Şimdi beni görgüsüzlükle eleştirecek sevgili okurlarım. Lütfen klavyeye sarılmadan önce farkl ıiki lokasyonda doğumgününe çok yakın zamanlarda bulunulduğunu ve bu iki eş-dost grubunun da pek tabiiki minik şerefine bişiler yapmak istekleri olacağını düşününüz. Ben de pek tabiiki eğlence olsun, aktivasyon olsun, hem de kızıma neşeli bir gün olsun diyerek her tür olayda yer alırım tabi. Ama köyün yarısı akraba diğer yarısı tanıdık olunca bizim düğünün arkadaşlarım ve bizim taraf çağrılmamış hali gibi oldu nerdeyse:) Pek de güzel oldu. Neredeyse 20 küsur kişi vardık...
Neyse başa sarıyorum. 13 ağustos cumartesiye eleceği için kayınvalidemin de adağı vardı, Bu iki olayı birleştirip tavk pilav ve pasta organizasyonu yaptı sağolsun.Kaç zaman önceden ditti ditti tavukları, yok birinini çi pişti pişmedi derken kadıncağız helak oldu. Ama sonuçta pek de bir mutlu bir gün geçirdik. Dışarıya masaları çıkarıp çay koyduk yemekten sonra. Miniğim de içeri gelene gidene laf yetiştirip yemek yemesini zar zor tamamladı.
Akşmaüstü 4 sularında da pasta kesmeye geldi sıra. kızım pastalar ortaya gelince sabırsızlandı haliyle. Anasının minik kopyası -aynı benim her doğumgününde annemin hazırladığı sofrada pasta kesilmeden mutlaka kremalarından otlandığım gibi- daldırdı parmacıklarını pastaya:)Hernekadar dah sonra yaptığından korkup ağladıysa da:)
Kızım Su, Feride ninemizle (Su'yun da ilk ismi Feride) adaşıyla yanyana pastasını kestik. Bu kutlamadan da anlaşıla odur ki; kalabalıktan korkma, ilk yaş doğumgününde kalabalığın ilgisinden bunalıp arıza verme durumları yaşamadık. Kuzum çoktat sosyalleşmiş...Ve hepsinde de kuzumuz, çok büyük bir farkındalıkla çevresine karşılık vererek beni bile şaşırtı.
Pasta yenip insanlar yavaş yavaş dağılmaya başladığı sırada kuzumun ilgisi çoktaan dallara bayırlara devşirmişti bile... Su, üzümü çok seviyor, bu yaz bunu keşfederek ara öğün bulmak derdinden kurtulduk:) varsa yoksa üzüm, bağ evinde çok zorlanmadık allahtan:)
Üzüm bağdan, bağ dededen, pastalar babaanneden,ooohhh! Çok rahat bir tatil devam ediyor kuzum, her ne kadar yarın son gün de olsa!! Bol bol eğlendik, "ilk"ler yaşadık, dolu dolu geçirdik.
Sevgiyle kalın,
13 Ağustos 2011 Cumartesi
11 Ağustos 2011 Perşembe
bir tatil biter diğeri başlar (mı?), Köye dönüş:)
Tatil bitti.
Yani deniz kısmısı bitti.Şimdi köy'de kayınvalidemlerle geçireceğimiz kısmına doğru yola çıktık ki beni en çok korkutan bu 4,5 saatlik yol. Orada eşimin Belçika'da yaşayan ablası ve ailesi (eşi ve minik yeğenimiz Ediz) de var. Yani şen şakrak, evin her odasından her kapı arkasından insan çıkıyor olacak bizim gitmemizle.
İşte giritte son kahvaltımız:
Yola kahvaltımızı edip 10:15 gibi çıktık ki akşama vakitlice köyde olabilelim.Marmarise varana kadar çok bir arıza olmadı. Asıl arızayı kızım Muğlaya varırken verdi ki 15 dk durmamacasına zın zın zın ağlayarak geçici sağırlık yaşamamıza sebebiyet verdi. Bir benzin istasyonunda durup emzirmem rağmen iflah olmayarak istasyonun devamında da aynı şekilde gözlerinde mini mini damlalarla ağladı durdu. 20 dk sonra da sızdı, uyudu. Taa köyümüze15 dk yol kalana kadar. O aralık biz de dinlendik:)
Sağolsun, annemler pek güzel karşıladılar bizi her zamanki gibi, hemen sofraya oturduk, akşam üzeri olmasına rağmen:)
Ediz Ulaş'ın fanatiği oluğu için hemen koşarak tek dayısı olmasına rağmen (!) "en sevdiğim dayım benim" diyerek sarıldı. Günün en güzel sözü seçtim:)
Sevgiler...
Yani deniz kısmısı bitti.Şimdi köy'de kayınvalidemlerle geçireceğimiz kısmına doğru yola çıktık ki beni en çok korkutan bu 4,5 saatlik yol. Orada eşimin Belçika'da yaşayan ablası ve ailesi (eşi ve minik yeğenimiz Ediz) de var. Yani şen şakrak, evin her odasından her kapı arkasından insan çıkıyor olacak bizim gitmemizle.
İşte giritte son kahvaltımız:
Yola kahvaltımızı edip 10:15 gibi çıktık ki akşama vakitlice köyde olabilelim.Marmarise varana kadar çok bir arıza olmadı. Asıl arızayı kızım Muğlaya varırken verdi ki 15 dk durmamacasına zın zın zın ağlayarak geçici sağırlık yaşamamıza sebebiyet verdi. Bir benzin istasyonunda durup emzirmem rağmen iflah olmayarak istasyonun devamında da aynı şekilde gözlerinde mini mini damlalarla ağladı durdu. 20 dk sonra da sızdı, uyudu. Taa köyümüze15 dk yol kalana kadar. O aralık biz de dinlendik:)
Sağolsun, annemler pek güzel karşıladılar bizi her zamanki gibi, hemen sofraya oturduk, akşam üzeri olmasına rağmen:)
Ediz Ulaş'ın fanatiği oluğu için hemen koşarak tek dayısı olmasına rağmen (!) "en sevdiğim dayım benim" diyerek sarıldı. Günün en güzel sözü seçtim:)
Sevgiler...
10 Ağustos 2011 Çarşamba
İlk Dogumgünü partisi (!)
Güya herkese de akıl veriyordum ha "aman doğumgünü kutlamasındaki kalabalık aslında bebeğin korkmasına sebep oluyormuş", "gürültüyle bir kalabalıktan ürküyormuş, falan fişman, bla bla bla". Tatilimizin son gecesi doğumgünü olmamasına rağmen henüz (daha 3 gün vardı) pansiyon sakinleri ve sahipleri olarak akşam birlikte yenilecek bir koca sofra yemek ve üzerine pasta kesim kararı aldık:)
Annem sağolsun cafe jeri's'den pasta siparişini ve uzaktan gelecekleri yemeğe davet işlerini organize etti. Ben ise hiçbir şy yapmadım:) Kızım yine güzel güzel denizine girdi, oynadık eğlendik:)
Bir güzel yorulduktan sonra mışıl mışıl uykuya geçen Su kuzum sadece 1,5 saat uyudu (neyseki) çünkü yemek saatini atlamasınsa korkuyorum daha da geç uyanırsa... akşam yemeğine bizim kuzuyu assolist tadında indirdik. Yeni elbisesiyle kendisi de pek bir eğlendi onu görenler de:) Soframız pek güzel şen şakrak, eğlenceli geçti, kuzuyu yedirdikten sonra yemeğiniz eş zamanlı bitiren babaya devredip ben de bol bol yedim.(aklımca süt olsun diye diye karides şiş yağlarına bandırıp ekmekleri, düşmanlar çatlasın:)
Pasta kesmeye sıra gelince Su herşeyi anladığını belirterek mutluluk çığlıkları atıp bol bol el ve ayap çırpması ile mutlu yıllar şarkısına eşlik etti. Gözlerinin içi gülen kızım herkesi güldürdü:)
Tabii çılgın gibi yorulduğu için odamıza çıktığımız gibi yataa koymamla gözünü yummuş, dur emzireyim demeye kalmadan gümlemiş bizimki uyku diyarına...
Minik kızımın nice yıllar sevdikleriyle olması dileğiyle... bencillik edeyim: en çok da benimle olması dileğiyle:)
7 Ağustos 2011 Pazar
Uzun zaman sonra...tatil
Heyoooo tatil!!!
Geçen yıl hamileliğimin tehlikeli bir noktaya gelmesi nedeniyle çıkamadığımız tatilimiz (topu topu 1 haftadan bahsedeceğim zaten) süpersonik geçsin diye önceden yerimiz ayırttık dostlarımızın pansiyonunda. Aslında Selimiye'nin denizi bana konum itibariyle çok temiz gelmez ancak dalgasız olması bebek için mükemmel oluyor. Ve kıyı şeridindeki mini mini pansiyonların gece ışıl ışıl ama mütevazi hali, Cafe Ceri's'in muhteşem tatlıları ve limonatası ve tabii ki kalmaya gittiğimiz pansiyonu dostlarımızın işletmesi sebebiyle sürekli mutfağında şurasında burasında gönlümce girip çıktığımız için üyük rahatlık oluyor. Şahsen tatil günümde (sanki normal günde yaparmışım gibi oldu:) makyaj yapıp havuz kenarında sürekli sopa yutmuş gibi karnımı içime çekerek yatabilen biri hiç olamadığımdan pansiyon tatili bana çok daha iyi uyuyor. Eh bir de artık hayatımızda yürümeye yeni başlayan cavcavcivcivim Su kızım olduğu için elimde havlusu, su şişesi peşi sıra koşabileceğim bir aile mekanı işime geldi doğrusu:) Hatta pansiyonu işleten arkadaşlarımızın da 2 yaşında Oğlu Yusuf Reis bizimle yemek masasını paylaştı, boya kalemleriyle oynadık, kitaplarını okudu bize...
oraya giderken yolda illaki durup mehmet Zengin'de şiş ve piayz yiyoruz. Kızım orada da gelen geçenlerden gülücükler aldı, onlarala bol bol sohbet etmeye kalkıştı.
İşte bu şirin mekan Selimiye Girit Pansiyon'da geçirdiğimiz tatilden minik kareler (7 - 11 Ağustos) kızım SU'yun deniz ile ilk tanışması...bir daha ayrılmaz oldular zaten...
6 Ağustos 2011 Cumartesi
ev yerinde değil!
Sevgili okur,
ben bu satırları yazarken iki sevgilim içerde bir güzel sergi gibi yatıyorlar ama nereye kadar sürer bilemem:) Kuzu uyanınca annnaaanneenneennnee diye gelebilir üstüme üstüme:) evet kızım annannennennnenn diyor:) Bundan daha doğal bir şey olamaz ki! 10 gün önce ilk dişi 5 gün sonra da yanından diğeri patlak verdi. artık akşamları kapıyı ayakta öylece dikilerek açıyorlar annannesiyle:)
Ev yerinde değil, fiziksel olarak neredeyse kalkmış gidiyor görünümü var. Geçen hafta döşenen kombiden hemen önce içine yılların birikimini alan koltuk takımını evden gönderiverince tüm ıvır zıvır kıvır ortaya döküldü. Çalışma odası "burayı toplamaya çalışırsın ancak" odasına dönüştü. Su'yun odası sadece bir divan, bir uzun ince IKEA banyo rafı:), bir de park yataktan oluşuyordu ve ben bundan son derece rahatsızdım çnkü istiyorum ki kızımla haftasonu limon ağacı dallarından içeri serin serin esen evin e sakin odasında oynayabilelim, salonda ona buna dal olmayalım. Ancak bu isteiğime haftaiçi IKEA'dan bir şifonyer alınca ulaşabileceğimin hayalindeydim. Aldık da:)
evin babası cmt sabahını kanter içinde kalarak onu kurmakla uğraştı. Su da doğru dürüst uyumadığı için günün geri kalanında mızıldanmakla uğraştı:) ben onun 45 dklık uykularından kaçamak yapıp şifonyerin içine ortalıkta gezen eşyalarını, orta odadan toplayabileceğim tüm giysilerini, Su'ya ait kullanımda ne vars koydum. Uzun ince dolabını da düzelttim. Onun odası artık bir güzel onun oldu. Bu amaç uğruna eylemlerim devam edecek. Sırada kitap raflarımız ve duvar süsleme var ama önce park yatağına güle güle, yer yatağına geçiş diyeceğiz. Bundan da önce evdeki hamamböceği soyunun kurumasını bekleyeceğiz. (sanırım işte bu nokta acık yalan olacak, lanetler bir türlü tepemden gitmiyor, her yerdeler...)
yarın çıkacağımız tatilimizin valizlerini hazırlamam lazım, hazır bizimkiler uyurken yapayım dedim ama giysilerin bulunduğu odada uyumaları bu işi de dipten baltaladı. Ben kuzunun akşam yemeğini yapayım bari.
sonraki postta tatil anılarımızla karşınızdayız, sonrasında da evdeki kapılar değişecek, sonra amman amman neler neler...
bizi izleyin anacuuummm:)
ben bu satırları yazarken iki sevgilim içerde bir güzel sergi gibi yatıyorlar ama nereye kadar sürer bilemem:) Kuzu uyanınca annnaaanneenneennnee diye gelebilir üstüme üstüme:) evet kızım annannennennnenn diyor:) Bundan daha doğal bir şey olamaz ki! 10 gün önce ilk dişi 5 gün sonra da yanından diğeri patlak verdi. artık akşamları kapıyı ayakta öylece dikilerek açıyorlar annannesiyle:)
Ev yerinde değil, fiziksel olarak neredeyse kalkmış gidiyor görünümü var. Geçen hafta döşenen kombiden hemen önce içine yılların birikimini alan koltuk takımını evden gönderiverince tüm ıvır zıvır kıvır ortaya döküldü. Çalışma odası "burayı toplamaya çalışırsın ancak" odasına dönüştü. Su'yun odası sadece bir divan, bir uzun ince IKEA banyo rafı:), bir de park yataktan oluşuyordu ve ben bundan son derece rahatsızdım çnkü istiyorum ki kızımla haftasonu limon ağacı dallarından içeri serin serin esen evin e sakin odasında oynayabilelim, salonda ona buna dal olmayalım. Ancak bu isteiğime haftaiçi IKEA'dan bir şifonyer alınca ulaşabileceğimin hayalindeydim. Aldık da:)
evin babası cmt sabahını kanter içinde kalarak onu kurmakla uğraştı. Su da doğru dürüst uyumadığı için günün geri kalanında mızıldanmakla uğraştı:) ben onun 45 dklık uykularından kaçamak yapıp şifonyerin içine ortalıkta gezen eşyalarını, orta odadan toplayabileceğim tüm giysilerini, Su'ya ait kullanımda ne vars koydum. Uzun ince dolabını da düzelttim. Onun odası artık bir güzel onun oldu. Bu amaç uğruna eylemlerim devam edecek. Sırada kitap raflarımız ve duvar süsleme var ama önce park yatağına güle güle, yer yatağına geçiş diyeceğiz. Bundan da önce evdeki hamamböceği soyunun kurumasını bekleyeceğiz. (sanırım işte bu nokta acık yalan olacak, lanetler bir türlü tepemden gitmiyor, her yerdeler...)
yarın çıkacağımız tatilimizin valizlerini hazırlamam lazım, hazır bizimkiler uyurken yapayım dedim ama giysilerin bulunduğu odada uyumaları bu işi de dipten baltaladı. Ben kuzunun akşam yemeğini yapayım bari.
sonraki postta tatil anılarımızla karşınızdayız, sonrasında da evdeki kapılar değişecek, sonra amman amman neler neler...
bizi izleyin anacuuummm:)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)