Merhabalar,
bir köy gezimizin daha en önemli noktalarından bir kare paylaşmak isterim. Çünkü en yaşlılarımızla en gençlerimizin bir araya geldiği bir kaç kare belki nesiller arası aktarılacak en güzel hediye. Her ne kadar Su yanında Ediz abisi olamdan köyde pek bir şey yapmak istemese, çabuk sıkılacağını düşünse de büyük ninemizin bahçesi onun için hep bir keşif ve oyun alanı oldu.
aile saadeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aile saadeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
30 Kasım 2014 Pazar
15 Mayıs 2013 Çarşamba
Analar günü 2013
Sevgili okurlar,
işte bu pazar günümüzden seçmeler, bu mutluluğumuzu aile huzurumuzu kimse bozmasın dilekleriyle...
Ailemizin en büyükleri olan Eşimin dedesi ve babaannemiz ile (koca ninemiz:) ilk kutlama, yani biz onlarla hoşbeş ederken kuzuların bahçede oyunları ve bir kaç poz kesme durumları:)
Bu tontika bu kadar poz kesip, Ediz abisiyle koşturup oynayıp eve dönünce elmalı turta yapımı esnasında arıza verdi:) Ama sonra derdi uykuymuş, caillao karşısında sızdı.
Bir saat sonra kuzumu ve büyük kuzumu uyandırıp her yıl geleneksel anneler günü kutlamamıza doğru yola çıktık. neyse yer yakın, 2 otoban çıkışı sonra vardık:) işte oradan da mutlu bir kare:)
Her annenin günü güzel geçsin isterim (isterdim, ülkenin bir yanı patlamış başka yanları arapsaçıyken ütopik ama...) Çocuklarımızın sağlıklarını ve mutluluklarını göstersin. O zaman kafamız rahat kendi içimize dönebiliriz...
sevgiler...
işte bu pazar günümüzden seçmeler, bu mutluluğumuzu aile huzurumuzu kimse bozmasın dilekleriyle...
Ailemizin en büyükleri olan Eşimin dedesi ve babaannemiz ile (koca ninemiz:) ilk kutlama, yani biz onlarla hoşbeş ederken kuzuların bahçede oyunları ve bir kaç poz kesme durumları:)
Bu tontika bu kadar poz kesip, Ediz abisiyle koşturup oynayıp eve dönünce elmalı turta yapımı esnasında arıza verdi:) Ama sonra derdi uykuymuş, caillao karşısında sızdı.
Bir saat sonra kuzumu ve büyük kuzumu uyandırıp her yıl geleneksel anneler günü kutlamamıza doğru yola çıktık. neyse yer yakın, 2 otoban çıkışı sonra vardık:) işte oradan da mutlu bir kare:)
Her annenin günü güzel geçsin isterim (isterdim, ülkenin bir yanı patlamış başka yanları arapsaçıyken ütopik ama...) Çocuklarımızın sağlıklarını ve mutluluklarını göstersin. O zaman kafamız rahat kendi içimize dönebiliriz...
sevgiler...
10 Mayıs 2013 Cuma
Analar ve söylenenler...
Anneler günü hakkında bir sürü ıvır kıvır yazacağım ver hiçbiri bir yere varmayacak.
Kendimden:
Anne olduğum için çok mutluyum. umarım "isteyen" herkese de nasip olur. Ama kıymetini bilerek yaşabilmesini de dilerim. Bol vakitlerde "çokça" sevgiyle geçsin annelikler. Annemden ve Su'dan öğrendiğim çok şey var, Su sayesinde hayat hakkında öğrendiğim çok şey var. Bu öğrenme süreci hiç bitmeyecek:)
"Anne olunca kadın olmak"
ikisi de olur neden olmasın? her canlının hayatında dönüşümler değişimler yok mudur?"Anne olan kadın değişime uğramış ve asla eskisi gibi olmayacaktır" diyorlar ya... E tabii ki, zamana karşı durabilen bir canlı var mı? Değişmeyen var mı?E kadın niye farklı olsun? O da değişir, sevdikleri değişir, eskiden sevdikleri yerine yenileri gelir. Eskiden hiç bilmediklerini bilir olur. Eskiden bildiklerini de unutabilir, bazen iyi olur bazen de zor zamanlar geçirir bu unutmalar nedeniyle:) Az konuşanlar bazen çok konuşmaya başlar, çok konuşanlar bazen yorulabilir... Zaman geçer, devran döner ve anne kadın bence yine "yeni kendini" bulur, olması gereken yere konumlanır. Zihninde, vücudunda, ailesinde, işyerinde, pazarda, sokakta, dolmuşta, otobüste. Herkes yerini bulunca rahata eriyor. Ben erdim mi rahata? "Orta karar" diyelim, bazen kafamda eski bende neler vardı, neler eksik kaldı, yenide neler olmalı, nelerin devamı gelmeli, neler istiyor gönül diye düşünmelerdeyim... Yapamadıklarım için Su'yun varlığını bahane etmek değil benim düşüncelerimi karıştıran, aynı bedende, kapasitede, eski bilgiler ancak yer bulurken, annelikle birlikte gelen pek çok birikimi nerelere sığdıracağımın endişesi... Sanırım yavaş yavaş beyin de kullanım sıklığıyla orantılı gelişiyor, yetecek benim bitmek bilmeyen isteklerime... hem cam dolamayı unutmayacağım mandrele hem çamaşır tozunun organik olanının markalarını. Hem kuzumun ölçülerini sürekli aklımda tutup her dk ucuzluğa hazır olacağım, hem kendi göbeğimdeki gelişmenin önüne geçmek için diyetimin gerektirdiklerini işe yanımda getirmeyi hatırlayacağım. Hem sevdiğimi öpmeyi unutmayacağım uyumadan önce, hem kuzumun suyunu başucuna koymayı. (Ben öpersem sevdiğimi o da beni öper uyanınca:)
Olmaz değil, yapan yapıyor, biraz daha iyi zaman planlaması öğreneceğim, biraz kızımın gönlünü hoş tutmayı becerip biraz kaliteli uyku uyumanın tekniklerini kullanacağım. Biraz kocamı sevip biraz da sevileceğim. gönül mutlu olursa anne mutlu, çocuk mutlu, sonra yansır bu mutluluk dolu dolu...
Annelerin hakkı ödenmez:
ben bunu nasıl yaşıyorum bilemezsiniz, ya da beni tanıyan çook iyi bilir. Aklımın az kaldığı pek çok yerde annemden bir akıl alırım. Ya da zaten o çoktaaan önlem almıştır bile. Onsuzluğu düşünemiyorum.
Anneler günü annesi bir sebepten ötürü yanında olamayacakları da düşünerek bangır bangır bağırılarak kutlanmamalı:
Özellikle anaokullarında ve ilkokullarda yokluğunun yaratacağı travma düşünülerek çok çok da bu günün abartılmasını doğru bulmuyorum. Kızım bana 3 yaşında kendi çizemediği kalbin içini karalayıp getirse mutlu olurum. Ama aynı resmi götüreceği olmayan minikler için çok daha fazla üzülürüm. Bu gübü 1 ay boyunca her türlü medya kanalında popüler hale getirmenin zarardan başka bir getirisi yok. Çocukların annelerini sevmeleri için bir güne ihtiyaçları yokki? Babalar günü içinde düşüncelerim aynıdır. Yağmur yağdığında nasıl evi olmayanlar gelirse ilk aklıma, yağmur gibi bu günün yazıları reklamı akarken üstüme sadece ona sahip olamayanlar gelir aklıma...
Annesine sarılabilen sarılsın, öpemeyecek olan onun en öpülesi anlarını hatırlasın (nasıl unutulur ki):(
Ve anneler çocuklarına onlar sayesinde "anne oldukları için" sarılsınlar bu haftasonu...
Bu günü son 7 yıldır tüm akrabaların bir araya getirilmesi fikriyle buluşturduğumuz için umarım yağmur yağmaz ve tüm ailenin anaları -ailelerle buluşurus yine. Ama yağmur yağsa da analar ve danaları yağmura çizmeleri iyip "çocuklar gibi şen" sıfatına layık kahkahalarla çıkabilsinler.
sevgiler...
Kendimden:
Anne olduğum için çok mutluyum. umarım "isteyen" herkese de nasip olur. Ama kıymetini bilerek yaşabilmesini de dilerim. Bol vakitlerde "çokça" sevgiyle geçsin annelikler. Annemden ve Su'dan öğrendiğim çok şey var, Su sayesinde hayat hakkında öğrendiğim çok şey var. Bu öğrenme süreci hiç bitmeyecek:)
"Anne olunca kadın olmak"
ikisi de olur neden olmasın? her canlının hayatında dönüşümler değişimler yok mudur?"Anne olan kadın değişime uğramış ve asla eskisi gibi olmayacaktır" diyorlar ya... E tabii ki, zamana karşı durabilen bir canlı var mı? Değişmeyen var mı?E kadın niye farklı olsun? O da değişir, sevdikleri değişir, eskiden sevdikleri yerine yenileri gelir. Eskiden hiç bilmediklerini bilir olur. Eskiden bildiklerini de unutabilir, bazen iyi olur bazen de zor zamanlar geçirir bu unutmalar nedeniyle:) Az konuşanlar bazen çok konuşmaya başlar, çok konuşanlar bazen yorulabilir... Zaman geçer, devran döner ve anne kadın bence yine "yeni kendini" bulur, olması gereken yere konumlanır. Zihninde, vücudunda, ailesinde, işyerinde, pazarda, sokakta, dolmuşta, otobüste. Herkes yerini bulunca rahata eriyor. Ben erdim mi rahata? "Orta karar" diyelim, bazen kafamda eski bende neler vardı, neler eksik kaldı, yenide neler olmalı, nelerin devamı gelmeli, neler istiyor gönül diye düşünmelerdeyim... Yapamadıklarım için Su'yun varlığını bahane etmek değil benim düşüncelerimi karıştıran, aynı bedende, kapasitede, eski bilgiler ancak yer bulurken, annelikle birlikte gelen pek çok birikimi nerelere sığdıracağımın endişesi... Sanırım yavaş yavaş beyin de kullanım sıklığıyla orantılı gelişiyor, yetecek benim bitmek bilmeyen isteklerime... hem cam dolamayı unutmayacağım mandrele hem çamaşır tozunun organik olanının markalarını. Hem kuzumun ölçülerini sürekli aklımda tutup her dk ucuzluğa hazır olacağım, hem kendi göbeğimdeki gelişmenin önüne geçmek için diyetimin gerektirdiklerini işe yanımda getirmeyi hatırlayacağım. Hem sevdiğimi öpmeyi unutmayacağım uyumadan önce, hem kuzumun suyunu başucuna koymayı. (Ben öpersem sevdiğimi o da beni öper uyanınca:)
Olmaz değil, yapan yapıyor, biraz daha iyi zaman planlaması öğreneceğim, biraz kızımın gönlünü hoş tutmayı becerip biraz kaliteli uyku uyumanın tekniklerini kullanacağım. Biraz kocamı sevip biraz da sevileceğim. gönül mutlu olursa anne mutlu, çocuk mutlu, sonra yansır bu mutluluk dolu dolu...
Annelerin hakkı ödenmez:
ben bunu nasıl yaşıyorum bilemezsiniz, ya da beni tanıyan çook iyi bilir. Aklımın az kaldığı pek çok yerde annemden bir akıl alırım. Ya da zaten o çoktaaan önlem almıştır bile. Onsuzluğu düşünemiyorum.
Anneler günü annesi bir sebepten ötürü yanında olamayacakları da düşünerek bangır bangır bağırılarak kutlanmamalı:
Özellikle anaokullarında ve ilkokullarda yokluğunun yaratacağı travma düşünülerek çok çok da bu günün abartılmasını doğru bulmuyorum. Kızım bana 3 yaşında kendi çizemediği kalbin içini karalayıp getirse mutlu olurum. Ama aynı resmi götüreceği olmayan minikler için çok daha fazla üzülürüm. Bu gübü 1 ay boyunca her türlü medya kanalında popüler hale getirmenin zarardan başka bir getirisi yok. Çocukların annelerini sevmeleri için bir güne ihtiyaçları yokki? Babalar günü içinde düşüncelerim aynıdır. Yağmur yağdığında nasıl evi olmayanlar gelirse ilk aklıma, yağmur gibi bu günün yazıları reklamı akarken üstüme sadece ona sahip olamayanlar gelir aklıma...
Annesine sarılabilen sarılsın, öpemeyecek olan onun en öpülesi anlarını hatırlasın (nasıl unutulur ki):(
Ve anneler çocuklarına onlar sayesinde "anne oldukları için" sarılsınlar bu haftasonu...
Bu günü son 7 yıldır tüm akrabaların bir araya getirilmesi fikriyle buluşturduğumuz için umarım yağmur yağmaz ve tüm ailenin anaları -ailelerle buluşurus yine. Ama yağmur yağsa da analar ve danaları yağmura çizmeleri iyip "çocuklar gibi şen" sıfatına layık kahkahalarla çıkabilsinler.
sevgiler...
18 Eylül 2012 Salı
Günler geçiyor- KuzuSu büyüyor
Merhaba,
Kuzu bir büyüyor, her gün bir yeni yeni cilveler, tavırlar, ben hep yaşıyorum, anlatmaya vakit kalmadan kendimi ertesi sabah Su kuzumun yatağından kalkarken buluyorum.
Ayse anneanne, Oukku dede, (neyseki son iki haftadır) babaanne, abisi, atti sözlüğün ilk sıralarında. Adını Sue şeklinde telaffuz etse de onu da öğrendiği için mutluyuz:) Okul arkadaşlarından çok bahsetmez kuzum ama dilli düdük saatindeyse isimlerini saydırmak mümkün oluyor. Bir de tabii ki bizim anlayamadığımız ama onun çok iyi konuştuğu kendi dünyasının dili var ki her gün sürekli bir şeyler ekleniyor o dünyaya, dolayısıyla her akşam biz işten geldiğimizde anlatacak çok şey çıkıyor.
Uçağa bindiğimizden yürürken nerede olursak olalım uçak görüp, evdeysek duyduğumuzda pencereye koşup gözden kaybolana kadar izliyoruz. Uçak taklidi yaparak evde dolanmak, eline BİM'den alınma minik bir uçakla uçak sesi çıkartarak vakit geçirmek son haftaların favori oyunları.
Bir de kuzunun araba, kamyon,tren sevdası...İki minik uçuçböceğini arabasına bindirip (Abisini arabası:) ordan oraya gezdirir durur...Haftasonu neler yaptın derseniz Su'yun yemediği yemekleri yapıp (özellikle değil tabi ben yaptım o yemedi:( geri kalan vakitte de onunla oyun oynadık.
Haftaiçi resim yapma hevesini okulda iyice giderdi sanırım:) Dolayısıyla bu haftasonu tüm boya kalemlerini eve taşımış olsak da daha çok hamurdan yemek yaptık, kuş yaptık,Köydeki ev için Praktiker ve Carrefourda yürüdük yürüdük yürüdük ama yorulmadı kuzumuz??? Ertesi gün hayvanat bahçesine gittik, arabasına binmemek için inat ettiği için 2 saati aşkın yürüdü. Oto koltuğuna poposu değer değmez gözleri kapandı diyebiliriz. Sonra ne oldu? eve 15dk sonra girer girmez yatağına değdiği gibi gözleri açtı, acık sol acık sağ, sonra zıpla ayağa...Orda burada sürünmekle yetinemeyip en sonunda saat 6 sularında atti diye diye dışarı atıp kendimizi koltuğuna oturmamak için inat edip Bostanlı iskeleye kadar yürüyüp dönerek, Artık girne'nin başında babasının omzuna binmeyi kabullendi inatçı keçim. eve girerken babasının kafasının üstünge minik gözler çoktan kapanmıştı. Artık nasıl yorulduysa ilk 2 saat yatakta dönmedi bile...
Ah güzel kızım,sana yaptığım akşam yemeğini de yiyemeden, sütünü bile içemeden uyudun gittin. Anan seni evde besleme konusunda her haftasonu sınıfta kalıyor. Çok sıkıldım, havlu atmak üzereyim...
Şimdilik bu kadar, kısa zamanda yeni postlar yolda...hergün bir şeyler birşeyler...
Kuzu bir büyüyor, her gün bir yeni yeni cilveler, tavırlar, ben hep yaşıyorum, anlatmaya vakit kalmadan kendimi ertesi sabah Su kuzumun yatağından kalkarken buluyorum.
Ayse anneanne, Oukku dede, (neyseki son iki haftadır) babaanne, abisi, atti sözlüğün ilk sıralarında. Adını Sue şeklinde telaffuz etse de onu da öğrendiği için mutluyuz:) Okul arkadaşlarından çok bahsetmez kuzum ama dilli düdük saatindeyse isimlerini saydırmak mümkün oluyor. Bir de tabii ki bizim anlayamadığımız ama onun çok iyi konuştuğu kendi dünyasının dili var ki her gün sürekli bir şeyler ekleniyor o dünyaya, dolayısıyla her akşam biz işten geldiğimizde anlatacak çok şey çıkıyor.
Uçağa bindiğimizden yürürken nerede olursak olalım uçak görüp, evdeysek duyduğumuzda pencereye koşup gözden kaybolana kadar izliyoruz. Uçak taklidi yaparak evde dolanmak, eline BİM'den alınma minik bir uçakla uçak sesi çıkartarak vakit geçirmek son haftaların favori oyunları.
Bir de kuzunun araba, kamyon,tren sevdası...İki minik uçuçböceğini arabasına bindirip (Abisini arabası:) ordan oraya gezdirir durur...Haftasonu neler yaptın derseniz Su'yun yemediği yemekleri yapıp (özellikle değil tabi ben yaptım o yemedi:( geri kalan vakitte de onunla oyun oynadık.
Haftaiçi resim yapma hevesini okulda iyice giderdi sanırım:) Dolayısıyla bu haftasonu tüm boya kalemlerini eve taşımış olsak da daha çok hamurdan yemek yaptık, kuş yaptık,Köydeki ev için Praktiker ve Carrefourda yürüdük yürüdük yürüdük ama yorulmadı kuzumuz??? Ertesi gün hayvanat bahçesine gittik, arabasına binmemek için inat ettiği için 2 saati aşkın yürüdü. Oto koltuğuna poposu değer değmez gözleri kapandı diyebiliriz. Sonra ne oldu? eve 15dk sonra girer girmez yatağına değdiği gibi gözleri açtı, acık sol acık sağ, sonra zıpla ayağa...Orda burada sürünmekle yetinemeyip en sonunda saat 6 sularında atti diye diye dışarı atıp kendimizi koltuğuna oturmamak için inat edip Bostanlı iskeleye kadar yürüyüp dönerek, Artık girne'nin başında babasının omzuna binmeyi kabullendi inatçı keçim. eve girerken babasının kafasının üstünge minik gözler çoktan kapanmıştı. Artık nasıl yorulduysa ilk 2 saat yatakta dönmedi bile...
Ah güzel kızım,sana yaptığım akşam yemeğini de yiyemeden, sütünü bile içemeden uyudun gittin. Anan seni evde besleme konusunda her haftasonu sınıfta kalıyor. Çok sıkıldım, havlu atmak üzereyim...
Şimdilik bu kadar, kısa zamanda yeni postlar yolda...hergün bir şeyler birşeyler...
7 Mayıs 2012 Pazartesi
Bostanlı ayaklarımın altında
Selamlar,
arayı açtım ama aslında sürekli kayıttayım. sadece aktaramıyorum. İş yeri hiperdolu seviyesine erişeli beri, aklımda topluyorum yazacaklarımı. Sonra unutuyorum, tekrar hatırlıyorum, tekrar unutup bir ara tekrar hatırlıyorum. Annem bile sorar oldu "kızım neden bu kadar unutkan oldun sen?" diye. Bieln cevaplasın ben bahara yordum ama sanırım bahar alerjim sadece burnumu akıtıyor ve burnumu gözümü silmek bayağı vaktimi ve enerjimi alıyor. Düşündüklerimi burnumla bir siler oldum.
Fuar hazırlıkları henüz raya oturtma çabasındaydı ve oluşturlan listeler, ürünleri sürekli zihnimin bir köşesinde sayıp yerleştirmek yordu beni .Bu hafta içi de yepyeni bir ürün tasarımı (şu ana kadar üretilen ürün gamı dışında - tamamen değişik bir sektör) uzun süredir aklımı kurcalıyordu. E , belli kapasiteyi Su'yun gittikçe azan dermatiti için doktor araştırması, internet araştırması da eklenince bende kayış kopmaya 5 kaldı:)
Cumartesi kuzuyu cilt doktoruna götürdük ve şimdilik annemin tanımıyla mucizeyi yaşıyoruz. ben tabloya daha soru işaretleriyle dolu bakıyorum tabi (gamlı baykuşum ya). Kortikosterodili krem solüsyon ve 3 gecedir verdiğimiz antihistaminik kaşıntıyı durdurmuş olabilir. Fakat doktorun d adediği gibi kremi solüsyonu bırakınca ne olacak? Bu hastalık dediği gibi ergenlikle (%50 şansla) geçecek ise yeniden hortladığında tekrar aynı kan revan kabuk yara pul pul bacaklara kollara geri mi döneceğiz?Zaman gösterecek.
bu haftasonu kuzuyu da alıp bostanlıya yürüyüşe çıktık. Cheesecakecimize gelince onu indirdik, yanımıza oturtup (öyle buyurdu Zerdüşt:) ona da tatlımızdan azar azar verdik. Bu sırada o kudurma moduna geçmişti tabi ve sürekli masaların boşluğunda dolandı durdu. tatlıları dönüşümlü yiyerek, oradan kalktık ve ara sokaklardan kaldırımlarda kızımızla yürüye yürüye geldik. O ağaç, bu kaldırım, bu amca, o teyze diye diye...
Bostanlı açık hava tiyatrosuna kadar geldik ve orada artık yorulan kuzu kucak isteyince arabaya geri dödü, biz de azıcık dondurma keyfiyle evin yolunu tuttuk. Klasik bir pazar gezmesi ile gün sonlandı. Çalışanın marjinal (!) renkli haftasonu:)
sevgiler
arayı açtım ama aslında sürekli kayıttayım. sadece aktaramıyorum. İş yeri hiperdolu seviyesine erişeli beri, aklımda topluyorum yazacaklarımı. Sonra unutuyorum, tekrar hatırlıyorum, tekrar unutup bir ara tekrar hatırlıyorum. Annem bile sorar oldu "kızım neden bu kadar unutkan oldun sen?" diye. Bieln cevaplasın ben bahara yordum ama sanırım bahar alerjim sadece burnumu akıtıyor ve burnumu gözümü silmek bayağı vaktimi ve enerjimi alıyor. Düşündüklerimi burnumla bir siler oldum.
Fuar hazırlıkları henüz raya oturtma çabasındaydı ve oluşturlan listeler, ürünleri sürekli zihnimin bir köşesinde sayıp yerleştirmek yordu beni .Bu hafta içi de yepyeni bir ürün tasarımı (şu ana kadar üretilen ürün gamı dışında - tamamen değişik bir sektör) uzun süredir aklımı kurcalıyordu. E , belli kapasiteyi Su'yun gittikçe azan dermatiti için doktor araştırması, internet araştırması da eklenince bende kayış kopmaya 5 kaldı:)
Cumartesi kuzuyu cilt doktoruna götürdük ve şimdilik annemin tanımıyla mucizeyi yaşıyoruz. ben tabloya daha soru işaretleriyle dolu bakıyorum tabi (gamlı baykuşum ya). Kortikosterodili krem solüsyon ve 3 gecedir verdiğimiz antihistaminik kaşıntıyı durdurmuş olabilir. Fakat doktorun d adediği gibi kremi solüsyonu bırakınca ne olacak? Bu hastalık dediği gibi ergenlikle (%50 şansla) geçecek ise yeniden hortladığında tekrar aynı kan revan kabuk yara pul pul bacaklara kollara geri mi döneceğiz?Zaman gösterecek.
bu haftasonu kuzuyu da alıp bostanlıya yürüyüşe çıktık. Cheesecakecimize gelince onu indirdik, yanımıza oturtup (öyle buyurdu Zerdüşt:) ona da tatlımızdan azar azar verdik. Bu sırada o kudurma moduna geçmişti tabi ve sürekli masaların boşluğunda dolandı durdu. tatlıları dönüşümlü yiyerek, oradan kalktık ve ara sokaklardan kaldırımlarda kızımızla yürüye yürüye geldik. O ağaç, bu kaldırım, bu amca, o teyze diye diye...
Bostanlı açık hava tiyatrosuna kadar geldik ve orada artık yorulan kuzu kucak isteyince arabaya geri dödü, biz de azıcık dondurma keyfiyle evin yolunu tuttuk. Klasik bir pazar gezmesi ile gün sonlandı. Çalışanın marjinal (!) renkli haftasonu:)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)