anne sütü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anne sütü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ağustos 2014 Cuma

Özlemişim...


Doğumdan sonra...
Oh be dedim mi? Bu sefer ilkinden yarım saat uzayınca bitince bir "oh" dedimJ
Sabah doğurup öğleden sonra eve dönünce de sıkı bir emici oldu Ekin oğlan. Kısa sürede de emmeli birlikte yaşam formuna dönüştük.
Aklımda uzunca bir yapılacaklar listesi ile yaşamaya geri döndüm. Sadece azalma yerine listeye sürekli bişiler ekleniyorJ Emzirme seanslarının ilkinde ve doğum sonrası ilk günlerimde hissetttiğim farklılıklarla işte özlediklerim ve özlemediklerim listemJ

ÖZLEMİŞİM;
* Gerinmeyi – ayak parmaklarım ya da baldırım kasılacak diye içim gerilmeden...
* Banyo yapmayı – eğilirsem doğum başlar, ayağıma uzanursam karnımı sıkıştırırım, dur oturayım dur sıcak su olmasın hay hhuy demeden...
* Sırt üstü uzanmayı – hem de hiç ağrı sızı olmadan, bebğin sırtına zarar vereceğim diye kafa yormadan...
* Yan yatmayı – bir yandan ötekine bebeğin yerleşmesini beklemeden hoop diye sık sık dönüvererek...
* “Normal” sıklıkta tuvalete gitmeyi...

Bir süre daha özleyeceğim galiba;
* Uzuuun süreler ( ya da uzun mu oldu acaba diye dşünmeden daha doğru olacak)  banyoda kalmayı;
* Ne kadar süre ne kadar sıvı aldım diye düşünmeden günü geçirmeyi,
* Gece kesintisiz (en azından 2 saatten fazla kesilerek diyelimJ ) uyumayı,
* Akşam herkes yatınca cnbc-e dizisi izleyip ay keşke uyusaydım diye hayıflanmamayı...

Sizin de buna benzer listeniz vardır değil mi analar?

Sevgiler.

10 Ocak 2012 Salı

Emzirme Düşmanı Firmalar! Duy Sesimizi!!!

Sevgili Okur,
bu post kızımın çalışacağı yerlerde bizim başımıza gelen abukluklarla karşılaşmaması için yazılmıştır. Lütfen siz de bunu heryerde duyurmaya çalışın ki aynı durumla karşılaşmayın, karşılaşmayalım. Bunu yapanların "korkusu olalım.

Emziren anne Dilek'in bir haftadır çalıştığı, sabah 8 akşam 6 arası çalışılan, yetinilmeyip haftasonu cmt de çalışılmasını bekleyen İstanbul'da bir yazılım firması arkadaşımı işten çıkarmış.
Sebep: emziren annenin günde 2 kere 15 dk süt sağma rutini onların çalışma rutinlerine uymamışmış(!) Bunu önceden düşünememişlermiş (!).
Oysa aynı firmada işe alırken "sigara içiyor musunuz? Evet mi? - üzgünüz günde bilmem kaç saat elinizde kahve, dudakta sigara orda burda gezinmeniz bizim rutinimize uymuyor" demiyorlarmış. Çevrede sigara tiryakileri aşık atarken mastit geçirdiği için doktora giden arkadaşım işten çıkarılıyor.

Bence işin altında başka çapan oğlu da olabilir mesela sahibin hızım akrabası işe girecektir. En kolay çıkarılabilecek kademede " deneme süresi"ndeki Dilek ilk sırayı almıştır.

Şu anda yapılabilecek şey, sosyal medya gücünü kullanıp bu tip medeniyetten nasibini almamış, çıkarcı mentalitelerin işlettiği firmaları ifşa etmek ve ipini pazara çıkarmaktır. Daha uzun süre çalışıyor olunsaydı, bu tip bir bahane öne sürülerek işten çıkarmak mahkemede çok daha net bir şekilde Dilek'in lehine sonuçlanırdı fakat şu günlerde " deneme sürüşü" yapmak bedava olduğundan, firmalar önüne geleni "deneyip" (suyunu çıkarıp), "çıkan suyun tadı ekşi" deyip bırakıyorlar.

Arkadaşım için çok daha hayırlı olduğunu düşünüyorum. Umarım miniğinin kokusunu istediği kadar içine çekerek büyütür.

Sevgiler,

11 Kasım 2011 Cuma

Anne Dostu Toplum

Merhaba dostlar,
ne zamandır değinmek isteyip vakit bulamadığım, daha doğrusu bahsederken hakkını vereyim istediğimden "geniş zamanlar" beklediğim bir konuya değineceğim. Geniş zaman bulduğumdan değil, bu konu artık iyice aciliyet kazandığı için!

Anne dostu toplum'dan ne anlıyoruz? Annelerin haklarını biliyormuyuz? İşyerinde hor görülüp, değil etik-insani; yasal hakları bile göz göre göre çiğnenirken ağzımız açıp bir kelam edebiliyor muyuz? Ya da bu haklar nasıl oluyor çiğneniyor? kim çiğniyor? Çiğneyenleri de analar doğurmadı, ağaçta mı oldular?

Bu sorular uzar gider de bunların sadece bazılarına cevap niteliğinde olacak aksiyonların alınabilmesi için iş yine "doğuran", "emziren", "çalışıp çabalayıp büyüten" annelere kalacak gibi. Emzirme platformu yeni bir gelişim ile "Anne Dostu Toplum Platformu"na dönüşmek için çalışma halinde....

Bu dönüşüm ile ilgili geniş bilgiyi anne-dostu-toplumdan-ne-anliyorsunuz linkinden bulabilirsiniz.

Ben kendim cevaplarımı vereceğim, buyurunuz tartışalım, gelişelim, çoğalalım!Sesimizi ancak çoğalırsak duyurabiliriz.
Benim annedostu toplumdan anladığım nedir?
Anne dostu toplum, anne adayına ve anne olana önce insan, sonra da anne olduğu için omuzlarındaki doğal sorumlulukların farkındalığıyla yaklaşan toplumdur. Anneden beklentiler anne olduktan öncesiyle sonrası şekliden iki dönemden oluşur aslında ve bunun farkında olan toplum anne dostudur. Anne olduktan sonraki ekstra sorumlulukları, içinde olunan duygu durumunu bilerek anneye maddi manevi destek olabilen toplum anne dostudur. 

Kendi başımdan geçenlerden (aile içi deneyimler ve işyeri maceraları) ve yakın zaman önce okuduğum loğusa hikayelerinden sonra Türk toplumunun anne dostu olmaya son derece uzak görüyorum. Bebeğine önce çok sevimli gülücükler atarak karşılayıp ağlamaya başlayınca aynen surat değiştirenler mi, bebek arabası daracık masalar arasından geçerken tekerler bir yere takılırsa yardım edeyim diye yanaşıp offlayıp puflayan çalışanlar mı... neler neler... çocuk giyeceklerine, yiyeceklerine şerefsizce abuk subuk maddeler katarak üretim yapanları..neyse akla gelmesin bile sütümüz kaçar...

Annelerin toplumda karşılaştığı en büyük üç sıkıntıya örnek: 
1) Toplumda emzirme son derece namahrem ve anne topluma açık alanda emziremez. Bu akıl almayan ve kadını eve kapayan zihniyetin uzantısı olgu toplumumuzda hala güçlü. 
2) Yeni doğan her ağladığında nedense önce anne değil de çevresindekiler tarafından "aç olduğu" kanısına varılarak annenin yetersizliği ve mama gereksinimi öngörülür. Oysa annenin sağlığı  ve annenin süt üretimi koşulları düşünülerek destek olunmalı, annesütünün yetip yetmediğinin ölçütü bebek ağlasıyla kıyaslanmamalı. 
3) Doğumdan bir ay sonra işyerinden telefon açılıp "ne zaman başlıyorsun?" diye telefonla taciz etmekten, işe başlanınca arşiv odası, depo köşesi, tuvalet gibi yerlerde sütünü sağmaya "izin" vererek evdeki bebeği anne sütünden etmeye çalışmak da gelişen toplumumuzun yeni alışkanlıklarından sanırım.

Anne dostu işyeri dendiğinde aklıma öncelikle annelerin kolay ulaşımında temiz elektrik prizi ve soğutma cihazı bulunan bir emzirme odası tanzim edilmiş olması. Anne dostu işyeri süt iznini topluca kullandırıp, isteyene yasal hakkı olan ücretsiz izni veren işyeridir. Anne dostu olan işyeri, işe bayan alırken onu erkek egemen yapısında ezebileceğini düşünerek değil, onun ileride anne olup iş planını buna göre yapması gerektiğini öngörerek işe alım yapan işe yeridir. İşyeri performans değerlendirilmelerinde anne olunması nedeniyle "performans düşüklüğü" iddia etmeyen, bilakis şirketin yararına esneyen çalışma saatlerini gerektiğinde "anne" lehine esnetebilen işyeri anne dostudur.

Çalışan bir anne olarak işyerinde yaşadığım en büyük sorun emzirme odası olmadığı için sağım yaptığım odalarda rahatsız edilmem oldu. Sağlık nedeniyle ücretsiz izin istediğimde ancak bir hafta sonra kendi ücretli iznimden 15 gün lütufmuş gibi verilip eve gönderilmem de ayrı bir hayal kırıklığı oldu. Çalışan annenin bir sorunu da, Türkiye'nin "ya tüm gün çalış ya hiç çalışma" şeklindeki işyapısı nedeniyle çocuğuna bakmayı öncelik edindiğinde ailenin ekonomik olarak çok etkileneceği gerçeğiyle hep ikilimde yaşamasıdır. Aslında çocuğuna bakmayı öncelik edinmek hala pek çok aile için bir lüks. Oysa hayatta geri gelmeyecek bir zaman dilim aynı zamanda. Acaba kaçımız çocuğuna kendisi bakmak amacıyla, çocuğuna iyi bir gelecek sağlamak için para kazanmayı bir kenara  itebiliyor? ya biriktireyim? ya da biriktirmeyeyim ama en bakayım. Bu büyük ikilemde kalmak da en büyük zorluklardan biri. Benim elimde sihirli değnek olsa işte tam buraya bir nokta vuruşu isterdim. Sabah insani bir saatte işe gidip, insani bir süre çalışıp, adaplı bir saatte evime gelip, evin yemeğini hazırlayıp çocuğumu doyurup, evime ve kendime bakmak için insani bir süreye sahip olmak isterdim. Belli çalışma saatinin gerekiyorsa bir süresini ofiste, belli bir süresini evden çalışmak isterdim. İşte sihirli ya bu değnek ne güzel hayaller kurdurttu bana...

Haydi, anne adayı arkadaşlarım, emziren anneler, emzirmiş, çocuğunu büyütmüş ama bu sıkıntıları okuyunca dün gibi hatırlayan anneler, siz de sesimize katılın. Çoğalalım.

Sevgiler.

4 Eylül 2011 Pazar

IFA'dan cok kısa... - 1

Merhabalar,
şu ana kadar aslında her yıl gittiğim ancak hiç yazmak için bakmadığım IFA fuarından ve Berlin maceramdan kısa da olsa bahsedeceğim. Bu sene fuar macerama "emzirme" de eklenince bazı minik yararlı olabilecek detaylar da ortaya çıktı.


IFA her yıl düzenlenen Avrupa'nın en büyük tüketici elektroniği fuarı. Ben de Vestel Elektronik endüsriyel tasarım bölümünden fuarlarla ilgili kişi olduğum için her sene bu fuara başlamadan 2-3 gün önce giderek standdaki eksik gedik bir durum varsa onu kapatmaya, çıkabilecek herhangi görsel bir bozukluğu engelleyici tedbirler alınmasını düşünmeye çalışıyorm. Çıkan bir probleme anlık çözüm üretmeye çalışıyorum, falan falan...IFA'ya gidişim Ağustos sonu 28'inde oldu ancak SU'dan çok uzak kalmak istemediğim için 1 Eylül'de dönmek istedim. Fuar ise 2'sinde açıldığı için bu sene fuarda neler olup bittiğini yazamayacağım, kısmet seneye...


Bu sene stand çalışmasına 3 satte bir sağım rutinimi de ekleyince enteresan bir durum oldu. Otelden çıkmadan sağım, öğlen standda kapısı ve elektrik prizi olan her hangi bir delikte sağım, akşam otel odasına koşup sağım, yatmadan önce tekrar sağım diye günde 4 kere de olsa işi düzenli tutmaya çalıştım. Her gün sağım yaptığım sütleri poşete aktarıp aynı günlük olanları birleştirip otelin mutfak katındaki derin dondurucuya koydum. Geri döneceği otelden çıkış saatine kadar stlere dokunmadım. Çıkmadan hemen önce; bir yerine bişi olunca soğuk-sıcak kompres yaptğın jel paketlerinden (onları da son gün buzluğa atmıştım) bir iki tane ile çevrelediğim taşlaşmış süt poşetlerini içi koruyuculu yemek taşıma çantasına attım, onları da valize tıkıştırdım. 


Sütleri yanımda götürmedim zira yolda Hanslara bunu nasıl anlatabilirim bilmediğim gibi kargo bölümünün en soğuk bölüm olacağını düşünmüştüm. saat 15:15de otelden ayrılıp Munich aktarmalı olarak İzmir'e gece 22:45de indim. Köyde babasyıla ramazan tatilini geçiren kuzuma kavuşmam gece 00:30'u buldu. Ancak süt poşelerinin bazıların kenarları henüz yeni yeni sıvılaşmaya başlamıştı. Hemen hemen hepsi taş gibiydi. Zafer (!) :)


Kuzu da tam 1 gibi uyanır, meme ister. Hemen kıvrıldı koynuma yavrum benim. Yine koyun koyuna yattık derin köy gecesi sessizliğiyle...


iyi gezmeler sizlere de...

16 Mayıs 2011 Pazartesi

20lik diş

Merhaba sevgili okur,
Bu akşamüstü, çarşamba akşamına 30'unda gelen 20'lik dişimin çekileceği operasyona karar verildi. Sadece o gece emziremeyeceğimi söyledi çene cerrahı, bakalım neler olacak. Kızım babasının ayağında ne kadar durabilecek, gece kalkıp biberonla nasıl tatmin olacak, hepsini heyecanla bekliyorum.

Bu arada çok da güzel bir anne sütü yazısı buldum, sevgili deniz kızına buradan teşekkür ederim.
http://mormermaid.blogspot.com/2011/05/anne-sutu-uzerine.html
Ne zamandır emzirme danışmanı olma yolundaki adımlarımı daha da güçlendirici, çok da arkasında durduğum bir yazı olmuş.
Emzirmek gibisi var mı?

Şimdilik gözlerim alerjiden midir ndir deli gibi kaşındığı için yatacağım...

Yakın zamanda şu internetime dokunma meselesini de bir konuşalım istiyorum...zaten 22 Ağustos'a kadar vaktimiz var, sonra neyi nerede konuşuruz göreceğiz...

iyi geceler

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Emziren anneler Konak Pier'de

Merhabalar,
Size kısacık deli dolu geçen cumartesimden bahsedeceğim. Sabah annemin "dün gece çok düşündük babanla, çok ürktük, sen gel Su'yu bize bırak, arkadaşlarınla eğlen, kafa dağıt, gel" demesiyle beni aldı bir düşünmek.
O ana kadar hep gidebileceğimizi düşünmüştüm ama dikkatinizi çekerse "biz" diyorum çünkü kızımla tek başıma dışarı çıkmak evimizin 1. katta ve merdivenli olması, bahçeden ekstra kaldırıma merdivenlerle çıkılması gibi absürt ama T.C için aslında çok olası nedenlerle çok mümkün olmuyordu. Şu ana kadar da tek başıma ve bebek arabasıyla  Su'yu yalnız başıma almış da Karşıyaka'dan uzaklaşmışlığım yoktu. 8,5 ayda bir ilke imza atmanın vakti gelmiş diyerek ve en önemlisi de (aslında bunca laf yalan - o olmasa gaza gelemezdim bu kadar) Melike'nin de Karşıyaka iskelede olacağını öğrenince nasıl olsa 2 kişiyiz diyerek yine heveslendim.
Kızım sabah uykusundayken emziren izmirli anneler grubumuz için Rıhtım restaurantta yer ayırttım. Çantamızı hazırladım. Her türlü mızmızlık hali için wrap slingimi de yanıma aldım.
Tamamen tesadüf, kayınvalidem de zaten bize uğramıştı ve evden iskeleye birlikte gittik. Vapurla Melike, tatlı oğlu Doğu, kızım Su ve kayınvalidemle bir karşıya geçtik. Zaten korktuğum gibi yüksekte kalan vapurlardan değil iskeleyle aynı yükseklikteki eski tip vapurlar çalışıyormuş Konak'a. Sonuç: sorunsuz biniş ve iniş:)

Yolda kızım maalesef aralarında sadece 3 gün olan Doğu ile oynamak yerine çantamızın fermuarına taktı kafayı. Gelirken ikisi de kucaklarımızda sızdılar...

Bize ayrılan yer ilk başta dışarıda ve çok rüzgar aldığı için daha sessiz sakin ikinci katta kendimize bir masacık bulduk ve yerleştik. Gelelim buluşmamıza: birbirimizle görüştük, bebeklerimizi gördük, birbirleriyle tanıştırdık(!), belki 10- 15 cümle ettik. Birbirimizi çok sevdik sevmesine de bebeklerimiz masadakileri ellemesin, kafasını kenarına çarpmasın, yürüyenler yerlerde yuvarlanmasın, merdivenlere koşmasın, bıdı bıdı diye diye, kafalar kazan oldu, oradaki süremiz de doldu:) Herkes üç aşağı beş yukarı birbirinin nerde oturduğunu, ne iş yaptığını öğrendi ama bazılarımız ne yediğini anladı, ne bir şey yemeye cesaret etti:) Ben neyime güvendiysem sandviç sipariş edip, hepsini yedim bile:) Ama bunda kızımın süper usluluk payı büyük. Yavrucağın kucağımda 2 saat gıkı çıkmadı. Aslında hemen hmen hepimizin bebeği ortama uyum sağladı hatırladığım kadarıyla...
Hatice sağolsun hepimizin fotoğrafını bol bol çekti de bu gnümüz tarihe görselleriyle de kazındı, facebookdan indirdiğim gibi aktaracağım.


Bence de bir daha evde buluşalım çocuklardan rahatça yerde oturan otursun, yatana yatak döşek yapalım uyusun, yürüyenler düşse de üstü başı pislenmez en azından, ortalığa çeki düzen veririz onlar için...ben şimdiden evimin salonunu kafamdan kurmaya başladım olası bir bebek baskınına karşın:)

Deniz manzarasına karşı çok da güzel emzirdik, aferim bize kızlar!
Özgürce emziren anne olmaktan, kızım göbeğimde temiz bir bahar günü deniz havası almaktan ve sizinle tanışmaktan çok mutlu oldum:)

2 Şubat 2011 Çarşamba

İŞ BAŞI - dert başı

Bu kadar zor mu olur?
yok yok o kadar da değil:) Hep çok zor olacağını zannetmiştim ama başlamaya çok alıştırmışım kendimi... hele yan masa kankamın ilk 3 günümde hastalığı nedeniyle işlerinin sadece minicik bir kısmını üstlenmemle ilk 3-4 gün nasıl geçti anlamadım.
5 aydan sonra masamı toplamak, dolaplarımdan eskileri attırıvermek ve bahsettiğim emanet işler sayesinde züpper hızlı adaptasyon paketi yaşadım ve cuma günü kendime iş yaratmaya bile başlamıştım.

Süt sağım işlerime alışmama, mekanı yarat,sessiz olsun, sağım esnasında kuzumun minik gözlerini sıcacık elini düşün, kızımın suratını daha iyi göreyim, yeni yeni yenileyeyim fotolarını diye yeni bir telefon sipariş ettim. Aralarda da süt azalmasın diye rezene yap, o bitince su iç, onu unutma ama sütünü hiç unutma derken nasıl bilgisayarda bir programda ne yaptığımı unutmayacağım dur bakalım, bir yolunu bulurum umarım:)

İlk 6 ayda anne sütü çok önemli diyen devletime, en az 3 çocuk diyenlere buradan sesleniyorum. Kendi yıllık iznimi kullanmasam, şirketim efendilik edip süt iznimi topluca almama izin vermese doğumdan 56 günden sonra iş başı yapacaktım. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu??? Kadının çalışmasını istememek ancak bu kadar güzel kılıflanır!!!

Ayrıca belli kişi sayısından fazla çalışanı olan firmalarda emzirme odalarının zorunlu olması, işverenin bu odaların kullanımında ve oluşturulmasında maksimum hijyen ve özeni göstermek zorunda olması yasalarca dikte ettirilmeli. Yoksa, abuk subuk kenarlarda köşelerde altın değerindeki o damlalar sıkmakla gelmiyor. Her işveren bebek oldu annesi onu kucaklayınca mutlu oldu. Anne sütüyle doydu. Neden bunlar büyüyünce unutuluyor??? Para hırsı bu kada rmı göz bürüdü?

Evde kuzum beklerken ona şişelerimi götüreceğim derken trafik sıkışması, servis durağından eve olan uzaklık ne kadar sinir bozucu oluyormuş meğer. hiç gözüme batmayan bu kısa dakikalar gittikçe gözümde büyüdü. Eve koşar adım dönüyorum artık...

Haydi ben kaçayım, miniğimi kontrol edip içme suyumu başucuma koyup yatayım ki kızım çağırınca koşayım...

23 Ekim 2010 Cumartesi

anne sütü, neredesin?

Uzun zamandır yazamadım,

ancak kızım ve onu seyre dalmak tüm vaktimi alıyor desem yalan olmaz:)

Ayrıca "işte bunu mutlaka yazayım" dediğim hiçbirşeyi ekran başında hatırlayamıyorum. O nedenle bu yazım biraz eften püften olabilir.

Geçen haftaiçi kendimi biraz yetersiz ve üzgün hissettiren bir olayı anlatayım. Kızımın kilo alış hızı beklenenden biraz az olduğu için doktorumuz 2 haftada bir kilo ölçümü yapıyor ve en son gidişimizde "eğer aynı şekilde artarsa mama ile destek vermeye başlayalım" demişti. Ben de bu pazartesi sağım makinesi ile tek memeden ne kadar süt geldiğini ölçtüm. Önceki hafta gelenin neredeyse yarısı...diğerini düşünmek istemedim ve hepten moralim bozulmasın diye ölçmedim. Zaten gaz sancılarının yoğun olduğu aylardayız ve sadece meme verince kendini rahat hisseden bebeğimin gerçekten şiddetli bir ağrısı esnasında da "Artık yeter, acaba doymuyor mu gerçekten?" diyerek mama verdim. O beslenince çok mutlu oldum, balık gibi sadece gözlerini açabilir hale geldi. Amma velakin biberonunu yıkarken de gözlerim doldu, şimdiden sütüm azaldı, işe başlayınca tamamen bitecek herhalde diye...

Nedense saçma olduğunu bile bile kendimi eksik, yetersiz, gereksiz gibi hissettiriyor. bebeğim emerken çok huzurlu, şuanda da emdikten sonra uyuyalı 1,5 saati geçti. Ancak yine de yeterince kilo alamazsa hemen mamayla desteğe geçeceğim.

Annem zamanın kanunlarına göre, ben daha 42 günlükken işe başlamak zorundaymış ve "esema" bebek mamasıyla günlerimi geçirmişim. O zamanlar sağma makinesi olmadığından "sütler lavaboya boşu boşuna akardı" diyerek şimdi bile hayıflanıyor.

Bunları yazarken bebeğim yine uykusunda sıçramalarını ve ritmik hareketlerini gerçekleştiriyor.Ben şimdi sırt üstü yatıp kaçan sütleri geri çağırayım...

sevgiler.