29 Temmuz 2010 Perşembe

sanırsam bitti artık...

Sevgili okur,

pazartesi günü sabahtan ilk iş fotokopiciye oradan yeni sayfalarla ve İstanbul'dan gelen ciltlerimle "İzmir'in dağlarında çiçekler açar" diğerek ciltcimi evinde bulduk:) çok komik ama elden bırakıp, olayı anlatıp, öğleden sonra Osmangazi mahallesine tekrar gidip bitmiş ciltleri aldık. Evden çıkmadan önce de 35.haftadaki halimi görebilesiniz diye fotoğraf çekildik.

Ertesi gün annem bu ciltleri kargoya verdi bir dolu ıvır kıvırla ve bu iş bitmişti, en azından benim yapabileceğim kısmı...

Gönderdiğim kişiyi Salı sabahı kargo elinizde olabilir diyerek aradım, yerinde olmasını beklemiyordum ancak aranan asistan telefonumu açtı. Ve çarşamba günü öğleden sonra cep telefonuma kendisine teslim edildiği bilgisi de geldi. Ama gece tezimin onaylandığını ve kurula çıkmak üzere gerekli kişiye teslim edildiğini yazan maili okudum, evde sevinç nidaları yükseldi tabi:)haydi okurum, bugün full yatıştayım artık.
Kafamdan bir iş daha kalktı, tik attık yanına gitti... görüşürüüüzzzz.......

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Minik kızımızın çorapları

Sevgili okur,
bunca abuk subuk işlerimin yanında kızımızın çoraplarını da büyüklüklerine göre ayırıp düzenlemek için öncelikle yıkadık. Yeğenim Ediz'in bebeklik çoraplarını mis kokutup tek tek dizdim, şirin bir tablo çıktı.
Buyrunuz...

24 Temmuz 2010 Cumartesi

ciltlerim yuvaya geri dönü:)

Sevgili okur,
Bir önceki yazıyı okuyanlar bilirler, Sinem'in mavi ciltleri ikinci kez tezi 3 set basıp, eskilerden hocalaarımın imzalı kapak sayfalarının bunlara eklenerek her birine yine mavi cilt yaptırılıp ikinci asistana imzalatması gerekiyordu. Bu işlemler sorunsuzca oldu ki öğlen tatili bitiminde Sinem Ayazağa'da teslim etmek için fen bilimleri binasındaydı. Tam orada yerinde olması gereken asistanların henüz orada olmadığı haberini verirken huysuz tekirler yerlerine geldiler.
Uzuuun bir süre işlem tamam telefonu alamayınca tabii kiyine bir sorun çıktığını anladım ve telefonu açan Sinem'in sesi çok üzgündü: "teslim edemiyorum, ciltlerde sorun var" dedi. Önce şaka yapıyor dedim içimden, ama ciddi ses tonu bir türlü düzelmeyince, "ne yapalım, bugnü olmayacakmış, daha çekilecek çilemiz varmış" dedim.
Sinem, yavrum, orada kısa süreli bir kriz yaşayıp ciltdeki yanlışlığı düzeltmem ve FBE'ye kargolamam için oradakileri ikna etmiş. Ancak yine de durumumu açıklayan bir mektup da yazmam gerekiyormuş...

Sabah erkenden geliverdi ciltler. Pazartesi cilt tekrar açılarak hangi sayfaların değiştirileceğini işaretledim, CD içlerini de yarın hazırlayıp yakacağım. Nei neyin içine koyup göndermem gerekeceğini ezberleyeceğim...

Bu hafta sonu bu babamla Ulaş yelken yapmaya Selimiye'ye gittklerinden annemle birlikte bir haftasonu geçiriyoruz... kahvaltı, az biraz televizyon, kitap, uyku, etamin çarpı işleri... yarına da kendimi eğlendirecek bişiler buldum, ikinci fotoğraf albumumuz için ilki kadar özellestirdiğim kağıtlardan bir set ayıracağım ki pzt. fotokopicide ona da spiral yaptıracağım, ilkinin spirali iğrenç olduğundan onu değiştirteceğim. Bir dolu dandik iş anlayacağınız...

hadi ben acık yatayım artık, karnım kasıldı kaldı yine. Kızım o kadar hareketli ki uyuduğu anı denk getirip uyumaya çalışıyorum, ama ne mümkün...

öperim okurlar...

22 Temmuz 2010 Perşembe

Mavi cilt macerası - 2

Sevgili Okur,
çok fazla yazamayacağım zira saat 00:30 ve ben sabahtan beri sadece 20 dklık 2 yemek molası ve 3-4 dklık tuvaletler harici masadan kaldırmadım. Çok da yoruldum.Hayat dersleri ile dolu bir yazı işte...

Ilk asistanın tatilinin gelmesi nedeniyle daha fazla ilgilenemeyeceğini belirtmesi sonunda dün bana yeni bir asistan atandı. Biiiir sürü de hata buldu mavi cildimde. Bazı hatalar dandik FBE'nin dandik şablonunun word bilmeyen tiplemeleri tarafından hazırlandığından cidden büyük, tezi yazarken paso bozuluyor zaten şablon. Ama bu devasa hataları nasıl olduysa beyaz ciltte ilk asistanım da görmemiş...
İkinci asistanım da tezim ingilizce olmasına rağmen daha yeni diye Trükçe tez şablonu üstünden kontrol ediyor (nasıl bir mantık hala anlayamadım, yauw tez ing. olunca kapak sayfası sayısı bile değişiyor ve üstüne üstük yine dandik FBE'nin türkçe ve ingilizce tez yazım şablonları arasında stil farklılıkları var:)
Sağolsun, sabahtan Sinemcim koştu gitti okula ve ciltleri kaptığı gibi bana bıdır bıdır sıraladı hataları ve ben o saatten beri oturu vaziyetteyim, leğen kemiğim genişlemiş olabilir...

ben şimdi yatıyorum. Yarın sabah erken bir kontrolden sonra yine Sinem koşup 3 cildi tekrar basacak ve yeni ciltleme için verecek ozalite. Cumaya yeni asistana yetiştirmeye çalışıyoruz çünkü o da cumadan sonra 3 hafta tatilde... Nasıl ama...ben biliyordum böyle beni zıp zıp ondan ona ondan ona atmaya çalışacaklarını...Umarım bu sefer yetişir ve mavi cilt yazım aşaması artıkın biter... daha 3. aşama olarak ayazağa koşusu var...

Neymiş, hayatla ve arkadaşlarının hayatınla zorun varsa, tez yaz...doktora sanırsın, olsa içim yanmaz...
kim okuyacak çok merak ettiğim bu mavi ciltlere bu kadar kasılmasının insana katkısı sabretmeyi, envai çeşit insana dayanabilmeyi, hayatla mütemadiyen savaş içinde olduğunu hatırlatması, en yakınlarının kim olduğunu görebilmen oluyormuş... tam bir olgunluk enstitüsü, hayat dersi...

(bana) iyi uykular sevgili okur...

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Açılan cilt kapanır mı?

Sevgili okur,
bu haftayı tezimin mavi cildine hazırlığı, kıl tüy yün detaylarını tekrar tekrar okumak,referansların noktası vürgülü gibi şeylerle geçirdim. Nasıl da geçti fark etmedim. Bir baktık cuma olmuş, koşturaraktan gittik fotokopiciye. 2 saat renkilisin siyahtan ayır, yok sayfa düzeni tutsun, düzgün olsun, elimde cetvel aptal tez yazım kılavuzu, template ek form 4-3 2-1, tek dosyada toplanamayacak akdar karmaşıklaştırılan düşük cümlelerden oluşan envai çeşit İTu belgesine bakarak uğraştık. Neyse basıldı da cilde verdik. Haftasonu fotokopici ege üniversitesinin içinde olduğundan çalışmıyor ve tam boy bez cildi başka yere yaptırıyormuş.
Gecenin bir yarısı tabiiki kılavuzumuzun dündük bir yerinde cildin kapak sayfasında bir hata yaptığımı fark ettim ve herşey için çok geç olduğundan verdiğim paralara mı, tekrar 1-2 gün bekleyeceğime mi yanayım. Sinirlerim dağıldı...

Daha bunların ciltten alınıp İstanbul'a kargolanması, dekanlık sekreterinden kontrol eden asistanımız tarafından alınıp kontrol edilip imzalanıp tümünün bu sefer hocaların imzalarını almak için dolaşıma çıkması gerekli. Temmuz göbeği olması nedeniyle ancak haftaya 3 jüri hocamın 2sini okulda bulabileceğim zatinden. Diğer hocama da ulaşmaya çalışayım ama daha tezi bile ciltletemedikten sonra abesle iştigal tabi...

neyse ben şimdi bir duş alıp kendime gelip, makale yazımına switchleyeyim, bu kısmı batırdık bari öbürünü kurtarmaya çalışayım...

neymiş? fotokopicinin cebini cebinden ayırmayacaksın... ta kiii doktora diplomanı eline alana kadar...yüksek felan yalannn... daha doktorada neler olcak acep...

hoşçakalın...

6 Temmuz 2010 Salı

zorunlu eve dönüş:)


Sevgili okur,
İlk önce W32 başlangıcındaki en son ofis fotomu göstereceğim. Size aslında Marmaris'in güzide koylarından Orhaniye'den yazmayı planlamıştım ama hayat benim planlara çomak sokmak için özel bir çaba içinde:) geçtiğimiz cuma akşamı annemi de yanımıza alarak babamın yanına martı marina'ya doğru yola çıkacaktık ki akşamüstü doktoruma iletemeden duramayacağım bir minicik vaka oluşunca işten çıkışta hemen hastaneye gidip nst çektirmem gerektiğini söyledi.

İşten kısa bir ekstra mesai sonrası çıkarak hastaneye gittik, karnımdaki kasılmaları ölçecek bir alte bağlandm ve 25 dk yattım. Sonra canım ebeciğim gelip "aaa, print tuşuna basmamışım" diyince bir ikinci kez 25 dklık bir yatışa başladık. Benim hissedemediğim düzenli kasılmalar varmış meğer isem. bir ikinci kontrol sonrası da 1 cmlik bir açılma olduğunu fark edince ebe hanımcığım, hemen doktorumla bir telefon konuşması gerekti...akşama pansiyonumuzun şekli hastaneye dönüştü ve hemen kasılma durdurucu ilacım koluma takılarak yatışa geçirildim.

Şimdi bu arada ben bir 3-4 dakikalk sinir krizi geçirdim tabi çünkü ertesi gün yüzmeyi planlarken hastanede bir odaya yerleştirilmek küçük bir şok yaşatıyor insana ne de olsa. bavulumuz arabadan geliyor, içinden çıkanlar şort ve mayolar:)

neyse, bu ilaç da bir kalp çarpıntısı yapıyormuş arkadaş, söylediler ama yaşamak bambaşka...sanki koşu bandında 15 dakikadır 9 ayarında koşuyormuşum gibi...ama hiç yorulmadan yatıyorum:) Tabi bolca rahatsızlık verici ama bunun acep zayıflatıcı etkisi var mı diye sürekli düşündüm:)

Cumartesi öğlenine evimize döndük ve büyük heyecanla topladığım valizi Ulaş sağ olsun 10 dakikada çözüverdi, tüm haftasonu miskinledik. zaten bana sürekli istirahat emri verildiği için evde hiçirşey yapmam mümkün değil.

Pazartesi evimizdeki temizlik kargaşasını ve coşkusunu biraz bırakıp doktora kontrole gittik ve kızımızın sanki hiç bir şey olmamış gibi (neyseki) rahat rahat uyuduğunu gördük, içimiz rahatladı... Koca ağzıyla habire emme hareketi yapan topan yanaklı bir minik. Ulaş bu sefer randevumuz çok erken olduğu için gelemedi ama annemle babam ilk kez ultrasonla bebeği gördüler, babam hatta son anlara kadar göremedi:) ona açıklama yapmak zorunda kaldık bayağı...

Artık vücut bu çarpıntılı hapa da alıştı, eskisi kadar kafa yormuyor gümbür gümbür, yapacak da başka bişi yok, alışmayıp ne yapacaksın? Artık sağ olsn annemle her gün kendimize habire bir iş çıkartırız. benim 15'ine kadar makalemi teslim etmrem tezimi bu arada bastırtmam falan lazım zaten. sonrasında da 3-4 hafta kalıyor zatne doğuma...

Sizlere de bu sıcaklarda serin çalışmalar ve sağlıklı dinlenmeler dilerim...