gezmekler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gezmekler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Nisan 2014 Cumartesi

Merhaba,
uzun zaman oldu, hasbi hal edemedik, işler güçler demiyorum, onlar herkesde var...haftada bir gece İstanbul'a gidip ardından eve dönüp iki geceyi yolda geçirince hamilelikten yavaş yavaş etkilenmeye başlayan vücut yorgunluk gösteriyor sanırım.
Akıl zaten bambaşka yorgun. uyku hali geldi geçiyor, vaktim olsa uyuyacağım:) İş yerindeki sorumluluklar aynı anda artışa geçer mi? Geçer, geçti de:) Sürmenajın sınırlarında unutkanlığıma zaten alışmış ailemin yüksek toleransıyla yaşıyorum:)

Nisan başından sonuna koşturmacayla geçti ve araya istanbuldaki okul tatile denk gelince iş gezisini sıkıştıralım dedim. Oh aman çok güzel denk getirmişiz, Avrupanın ülkelerinde olmamak gereken bazı zaman ve yerlere misal Milano ve Paskalya günlerini ekleyebilirsiniz. şehir merkezinde yemek yiyecek yer bulamadık desem? inanılır mı inanın...Sayılı restaurant ve dondurmacının önğnde sıra olunuyordu.

Amsterdamdaki ilk dolu dolu geçen iş günümüzün gecesi şok ile bitti. Otelimiz (!) bir acayip çıkınca kendimizi sabaha ağzına kadar dolu Amsterdam'da cmt gecesi nerede kalabiliriz diye aranıp taranıp  1 geceliğine havalimanında otele attık. Sabah pijamalarımızla kendimizi havalimanına giden takside bulduk yine ve otel odamıza geçemesek de minik ve lezzetli bir sandwich kahvaltısıyla (havalimanındaki girişte sağdaki cafe muhteşem bu konuda:) şehir merkezine çufçufladık.

Soğuk falan demeyip bir sürü turist yine yeniden Amsterdamdaydı. Bu sefer şeytanın bacağını kırıp müze gezebildim ve en sonunda "die nachtwatch" tablosunu ve onun kankaları bir sürü bir sürü ünlü eseri elimden geldiğince dikkatlice inceledim.

Merkeze yakın bir yerde güzel bir öğle yemeği üzerine tekrar gezdik bolca yürüdük, dam square'deki şenliği izledikten sonra da yavaş yavaş otelin yolunu tuttuk:)

Otel odamız 10 numaraydı neyseki ve bize dün geceki saçma sapan tecrübeyi unutturdu... ŞAKA,otel odamız çok güzel olmasına rağmen tabiki unutmadık, ayağımızı hep denk atacağız bundan sonra:)

Şimdilik bu kadar, yarın Milano'ya geçiş var...



22 Aralık 2013 Pazar

Merhaba sevgili okur,
bir hafta boyunca yok internetten anneannesine bize tabletten annecim tiyatrolara bakalım var mı bu haftasonuna diye diye baskı kurduğu için kızım en sonunda istediğine kavuştu ve bu haftasonu de "Bremen Mızıkacıları"na gittik:) "Tiyatro Elma" çocuk tiyatrosuna buradan teşekkürü borç bilirim, çünkü içerikteki şiddet öğelerini çocuklara yönelik elden geçirip yeni bir bakışla sahneleyen bir genç grup. Canla başla çalışıyorlar gençler...

15 Aralık 2013 Pazar

kızımın tiyatrosu geldi

Evet sayın seyirciler,
kültür sanat etkinlikleri kapsamında kaptım biletleri ve "annecim tiyatroya gideceğiz" nedenini kendime sonraki 1 hafta boyunca soracağım biçimde kızıma bu da bu haberi verdim. Sanki okulda (hangi okul? 10 gün süren hastalık aralarında gitmeyeceğim diye tutturduğu mu? ha evet işte o:) ve evde 1 seneye yakındır günleri öğretmiyormuşuz gibi, her gün "bugün cumartesi mi? -hayır, yarın cumartesi mi?- hayır" cevaplarıyla geçiştirildi.Neyse ki cuma geldi ve ikinci soruyu olumlu yanıtladık.

18 Eylül 2013 Çarşamba

Berlin 2013 Vol2

Merhabalar,
Son gecemizden devam edeceğim hemmen çünkü upload etmek istediğim heyecanlandırıcı fotolar var:)

Önce güzel bir restaurantta yer ayırttığımı söylemiştim. Dressler restaurant zincirinin Unter Den Linden caddesi üzerindeki şubesinde yer ayırttım. Çok seneler önce gitmiştim ve ortamı hala aklımda kaldığı için hiç tereddüt etmedim. Sıcak ve gerekli seviyedeki ışık fotoğrafçı arkadaşlarımı da mutlu etti:) Hemen herkes farklı porsiyon boyutlarına rağmen yediklerinden de memnun kaldı. Önce ara sıcaklar ve içkilerimiz geldi:)


17 Eylül 2013 Salı

Berlin - 2013 - Vol1

Merhabalar,
Bu sene 1 gün geç gittim gibi geldi, çünkü fuar alanına girmemle geri dönüşü olmayan bazı değişikliklerle daha önceki düzenimizin yerle bir olduğu bögeleri keşfettim. Ama tabii ki önceden telkin ettiğim gibi hiç sinirlenmedim, bozulmadım:) "Oluuur, bu da güzel" dedim:) Ve aynen yapmam gereken işler listesinden başladım tıkır tıkır. İlk gün hemen otelimizin alt katındaki marketten suyumu, meyvemi alıp odama yerleştikten sonra attık kendimizi dışarı. Bu yıl 8 senedir ilk kez gece dışarı çıkıp gezeceğim artık demiştim kendime. Bu yolda da çabalarımız pozitif sonuçlandı çoğu zaman:) 

Bir gece "Avanti" isimli italyan restaurantında standda (farklı görevlerde) çalışan arkadaşlarla buluştuk ve güzel bir yemek yedik. Toplu fotoğrafları koyamıyorum ancak kendimi herkez yemeğini hüplettikten sonra hala pizzasını savaşarak yerken çekilen fotoğrafımı paylaşabiliyorum.

8 Mart 2013 Cuma

Barselona'da son günümüz.



Merhaba,
Uyandık ve sabah biraz karanlık geldi, güneş var gibi bazen de yok gibi ama bugünü Montjuik (Juik Dağı) günü ilan etmiştim. Sabahtan metroyu keşfetmek üzere otele en yakın "monumental" durağından mor hatta atıp parallel son durağıyla kendimizi bir sürü yoldan kurtardık.  Daha sonra başladık hafif hafif Joan Mirò müzesine doğru tırmanmaya. Ama tabanlarımız değil funiküler hizmetiyle:)

Joan Mirõ müzesine girerken telefonumu eşime verip 1 saat sonra buluşuruz diye ayrıldık oda ilerideki bahçelerde manzaradan seyre gitti. Ama ben içerde kendimi kaybettiğim için 2,5 saat sonra çıkınca dışarı azıcık surat yedim:) Ama çoookkk güzeldi:) Mutlaka kulaklık ile tablolar hakkında verilen bilgileri dinleyin, görülenlerin kazandığı anlam paha biçilmez oluyor.

Oradan Barcelona olimpiyatlarının gerçekleştirildiği stadyumu gezdik. Oradan Castell de Montjuik 'i görmek istiyorduk fakat benim ayaklarımda daha fazla dermen kalmadığı için Ulusal sanat müzesine gittik: MNAC. Bu sefer kendimi tutarak zamanı doğru kullanmaya çalışarak çok büyük olmasına rağmen nispeten hızlı bir tur atarak gezimi kısa kestim:) Müzenin önündeki büyük yürüyüş yolunun iki yanındaki fıskiyelerle düzenlenen su oyunları da sizi bir süre eğlendiriyor, görülmeye değer manzaralar ortaya çıkarıyor.


7 Mart 2013 Perşembe

Barselona'da 3.Gün


Merhabalar,

3. günümüzde de Carrer Arago'nun üst yakası olan Gràcia &Eixample bölgesinde yürüyüş ile şehrin nispeten daha az turistik ama bana göre bir o kadar da bence keyif verici kısmına yöneldik. Gaudi'nin ve onun izinden giden mimarların elinden çıkmış evleri görebilmek için Pl Pablo Neruda'dan yürümeye devam ettik. Rotanın içinde La Pedrera ve Parc Guell var ama yolda bir o kadar güzel yerler daha olduğunu göreceksiniz. Otelden çıkınca önümüze çıkan ilk meydan "Plaça de Mossèn Jacint Verdaguer" oldu.


5 Mart 2013 Salı

Barselona, 2. gün



Ertesi sabah ilk iş kahvaltı yapabileceğimiz bir yerler aramak oldu. İspanyollar sabah kahvaltısında ne yerler? sorusunu sorduk ve italyanlardan çok farklı olmadığını görerek bir biraz eklemeler yapalım dedik:) meyve suyu ve kruvasan satan ferah bir mekan ararken avenuda diogenal'e girdik.
Bugünü "La Ramblas" ve çevresindeki "Gothic Quarter" denen bölgeyi didik didik etmeye adadık. Çünkü perşembe gecesi bu bölgede bir milonga olduğunu öğrendik ve tango ayakkabılarımız yanımızda:)
Pl. Tetuan yakınlarında kısa bir kahvaltıdan sonra Pl. Catalunya'ya doğru devam ettik. Her bina ayrı güzel, her sokak ağaçlarıyla güneş ışıklarını süzerken farklı parlıyor. Benim gözüm sürekli balkonlarda bina kapılarında, mimari farklılıklar/benzerlikler gözlemleme peşinde. Çiçek ve dış cephe bakımı ne kadar dikkat edilen bir genel adab kuralı:)


Pek çok gezi kitabında, "La Ramblas" denen geniş, yürümesi hoş ve her ara sokağın ayrı ayrı maceralara açıldığı bu cadde 5 bölgede incelenebiliyor; bunlardan ilki, suyundan içildiğinde mutlaka Barcelonaya geri geleceğinize inanılan güzel bir çeşmenin bulunduğu, Plaça Catalunya ile başlayan "Rambla Del Canalates" bölgesi. yürüme bölgesinini ortasında gazete satıcıları ulusal ve uluslararası dergi ve gazeteler satıyorlar.


Barcelona, biz geldik:)

Merhaba sevgili okur,
çook uzun süredir yapmak istediğim de yapamadığım bir işti bu (iş biriktikçe insanın gözünde büyür ya) Gittiğimiz yerlerle ilgili bilgi verici, yol gösterici, "mutlaka görün, bunları atlamayın" diyen yazılar yazmak istiyordum. Birikenlerden başlayayım dedim, fotoğraf makinemin tarhileri bocmul olduğu gezimizden başalam afletiyle iyice sınadı beni bu yazı. hem hafızamı hem sabrımı, ama ortaya dişe dokunur birşeyler çıktı sanırım.Buyrun siz bakın, tadını beğenirseniz söyleyin...

yıl: çok önce:) 2007 diyelim biz ona.
yer: BARÇA!!! (ah ozamanlar farkında olsaydım bu güzide takımın güzel oyunu hem kendime hem doğmamış çocuğuma forma almaz mıydım:P )


Uçak yolculuğumuz biletlerimizi millerle satın aldığımız için Lufthansa'nın genel avrupa uçuşlarında olduğu gibi münich aktarmalı uçuşuydu ve std. bir uçuş geçirdik. Miles&more kartında biriken millerle alınca sadece alan vergilerini ödedik.
Havalimanından otelimize en yakın metro istasyonundan inerek yaklaşık 10 dk yürüdük. kaldığımız HotelAntibes'deki odamız fotoğraflardan görüldüğünden daha büyük değil ama zaten iki başımızı sadece gece sokup sabahın köründe çıkarağımız planladığımız için bir otelden beklediğimiz herşeyi (temiz yatak - saç kurutma makinesi - temiz duş-tuvalet) sağlıyordu.

Otele eşyaları atarcasına bırakıp yola düştük ki zaten saat 2 olmuştu, Picasso müzesinin yolunu tuttuk. müze yolu üzerinde zafer anıtının (Arc de Triomf‎) içinden geçerek geniş park ve yürüyüş yolundan güzel bir açıkhava yürüyüşü yapmış olduk. 


26 Şubat 2013 Salı

Şubat sonu, bizden

Merhabalar,
uzun zaman ihmal ettim ama kalımda bloga koyacak şey olmadığından değil onları ayrı bir başlık altında toplamak istediğim için site almaya çalışma, o alacağımın da istediim işe yaramayacağını öğrenme, bu arada boşa para yatırma ve hala bilmediğim ayarsızlıklarla aldığım siteyi kullanamama gibi saçma sapan işlerle uğraştığım için yazamadım...

Oysa bütün ay boyunca cavcav civciv kızım yine şirinelikler yaptı, oyunlar yarattı, oyunlarına bizi kattı, çıkardı. Ağladı, sinirlendirdi, sonra güldü, kendine hayran hayran baktırdı.

Bu haftasonu da hastalıklarımızı atlatıp köye gittiğimizde abisiyle bir haftasonu boyunca oynadı oynadı oynadı... yetti mi? Yetmedi, yine bir haftaiçi boyunca köye gitcem diye uyandı, ara ara aklına geldikçe tatil oldu köye gidelim diye bizi uyardı:) Dedesiyle yıldızı nasıl barıştıysa artık peşinden ayrılmak yok, yemekten kaldırıp oyuna sürükler oldu. Minik yürek büyüdükçe yarattığı sevgi de tariflenmez boyutta oluyor.

İşte havaların azcık ısınıp bademleri aldattığı bu haftasonundan kareler...




hepinize sevgiler,

7 Şubat 2013 Perşembe

Mini Amsterdam turu



Şubatın başında Amsterdam'da hatta Nordwijk'de işim ne? Evet,çok soğuktur burlar bu zamanda- İzmir bile soğukken- ama 4-5 Şubat tarihleri arasında Nordwijk'de düzenlenen Uluslararası Tasarım Toplantısı (Design Summit)'na katılmakla görevlendirildik bölüm arkadaşımla. İş başa düşünce appar toppar (cuma günü belli oldu, cmt gecesi yolculuk) uçak, otel ayarlaması derken evdeyiz ve eşya topluyorum. Daha geçen hafta Amsterdamdaki fuardan gelen arkadaşlardan yün içlik almadan olmaz sözleri beni benden aldı.Zaten soğuktan oldum olası hazzetmeyen ben yeniyeni alışmaya başlamışım, bir de bu uyarılarla iyice ajite oldum. Ben evde Su kuzumun hafif mızıldanmalı hafif ateşli dönemini yeni geçirmeye çalışırken eşim hemen kaptı geldi bir tane içlik...

Orada neler yapılır, neler edilir hiç bir fikrim olmadığı gibi bu spontan iş gezisinin sadece pazar öğleden sonrası Amsterdam'da olabileceğiz. Nordwijk denen yere haritadan bakıyoruz. Deniz kenarı. Süper nidaları duyuyorum sizden ama denizin fotolarını görünce o sesleri hatırlatırım(!) Neyse pazar sabaha karşı 03'de istanbul'a yaptığımız "öldürücü" aktarmanın ardından kendimi frappucinoyla ödüllendirdim tabii ki:) Oradan Amsterdam'a yolculuk başladı ve 12 gibi bagajlarımızı alıp metor istasyonuna yöneldik.
Ben bu siteden ve beni yönlendiren bir kaç linkten gerekli hemen hertürlü donanımı öğrendim gitmeden: iamsterdam ve amsterdam info  sitelerini tavsiye ederim. Temel bilgilerin hmen hepsi mevcut. Sonrası improvizasyon:)

Ulaşım sistemleri engerasyonu çok çok başarılı, her istasyondan oraya buraya şuraya inip binip çıkıp giriyorsun. Herşey iyi hoş da; yurt dışından 2-3 günlük gelip şehrin içinde bile duramayacak bizim gibiler için bozuk para dışında para kabul etmeyen bilet makineleri biraz aşırı yükleme oldu. Ayrıca biz mi göremedik (çok da aradık ama)bilmiyorum ama havalimanı tren sitasyonunda kağıt parayı bozan makinelerden olmaması da ilginç geldi biraz. Biraz kart depozitosuyla özel bir kart alıp- PT Smart Card (OV-chipkaart) - bu tren bileti makinalarını kullanmanız mümkün ancak açıkçası o kartın içinde ne kadar para kaldı, kalmadı, bir daha ne zaman kullanırım, kullanır mıyım düşüncesiyle almak istemedik. Elimiz mahkum bilet için görevliden yararlanarak bilet başına extra (danışma) ücreti ödeyeceğimiz gişeye yollandık Tren sistemi o kadar hızlı ve çok kullanılan bir sistem ki hemen adapte olabildik desek yalan olur. İlk beklediğimiz peron yanlışmış, iyi ki birisine yine de sormuşuz. Amsterdam'a 15-20dk  akarcasına gittik. İndiğimizde bavullarımızı ne yapacağımız derdini de önceden yol arkadaşımın Amsterdam'a gelmiş olmasının verdiği bilgiyle tren garındaki bavul bırakma kutularına attırıverdik. Kesinlikle tavsiye ederim, iki boyutu var, gitmeden bavullarınızı bu kutu boyutlarını forumlardan öğrenip ona göre düzenlerseniz daha az depozit verebilirsiniz:) bu konu hakkında insanlar birbirine bayağı sormuş, soruşturmuş...soralım- ögrenelim

Gezmeye başlamadan önce sorduk ki Nordwijk denilen yere trenle direkt gidilemiyor ve maalsef istasyondaki görevliler oraya nasıl bir yolla gidileceğini de çok açıklayamadılar. Dolayısıyla taksiyle gideceğiz diyerek kendimizi dışarı attık. Hava bildiğin nemli ayaz, şu adamın dışarıda kalan uzuvlarını dondurup sızım sızım sızlatan cinsten, ama işin garibi ben kendimden beklemediğim bir performans göstererek bir süre içinde bu soğuğa alıştım. Arada çizim çizimyağmur ve kapkara bir hava bize show yaptı ama yılmadık:)

Gece haritadan çalıştığım için önceden nereye doğru yürümemiz gerektiğini istasyondan inince anladım ve yürümeye başladık. içinden geçilmesi gerekn ana sokak isimlerini biliyoruz ama venedik gibi bir süreü ara minik sokakcıklarla birbirine bağlandığı için çok da takmayıp hepsine girdik çıktık, vitrinlere, bir sürü turistle bir baka baka yürüdük. Çektiğim fotolar karanlık, ama hava öyleydi,benim de becerim minik kamerayla bu kadar, üzgünüm:) Size aşağıdaki resimde gidilecek yerleri görülecek sokakları çizmeye çalıştım çünkü foto çekmek pek mümkün değildi yağmur altında:)

İstasyondan çıkıp kendimizi boylu boyunca Avrupa'nın ve kuzey avrupaya özgü belli başlı giyim, dekorasyon vb ıvır kıvır her türlü şeyi bulabileceğiniz zincir mağazalarının olduğu Nieuwendijk sokağına saptık. İyi mi kötü yaptık bütçede sonradan gördük ama biz çok eğlendik:) Birincisi hava soğuk ve yukarı bakınca binaların cephelerini inceleyecek komforu bırakmayan yağmurla karışık rüzgardansa ev/mutfak dekorasyon aksesuarcıları gezmek daha bir içimi ısıttı:)neyseki yolarkadaşım da benim kafadan...Biz bir dalmışız bir baktık Dam square'e 1 saatte geldik. orada bize verilen tahta ayakkabı magnet siparişlerini nereden alalım diye ben 1-2 €nun hesabını yapıp modelleri karşılaştırırken biraz da resim çektim tabi:)


Dam Square
National Monument

 Ve yukarıdaki resimdeki Kalverstraat'dan aşağı salınıyoruz. Hava gittikçe kararıyor ve biz kendimizi hala çocuklarımıza bişi almaktan alıkoyamıyoruz. Biri bizi durdursunnnn!!! (aslında çok alışveriş manyağı değilim, yurtiçinde çok az alırım, ama yurt dışında hep "anı olsun" "kullanırken hatırlayayım" diyen alt beynim üst beyinle savaşır durur ve çok güçlüdür:) "Reguliers Breestraat' içinden geçerek en sonunda karın açlığımızı sonlandıracak bir yer bulduk kendimize ve iyi ki de bulmuşuz:)

Rembrandtsplein'da "nightwatch" heykelini karanlıkta göremedik ama Nightwatch restaurant'da güzel bir yemeğin lezzetini deneyimledik. 


Maalesef buradan sonra çok kısacık size genel kültür şekliden hizmete vereceğim Amsterdam ile ilgili çünkü kendimizi H&M ve HEMA gibi iki güzel mağaza zincirine nasıl bir kaptırdıysak saati akşam yemeğine kadar ancak 6 yaptık- 7de yemek bitti. Biz de yorgunluktan bitmiştik. Çiçek pazarını kapanırken yakaladık, Şemsiyemiz altında istasyona geri yürüdük. Oysaki planlar şu şekildeydi:

Yukarıda verdiğim rotanın pembe kısmında devam edecek olursak:); Rembrandtplein'dan Heineken bira müzesine kadar sallanmak planımızdaydı. Hani olursa oradan Müzeumplein'a atlarız, ama "müze gezmekle vakit harcamayalım, zaten yarım günümüz var oradan Leidesplein'ı yürüyerek keşfederiz" demiştim pazar uçak saatine kadar internette araştırırken. Gel gör kuzumun yanımda olmamasıyla sürekli onu düşünmekle ve sıcak ortamlar vakit geçirelim bari gibi bir bahaneyle kuzey avrupa tasarımları bizi cezbetti, el kol dolu ama bütün siparişler+25 şeklinde istasyona geri yollandık.Tabi bir de ekstrayla!!! "Bu kadar geldik, bira müzesini de göremedik bari redlight district ne menem bir yermiş" demeyeyim diye sağ olsun Sultan arkadaşım bana yol gösterdi, bir kaç kez git geri gel, tekrar git, tekrar dön o daracık sokakcıktan derken çıktık...

Ve kırmızıyla geniiş bir daire içine aldığım yere ulaştık. Kanalların gece ışıklarıyla zamana meydan okuyarak akan suyla bir köprüde azıcık duraklayıp zamanın akışını hissetmek...Çok güzeldi. Soğuk da, sıcak da etkilemiyor öyle anlarda. Tavsiye olunur. Görecekleriniz tabii ki bununla sınırlı değil, gezin, görün, karar verin:)
İstasyondan hemencecik bavulumuzu alıp aldıklarımız içine tıkıp taksiye atlamamızla oraya kadar geçen yolsa otoban gibi bir yoldan 100€'ya yakın bir fiyatla otele varmamız içinde geçen sürede heyecanlı hiçbirşey olmadı:) Az kalsın uyuya kalıyordum.
Otel ve kıyı şeridi gözlemlerim, yarın.üzgünüm çok da eğlenemedik bu sefer ama kısmet bir sonraki detaylı Amsterdam ve çevresi turuna artık...

sevgiler...