama çok şükür sağ salim atatılıyor hepsi, düze çıkılıyor yakın gelecekte.

Bayramda sırf pineklemedik tabii, İstanbul'dan can dostum Bihter ve eşi Soner geldiler. Kısa da olsa evimizi şenlendirdiler. Elmalı turtayla kandırdım, ertesi günü de evde makarna yaptık:) hepsinin resmi bir sonraki postarda gelecek, ben bağlantı uzmanı(!) fotoğraf makinesi,cep tel ve big üçlüsünü bir türlü senkronize bir şekilde kullanamadığımdan yazımı yazıyorum, resim eksik, resimler var yazıya vakit yok gibi devam ediyor süreçlerim.

şimdilik bayramın son günleinde soğuyan ve bağ bozumumuzda herkesleri baştan aşağı sırılsıklam yapan yağmurun yarattığı minik çamurlarda gönlünce zıplayan kuzumun serseri halleri ve pasta keyfiyle veda ediyorum:)
 

17 Ekim 2013 Perşembe

Bag bozumu

Sevgili Okur,
bayram seyran demedik, bağ bozumu yaptık; İstanbul'dan kankam, onun arkadaşları, kuzenler, yengemler, dayımlar, komşularımız, hemen herkesin eli bir ucundan değdi.

Sabah herşey iyidi, ben de Su'ya bakmakla görevlendirildiğim için gayet rahat ve hatta içten içe çok da iş yapamamaktan rahatsız bir şekilde fotoğraf çekmeye bile vakit buldum. Bağı tanıyan ya da bağa ilk kez giren diye ayırım yapmadan herkes eline aldı makasını ve gösterildiği gibi muhabbet ede ede, şarap olacak nefergeleri aradı durdu koca yaprakların arasında...

15 Ekim 2013 Salı

Veee sahne makarnanın:)

İstanbullardan kankam gelmiş bayram gezmesine, tabii ki ona bir tazecik makarna yapıp tıka basa doyurmak istedim:) Tam buğday unu ile güzel başlayan yoğurma işlemi havluyu eşime atmamla devam etti. kendisi zaten dünden hevesli olduğu için hemen daldı içine. hamuru geçrkten pürüssüz hale getirid. tam buğday unu ile çok sert bir hamur oluyor bilgilerinize...

30 dk dinlendirdikten sonra top top alıp haddeden geçirdik ve bu sefer kurutmak için daha tedbirli davrandık Resimdeki havlu kurutucağını temizleyip serdik. Gerçekten ilk serilenleri alıp makinadan kesim işleminden geçirirken en sonuncu serdiğimiz kurumuş oldu. çok işimize yaradı.
 

18 Eylül 2013 Çarşamba

Bir sabah ritüeli(?)

Merhabalar,
kızım sabah giyindi, sanki her sabah yaparmışız gibi (çok ciddi edayla:) açtı bir gece önce hevesle 4 kere okuduğumuz:) kitabını yine açtı ve okumak istedi:)

Minik kuzum seni:)


sevgiler...

Hava soğudu, kuzum kurudu:(

Merhabalar,
Atopik dermatitli yavrusu olan analar okuyun bakalım:)
tam da dermatoloğumuzun dediği gibi yaza girip terlemeye başladığında kaşıntı yavaş yavş gtimişti çünkü terlemek deeriyi nemli tutuyordu. Fakat yaz bitti, havalar esmeye ter vücutta kalmamaya hatta oluşmamaya başladı. Kızcağızımın dizleri hemen beyaz beyaz oldu, dirsek içleri hemen kaşımaktan kızarmış, ayak bilekleri kurumuş nine derisi gibi olmuş bir de kaşımaktan kanatmış. bu anlattığım hale dönüşmemiz tam bir hafta bile almadı. Gördükçe yetişebildikçe kremlememe rağmen gelinen bu noktada geç kaldığıma hayıflanıyorum yine beceriksiz anne olarak. 

Her banyo sonrası cilt nemliyken bol yağ yada krem ile ciltte nemi hapsetmek, 
Kalktığında ve yattığında yine en çok kuruyan eklem bölgelerini tekrar kremlemek,
Tırnakları sürekli kısa ve daha önemlisi törpülenmiş tutmak (bu benim için en zor olanı)
Evde halı, yün benzeri textiller bulundurmayıp, varsa bebeğin bunlarla irtibatını minimumda tutmak,
hele hele miniklerin giysilerinde tabii ki yün sentetik gibi pamuktan gayri herhangi birşey olmamasına dikkat etmek gerekli...

Bu linkler çok güzel anlatıyor, mustela yandaşı falan değilim bu arada ama bu sabah tesadüfen buldum ve bu yazıyı yazmam için işaret kabul ettim.

http://www.youtube.com/watch?v=d-udgkYTW6o  episode 1
http://www.youtube.com/watch?v=h-DvRt4g4P4     episode 2
http://www.youtube.com/watch?v=e7otMai065M    episode 3

(http://www.childrenshospital.org/az/Site609/mainpageS609P1.html)

şimdiden az kaşıntılı günler dilerim.
 sevgiler:)

Berlin 2013 Vol2

Merhabalar,
Son gecemizden devam edeceğim hemmen çünkü upload etmek istediğim heyecanlandırıcı fotolar var:)

Önce güzel bir restaurantta yer ayırttığımı söylemiştim. Dressler restaurant zincirinin Unter Den Linden caddesi üzerindeki şubesinde yer ayırttım. Çok seneler önce gitmiştim ve ortamı hala aklımda kaldığı için hiç tereddüt etmedim. Sıcak ve gerekli seviyedeki ışık fotoğrafçı arkadaşlarımı da mutlu etti:) Hemen herkes farklı porsiyon boyutlarına rağmen yediklerinden de memnun kaldı. Önce ara sıcaklar ve içkilerimiz geldi:)


17 Eylül 2013 Salı

Berlin - 2013 - Vol1

Merhabalar,
Bu sene 1 gün geç gittim gibi geldi, çünkü fuar alanına girmemle geri dönüşü olmayan bazı değişikliklerle daha önceki düzenimizin yerle bir olduğu bögeleri keşfettim. Ama tabii ki önceden telkin ettiğim gibi hiç sinirlenmedim, bozulmadım:) "Oluuur, bu da güzel" dedim:) Ve aynen yapmam gereken işler listesinden başladım tıkır tıkır. İlk gün hemen otelimizin alt katındaki marketten suyumu, meyvemi alıp odama yerleştikten sonra attık kendimizi dışarı. Bu yıl 8 senedir ilk kez gece dışarı çıkıp gezeceğim artık demiştim kendime. Bu yolda da çabalarımız pozitif sonuçlandı çoğu zaman:) 

Bir gece "Avanti" isimli italyan restaurantında standda (farklı görevlerde) çalışan arkadaşlarla buluştuk ve güzel bir yemek yedik. Toplu fotoğrafları koyamıyorum ancak kendimi herkez yemeğini hüplettikten sonra hala pizzasını savaşarak yerken çekilen fotoğrafımı paylaşabiliyorum.

31 Ağustos 2013 Cumartesi

Makarna makinem:) Vol1

Sevgili okur,
kendimi şımartmak için ne mi yaptım? ilk olarak makarna makinesi aldım. Uzuuuun zamandan beri ara ara baynimin köşesinde pop up açan bir üründür kendisi ve en sonunda istek listesinden çıkıp somut olarak bankoya oturdu.

"Kendi evine bir kap yemek yapar mısın a be kadın?"diyenleriniz olabilir , haklı nedenleri de vardır. Kendi kendime bu cümleyi en çok ben sarf ederek kendimi durduruyordum zaten ama bu bahsettiğim pop-up olayı sıkıntı verdi en sonunda ve "bir kere geliyorum dünyaya" (yani benim bildiğim öyle, sanırım:S) diyerek aldım.

30 Ağustos 2013 Cuma

Köy havası

Merhaba Sevgili okur, 
sen bıkacaksın ama ben bıkmam kuzumun hallerini yakalamaktan.genelde mutlu ve huzurlu bir çocuk Su, ama büyüdükçe mızmızlanmaları ve bazen de abuk subuk anlayamadığım şeylere saniyeler içinde gözyaşı dökebilecek noktaya gelmesi sıklaştı. Bu da biraz yorucu, 15dkda bir mızlama, neye olduğunu anlayamadan hop ağlama, onu susturunca başka mayına basıp tekrar mızlanma ve hop başka bir ağlama mayını...nerede yürüdüğünüze çok dikkat etmek gerekiyor bazı zamanlar:) İşte bu alttaki de bu feverean dakikalarından bir kare:(

26 Ağustos 2013 Pazartesi

minik eller

Minik ellerimiz artık büyüyor okurlar,

Bu minik eller, anne ve babasının elini tuttu ilk önce, daha da çoookkk tutacak. O bıraksa biz yakalayacağız.Anneanneler, babaanneler, dedeler, halalar, tüm aile bu elleri tutmak için pürheves bekleyişte. Her tutuşta ayrı keyifte...

Kalem tutacak, kitap tutacak bu eller; silgiyi tutup sevmediklerini silecek ama umarım sevdikleri çoğunlukta kalacak.

Belki artık sadece bir ekran üzerinde oradan oraya bişileri sürükleyip bırakacak ama bu aktiviteler hayatında nelere karşılık gelir, gelecek gösterir. Umarım kalp kırıkları çok uzun sürmez:)

Bu minik ellerdeki bazı parmaklar yüzük dolacak, umarım çabuk çıkmaz, mutluluğu beraberinde getirir.

Bu minik eller gün gelip belki babasınınki kadar büyük olacak ve kendine sevecek minik eller bulacak, o da o ellere bizim gibi gönülden bağlanacak. Deli bir aşkla...


3. yaşında elele olalım miniğim:)

25 Ağustos 2013 Pazar

Uzunkuyu residanzı resmi açılışı



Uğraş uğraş uğraş, geldi geçti işte...
Bu haftasonu köyevimizin hoşgeldiniz partisini Suyun doğumgünü başlığı altında düzenledik. Annem, kayınvalidem ve görümcemler seferberliğe girişerek:) yemekler hazırlandı, masalar sandalyeler geldi, örtüler, balonlar (Su'yun direnciyle ancak 6-7 tane:). Meğer benim ne eksiğim varmış orada yaşayarak gördüm. Keşke biri birşey istediğinde yazabilme şansım olaymış da eksik listem hemencecik çıkıverirdi.
Onca zaman topkeklerin üstüne koyarım diye kestiğim kuzumun fotoğraf etiketlerini koyacak bir cupcake yapamadım:) Hadi başka şeylerde kullanalım desek, onları kürdan arkalarına yapıştıracak vakit bile bulamadık. Ancak banyomu yaptım ki bir baktım geliyor misafirler yavaş yavaş. ki... Gelenlerin hepsi yakın aile fertleri ama kafamdakilerin bazılarını atladığımı, gerçekleştiremediğimi  ancak şimdi fark ediyorum. Herkes dört bile elden yapılacakları paylaşmış olmasına rağmen eksiklerimi düşünüp az da olsa üzülüyorum...


21 Ağustos 2013 Çarşamba

Neden?

Kuzum, 
neden seninle konuşmaya çalıştığımda cevap alamıyorum ve bazı anlar sürekli savaşırmış gibi hissediyorum?
Son iki gündür iyice zorlaştın, bir derdin var ama anlayamıyoruz. Anneannen bile çözemedi durumu, onun işi zaten başından aşkın...benim kahrımı ayrı çekiyor, seni ayrı...

Bebekken hadi konuşamıyordun da anlatamıyordun, şimdi de sadece zın zın mızmızlıyorsun, sanki ağlamaklı halinle sıcak soğuk oynatıyorsun bize. ne istediğini söylemiyorsun, neyi istemediğini söylemiyorsun, umarım sağlık problemin yoktur, buna da dayanırız yeter ki sağlık problemin olmasın.

Seni anlamadığımda kızmam çaresizliğime aslında ama nerelere kimlere bağırayım, anlayamıyorum seni işte. Sarıldığımda susardın, o da ağlatınca seni yapacak birşeyim kalmıyor kuzum.

Umarım ileride bunları okuduğunda kendi çocuğun sana bunları yapmadığı için hayal ürünüymüş gibi belir...çünkü yaşaması çok zor...

sevgiler meleğim...

13 Ağustos 2013 Salı

Kuzumun 3. yaşı doldu...

Merhabalar okur,
Dün öğlen kızımın doğumgününde koşa koşa gittim okuluna, üst kata çıktım ki pastayı az önce kesmişler ve bir güzel yemişler. Annem ve Müzeyyen yengemin hazırladığı muhteşem pasta aslında çok kompleks olmayan ama bir o kadar güzel bir tatlı olmuş. Sınıf arkadaşları ve ırmak ablasıyla müzk çalıp dans etmeye geçmişler. Bir baktım sabah bana bahsettiği yine uzun dönünce açılan fırfır eteğini geçirmiş altına:) dönüp durmaya bahane aradı. İngilizce öğrendikleri parçaları ard arda çaldırıp bağıra bağıra söyledi tüm sınıf. Eve gitmek istiyorum deyince de asıl derdinin alt kattaki oyun odası olduğunu anladık. Irmak ablasıyla oynayarak bir 15- 20 dk da orada geçirdiler.

16 Temmuz 2013 Salı

Yan gel yat...nereye kadar?

Merhabalar,
işlerin yoğunluğundan  ancak geldim, hemen yazacaktım bir de değil mi? yine bir haftayı buldu yazabilmem, fuar yoğunluğu beyin haşlayıcı derecede devam ediyor...

ne diyorduk, Tatil...Hepimiz tatil için çalışıyoruz! sloganı en baştan çok garip gelse de artık arkasındaki gerçeklerin farkındayım...Evet, itiraf ediyorum, artık ben de emekli olabilmek için çalışıyorum, çocuğumu güzelce okutmak, ona güzel bir gelecek kurmak için çalışıyorum. Pek çok olaylar oldu, oluyor, hepsinden sonra, artık kişisel olarak beklentim o kadar azaldı ki... Bu mini depresyon halinden beni Sarıgerme tatili bile çok çıkaramadı. Şımarıklı ediyorum gibi gelebilir pek çok kişiye, belki ülke bu durumda olmasa geleceğimi bu kadar karanlık hissetmeseydim daha tatmin olmuş ve dinlenmiş dönerdim tatilden. Ancak kızımı eğlendirdim, denizle ve yüzmeyle daha da iyi tanıştı:) Tatilin o kısımlarına bayıldım.

Ammaaaa....o yemeklerde milletin bitmeyecek olmasına rağmen daha ilk açıldığı saat içinde büfeden ağzına kadar dolu tabaklarla gelip ancak yarısını yiyebilmesine ve mütemadiyen atılan onlarca yemeğe içim şişti, şişti, şişti... Onlar yedikçe ben daha az doldurup tabağımı tam bitirebilmek için kasarken buldum kendimi. Aslında iyi de oldu kilo almadan döndüm:) Hatta sabahları jimnastiğe bile gidip accık kendime dikkat ettim.

Su'yun suyla imtihanı yıldızlı pekiyi alacak sonuçlar verdi. Bu sene ilk kez doğru dürüst saatlerce suda kaldığı gibi kolluklarla kendi başına bir yerden bir yere hareket etti. Geçen sene - yani 2 yaşını doldurmadan-  sadece 4 gün koskocaman dalgalarda ailece asılı kalmacadan ibaretti deniz maceramız.

Bu seneki güzelliklerden bir buket:)
İşte odamızdan manzaramız...



Kıyıda kuzumun eğlenceleri:


Havuzda aile keyfi:

 Ve tabii ki benim en sevdiğim çiçeklerden japon gülü:

Hepinize doğanın muhteşem tasarımı gibi  günler dilerim...

sevgiler...

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Tatil sonrası sendromu

Sevgili okurlar,
ara verdim, evet ama tek derdim işimin çok olması. Neyseki sağlık problemimiz yok, herşey yolunda ve ben sadece işimin boyumu aşması nedeniyle yazamadım.

Kızım aldı başını gidiyor, yetişebilene aşk olsun. Yaptığı yenilikleri, afraları tafraları, hareketleri mimikleri, konuşmalarını kaydetsem nerelere geçeceğim, hızına twitter yetişir belki ancak ona da ben yetişemiyorum:)

Yarına kalmaz bu sabah iş başı yaptığım geçen haftaki güzel tatilimizin fotolarını ekleyeceğim ki kuzumun bıcırıklıklarını kayıt altına alayım.

Şu anda tek hedefim bayram tatiline kadar işe gömülmek, "tatil için çalışıyoruz" sloganıyla yaşıyorum şu bir ay daha...Sonrasını düşünmek bile istemiyorum:)

sevgiler...

7 Temmuz 2013 Pazar

Sıradan ve mutlu

merhaba,
bu haftasonu köy havası iyi geldi, banyoda eğlendik (ama fotolarımız mahremiyet nedeniyle gizli:P) dışarıda bo bol yattık yuvarlandık kuzuyla. Aslında normal, rutin aktivitelerimizden keyif aldık ve benim için işteki stresli dönemden kısa bir uzaklaşma fırsatı oldu. İnsan gerçekten aile içindeki mutlulukla, çocuğundaki umutla, çocuğunun gözünün içinin gülmesiyle daha farklı bir ruh huzuru tadıyor.

henüz bu gözlerdeki saflık ve güzelliği anlatacak kadar iyi kullanamıyorum makinemi, ancak bir kaç kareyi yakaladım..bunlar da bana o mutlu dakikalarımızı hatırlatacak...

huzurla kalın...


4 Haziran 2013 Salı

Büyüyünce oku kızım bunları...

Merhabalar,
dün gece annemlerden geç çıktık ve baktık ki "hep aynı hava" başlamış biz de girdik havaya...
Kızımın eline tefini almıştık, çal kızım çal dedim, salla tefini. Balkonlardan kızıma tuttuğum alkışı destekleyenler mi dersiniz, senin için bunlar senin için diye kızıma atıfta bulunna teyzeler amcalar...aradaki genişçe caddeden önce babası onu kucağına aldığında da klaksonlu arabalara alkış tuttuk...

Kuzucuğum nedenini anlamadığı bir cümbüş içinde eve geldi. Onun nefes alabileceği ağaçları korumak için, ileride istediğiyle istediği yerde kimseye zarar vermeden oturup gülsün eğlensin diye, çarşıda eteğini rahatça giysin, bikinisiyle plajda yüzebilsin diye..diye diye.. torbalardan onu daha fazla kısıtlayıcı şeyler çıkamasın diye halkın direndiğini , bilsin diye yazıyorum bunları.

Annesi çok korkak, gece kızını bırakıp evde sokaklara çıkamayacak kadar. Ama aynı zamanda düşüncem bunları unutturmamak...Gücün kimlerin elinde nasıl halka karşı kullanılabildiğini, demokratik sistemlerde ne kadar oy alırsan al kral gibi davranamayacağını birilerine hatırlatmak gerekiyor. Demokrasi sürecinde seçimler çok büyük rol oynuyor. Seçimde halkın yarısı benim arkamda diye gevinip duranlara diğer %50nin de hakkının yiyemeyeceğini öğretmek için yine seçim sandığından güzel bir ders çıkartmak gerekiyor.

Kalem gerçekten kılıçtan keskin ise, bilgi günümüzde en güçlü silah ise, bunları ispatlamak için uğraşan bir annen olacak kızım. Şimdiye kadar hep kafayı kullanalım diye eğitildik. Maalesef oransız gücün arkasındaki beyinler de çook uzun zamandır sinsi sinsi gelişiyorlar, büyüyorlar. Şu anda oynanan, temiz halk direnişini kana bulamaya çalışan pek çok küçük oyundan, taktikten tut da, 3.boğaz köprüsü sevdası, çamlıca tepesine cami hırsları gibi pek çok iş bu yıllardır düşünen planlayan beyinlerin ürünü...

Bugün okulunda kes, yapıştır, boya, dans et, annen de ne yapabilecek senin geleceğin için yine onu dert edinecek kendine... her sabah akşama kadar olduğu gibi...

Sevgiler....


27 Mayıs 2013 Pazartesi

Yer silmenin dayanılmaz hafifliği !?!

Merhabalar,
insan nasıl bir çalışma hayatına giriyor ki evinden yabancılaşıyor? Çalışırken evini temizlemek nasıl zor geliyor? Bana çok zor geliyor dip köşe yaşanılan evin temizliğini yapmak açıkçası çünkü daha sonucu göremeden bir oda çoktan batmış oluyor. Mecbure teyzemiz arkamızı toplamasa halimiz harap...Köye temizliğe giderken önceden resmen proje planlaması yaptım: hangi oda hangi malzemeler vari ne gerekecek, inşaat pisliği, yok suyun kireci, 1 yıllık çamur derken camların dıştan temizliği araba fırçasıyla mümkün oldu ancak ve henüz üst katın camlarını dıştan silmeye cesaret edemedim:)

Banyonun duvarlarını yıkayıp paklayıp yerdeki boya damlalarını kireç sökücüyle fırçalarken nasıl bir haz duyuyor insan? "kafayı mı buldun kızım, klorak mı çektin? yer fırçalamanın banyo temizliğinin nesi güzel?" diyenleriniz olur. Evet, aslında oturup ayağını uzatıp kitap okuyup çay içmek de güzel:) Ama ilkinin ardından oh be pırıl pırıl artık banyomuz kaba inşaat halinden tamamen koptu, elini sürdüğünde alçı mı fayans tozumu gelecek diye korkmuyorsun" şekline büründü. Yani gerçek hepimizin gün içinde mütemadiyen belli süreler bulunduğu "ev banyosu" haline dönüştü:)

Bu nasıl oldu? Su kızımın öğle uykusu arasında tabii ki, hatta son fırçalama aktivitelerim ve kurulamalarım onun uyanıp kapıya dikilip "anne, senin işin bitti mi? sorusunu 5 sn aralıklarla tekrarlamasıyla kısa kesildi. Ama yine de sonuç tatmin edici:)  yakın zamanda foto gelecek...bekleyiniz...

sevgiler,

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Analar günü 2013

Sevgili okurlar, 
işte bu pazar günümüzden seçmeler, bu mutluluğumuzu aile huzurumuzu kimse bozmasın dilekleriyle...
Ailemizin en büyükleri olan Eşimin dedesi ve babaannemiz ile (koca ninemiz:) ilk kutlama, yani biz onlarla hoşbeş ederken kuzuların bahçede oyunları ve bir kaç poz kesme durumları:)



Bu tontika bu kadar poz kesip, Ediz abisiyle koşturup oynayıp eve dönünce elmalı turta yapımı esnasında arıza verdi:) Ama sonra derdi uykuymuş, caillao karşısında sızdı.

Bir saat sonra kuzumu ve büyük kuzumu uyandırıp her yıl geleneksel anneler günü kutlamamıza doğru yola çıktık. neyse yer yakın, 2 otoban çıkışı sonra vardık:) işte oradan da mutlu bir kare:)


Her annenin günü güzel geçsin isterim (isterdim, ülkenin bir yanı patlamış başka yanları arapsaçıyken ütopik ama...) Çocuklarımızın sağlıklarını ve mutluluklarını göstersin. O zaman kafamız rahat kendi içimize dönebiliriz...

sevgiler...

14 Mayıs 2013 Salı

Bilelim, farkında olalım...


Merhabalar,
15 MAYIS TSC farkındalık gününe "bilerek"  girelim!
 
Tuberoz Skleroz Kompleks (TSC);  merkezi sinir sistemi, deri, böbrek (%80), kalp (%45),gözler (%40), akciğer ve karaciğer gibi birçok organda yaygın hamartomalar ile karakterize, otozomal dominant kalıtım gösteren bir çok sistemle ilişkili yaşam boyu süren bir rahatsızlıktır. Kalıtsal olmakla birlikte hastaların 2/3’ü aile geçmişi olmayan, yeni oluşan mutasyonlara sahiptir. Bu sendromda etkilenen genler TSC1 ve TSC2 sırasıyla hamartin ve tuberin proteinlerini kodlamaktadır.



Hastalığın adı hastaların beyinlerinde bulunan kalın,sert ve soluk renkli yumrular nedeniyle, Latince kabarma anlamına gelen tuber sözcüğü ile Yunanca sert anlamına gelen sözcüklerin birleşmesinden oluşmaktadır.Cinsiyet ve ırk ayrımı yoktur. TSC belirtileri kişiden kişiye değişebilmekte, gelişimi yıllar alabilmekte ve ileri yaşlara kadar teşhis edilmeyebilmektedir.

 
Adonema Sebaseum

Klasik olarak adlandırılan üçlü bulgu; zeka geriliği, epilepsi, yüzde adenoma sebaseum denen lezyonlardır. Beyin hamartomları infantil spazm ve/ya tedavi edilemeyen inatçı epileptik nöbetlere neden olabilmektedir. Sıklıkla süt çocukluğu döneminde başlamak üzere, TSC'li kişilerin %75-90'ı yaşamlarının bir döneminde nöbet geçirmektedirler. 

TSC olduğu halde fazla belirti vermediğinden teşhis edilmemiş hastaların yanı sıra, nadir olan bu hastalığın farkındalığının az olması nedeniyle teşhis edilememiş ve/ya yanlış teşhis edilmiş hastalar da bulunmaktadır. TSC teşhisi için Beyin MRI, EEG, Böbrek USG, Kalp Ekosu, EKG, göz (retina) ve cilt muayenesi gerekir.

TSC tanısının konabilmesi için belirlenen kriterlere buradan ulaşabilirsiniz.
 

TSC için henüz bir tedavi yöntemi bulunmamakla birlikte, her geçen gün TSC’li kişilere yardım etmek ve destek vermek için ortaya çıkan kaynak sayısı artmaktadır. Genel olarak organ tutulumuna göre tedavi uygulanmaktadır. Epilepsi için nöbetleri engelleyici ilaç tedavisi veya ketojenik diyet; otizm, öğrenme güçlüğü, zeka geriliği, kas kontrol problemleri gibi durumlarda özel eğitim programları, fizik tedavi uygulamaları bunlara örnek olarak verilebilir.

Dünyada yaklaşık 1 Milyon, ülkemizde ise 10000 kişinin TSC hastası olduğu sanılmaktadır.  TSC ile yaşayan kişiler için, yaşamın her döneminde  farklı belirtileri doğru değerlendirmek için, alanında uzman doktorlar ile birlikte hastalığın yaşam boyu düzenli aralıklarla takip edilmesi çok önemlidir.


Kaynakça:(Hiçbir ticarei kaygı gözetilmeksizin, tamamen TSC Farkındalığı Yaratmaya yönelik bu metnin hazırlanmasında aşağıdaki eserlerden yararlanılmıştır).

Bayraklı, F. vd. Tuberoz Skleroz Hastalığının Moleküler Genetiği, Türk Nöroşirürji Dergisi, 19(2): 50-54
Benli S, Can U, Seçkin D, Caner H, Altınörs N, Coşkun M. Tuberous sclerosis complex. Cerrahpaşa J Med 1998; 29 (4): 198-202.