19 Nisan 2011 Salı

hamilelik 2,5dan 3:)

Merhabalar,
bu mahkeme kararı nedeniyle kendi bloguma girememe meselesi yüzünden yazacak vakit varken site açık olmuyor, okuyacak adam zaman bulmuşken ulaşamıyor. Site açıkken ben vakit bulamıyorum iki kelam etmeye ama artık bu hamilelik serüvenindeki son adıma gelen arkadaşlarıma daha fazla gecikmemek adına yazayım dedim.

Bu yazıda aslında pek çok internet sitesinde karşılaşabileceğiniz hamile çantası hazırlığı ile ilgili konuşmak istiyorum. Dediğim gibi pek çok yerde yazıyor uzun uzun listeler. Ben  bile aklımsıra son haftalara kadar çalışacağım için pek rağbet göstermemeiştim bu valiz listesine ama annem -sağolsun:)- benim yerime yine yazmış bir kenara, akşamüstleri okuyup bana, bunu bunu alalım, "o da lazım", "sen bulur musun? birlikte mi alalım? ben alayım mı? gibi sürekli peşimdeydi... Aslında neyseki öyle olmuş çünkü ben 32. haftasonunda çok yavaş yürüyeceksin ve uzun süre ayakta kalmayacaksın, çok haraket yok" emri alıp 6 hafta eve kapanınca Ağustosda çarşıda dolanıp valiz içi düzececek halim kalmamıştı:)

valizin içeriği için: 
http://www.gebelik.org/dosyalar/dogumvalizi.html
http://www.hamilelikvedogum.info/hamilelik-gebelik-bilgiler/dogum-cantasi/

İlk linkte göreceğiniz gibi sürü sepet bir sürü şey alıyorsunuz yanınıza ama ben doğum yapılacak hava şartlarına ve yerine göre bu içeriğin değişebileceğini düşünüyorum. Doğumun şekli ve hastanede kalınacak süre de bu gereksinimleri şekillendirecektir. Ben gece 1'de doğum yapıp aynı gün evime yürüyüp gidince valiz yarı yarıya temiz kalmıştı. Umarım sizin de öyle olur.

yukarıdaki listeye yorumlarımı ekleyeceğım naçizane:) 
o 2-3 takım gecelik veya pijama (bebeğinizi emzireceğinizden önden düğmeli olanları tercih edilmelidir); emzirmeye uygun olması bu satırın olmazsa olmazı...
o sabahlık,çorap, terlik, bol miktarda iç çamaşırı, (hastane soğuk olmasa bile narkoz almak gerekirse etkisinden çıkarken insan çok üşüyebiliyor, mevsimden bağımsız 1 çift kısa da olsa çorap gerekiyor)
o kişisel temizlik ürünleri (diş fırçası, diş macunu, sabun, havlu, tarak, deodorant, kolonya, küçük el aynası, vs.),
o bol miktarda hijyenik ped, (hastane pamuk ve gazlı steril bez veriyor, ped kullanmadım,)
o en az iki adet emzirme sütyeni, (o kısacık sürede de sütyen takmayıverdim, çünkü doğum yapınca asıl emzirme sütyeni alabilecek kadar büyüro göğüsler; ya öncesinde büyük alacaksın ya da bir tane küçük emzirme sütyeni almış olacaksın,ancak göğüsler azıcık inince kullanabilirsin:)
o meme uçlarını korumak için hazır satılan kompresler, (kullanmadım)
o meme ucunuza sürmek için krem (32.haftadan beri karnıma dokunmak ve meme ucunu uyarmak yasak olduğu için kullanamadım, ayrıca oradaki 8 saat içinde sürmezsen hiçbirşey olmuyor, asıl etkisini yapması için doğumun 2 hafta öncesinden sürmeye başlamak ve meme ucunu dayanıklılaştırmasını sağlamak gerekiyor)
o meme ucunuzu temizlemek için kullanacağınız mendiller (kullanmadım)
o kirli çamaşır torbası (tabii ki de şart)

benim eklemelerim:
ilk gün sarı süt gelmesi güç olabilir. Bebek yeni doğuduğundan kilosu düşükse veya herhangi bir sebepten iyi ememiyor sürekli uyuyor olabilir. Bu durumda da kolostrum denilen ve aslında bebeğin doğal aşısı sayabileceğimiz antikor bakımından en yüksek ilk 3-5 gün salgılanan sütü bebeğe verebilmek için önceden süt pompası edinmenizi öneririm. Ben çalışan bir anne olduğum için sonradan da kullanacağım için öncesinden araştırıp almıştım ve hastanede de, evde kaldığım sürece de çok işime yaradı. Ben pompanızın elektrikli olmasını öneririm ama ayıracağınız bütçe meselesidir. Yine medela swing veya ikili öneririm ama tabi yine bütçe ve kişisel kullanım rahatlığıyla ilgili detayları var.

o fotoğraf makinesi (bence çok çok çok şart!!)
o kimlik

En önemlisi: Moral, güven ve huzur alın yanınıza:) panikleri evde bırakın...

Evin yeni ferdine de bir şeyler hazırlayalım değil mi?yine aynı linkde yazanlar ve benim bir kaç tecrübeyle sabit eklemem:)

o En küçük boy çocuk bezi (1 paket) 
o ıslak mendil (allerjik testi yapılmış olan markalar tercih edilmelidir); sadece su ve pamuktan oluşanlar var ,
o Zıbın (3 adet) 
o Uzun kollu, bacaklı body (tulum) veya pijama (3 adet) 
o Başlık (2 adet)
o Patik (2 çift) 
o Çorap (3 çift) 
o Eldiven (2 çift) 
o Mevsime uygun yelek veya hırka (1-2 adet) 
o Bebek battaniyesi (1-2 adet) 
o Yumuşak küçük havlu (4-5 adet) 
o Bebek mendili (Bol miktarda) 
o Mama önlüğü (3-4 adet) 
o Kirli çamaşır torbası; (tabii ki de:)

bunlara ek olarak;
o her şekilde tırnakları uzun veya kendi kendine kırılmış doğabiliyor, "bebek tırnak makasını" yanınızda götürmek çok iyi bir çözüm olabilir, benim işime yarardı ama götürmemiştim:)
o eve götürmek için bebeğin yatar pozisyonda olabilceği "portbebe" denen taşıyıcı.
o port bebeyle dışarı çıkınca herhangi bir şey düşmesin, yatağın içine uçmasın diye örtebileceğiniz tülbent ve tülbentin kenarını tutturmak için kıskaçlı toka kullandım ben:),
o bebeğinizi kendi yatağınızda açabilirsiniz, "alt açma örtünüz" yanınızda olursa her türlü sürprize karşı yatak temiz kalır:)

fakat bebeğin en çok ihtiyacının olduğu şeylerin aslında: Huzurlu bir oda, Sevgi ve Anne:)

yukarıda bahsettiklerimi ve bebeğin eve gelince ilk etapta neye ihtiyacı olabileceğini yazabilmek için bir dahaki yazıya kadar biraz fotoğraf çekeyim:)

görüşürüz...

8 Nisan 2011 Cuma

Büyük Anadolu Yürüyüşü

Merhaba sevgili okur,
kısa süre önce başlamış olan Büyük Anadolu Yürüyüşüne dikkatinizi çekmek istedim, bilmeyenlerinize de duyurmak için bahane olsun bu yazı.

Yurdun farklı köşelerinden "başımıza gelenleri değiştirebilecek ve geleceğimizin ipoteğini kaldıracak biziz" diye düşünen bilinçli bireylerden oluşan insanlar (neyse ki hala böyle düşünebilenler var!) Ankara'ya yürüyorlar.

Neden mi? En güzelini kendileri internet sitelerinde yayımladıkları manifestolarında dillendirmişler. Ben de onlar gibi ülkemin topraklarının yabancılara satılmasından, ormanlarımızın katledilip, bazıları zengin olacak diye nükleer enerji ile zorla tanıştırılmamıza atılan imzalara karşı çıkıyorum.
Artık sıfatlarımdan en önde geleni "anne" olduğu için, herşeyden önce kızımın geleceği için endişeleniyorum. Tepesine nükleer yağmurları yağmasın, sağlığı ve mutluluğu daim olsun istediğim için, o da (benim gördüğüm kadarıyla bile) doğa harikası koylara sahip ege'yi, akdeniz'i görebilsin, Kaçkarlara tırmanıp mis gibi pınarlardan serinlesin istediğim için onlara gönülden katılıyorum.
Maalesef kapitalist sistemin bir parçası olarak sabah7-akşam7 düzeninde karınca misali ev-iş arası mekik dokuyorum. Kızım da henüz 8 aylık, onu da kucağıma alıp yüyüşe katılamayacağım kadar elim kolum bağlı hissediyorum.

Ama onların sesiyle nerede bağırılacaksa bağırmak, anadolu'nun sesini duyurmak istiyorum.

buradan minicik bir ışık gösterebilir miyim ki size?

www.anadoluyuvermeyecegiz.net

sevgiler

2 Nisan 2011 Cumartesi

Doğum Günü

Merhabalar, Aşağıdaki yazıyı doğumgünümün gecesinde yatakta yan yatmış yastığın üstüne dayadığım kağıda çiziktirdim. Gecikmeli de olsa yazabiliyorum, çünkü kızım öğle uykusunda. Aslında Salı günü yayımlamam gerekirdi.

Bu seneki doğum günüm hakkında o kadar çok şey uçuşuyor ki kafamda. Aslında bu "özel" bir o kadar da sadece diğer günler kadar olan bugün için. Şimdi şöyle bir bakalım:
Nasıl geçmesini hayal ederdim? Ama aslında nasıl olacağını öngörmüştüm? Ve gerçekte nasıl geçti?

Tabii ki minik bir sahil kasabasında (tercihen Turunç, Orhaniye gibi) küçük atölyemde geceden kalma işimi bitirmeye erkenden uyanmış, ara ara minik kızımın uyanma hreketlerini kontrol ederken cam önündeki bahara tomurcuklanan çiçekleri üstünden temiz havayı içime çekerek güne başlamayı hayal ederdim. Bu hayal çeşitli eklemelerle daha da fantastik bir hal alabilir tabii ki:)Ama hali hazırda "over doze" bir güzelliği var...


Fakat tabii ki fantastik düşlerden " dünya"ma dönersek sabaha karşı - en son ne zaman emzirdiysem artık- o saatten sonra yalapşap uyumaya çalışıp üzerine dijital saat sesiyle uyanıp, giyinip, öğle yemeğinden midemin sağ çıkması için alelacele yanıma bişicikler katıp, anneme kızımı teslim edip servise hızlı hızlı seyirtmekti planım. Ardından içsel sorgularla - dışsal günlük rutin işlerle geçişen bir gün. Gelen mock-up, giden fatura, gelen müşteri, geçen zaman derken fabrika çevresinde atılan bir sağlıklı yaşam turu. Öğleden sonra süt/muz/rezene takviyesiyle 2 posta daha kızımın minik ellerini hayal ederek sağım yapmak ama işyerinde olduğunu unutmamak...


Fakat nasıl oldu dersiniz? Bambaşka;)
Sabah bir uyandım ki kafamın yarısı pelte gibi yumuşak ve ağır. sağ gözümü zor açıyorum, sanki içinde bir kütle varmış gibi."Zorlarım kendimi ve gider dünyayı kurtarırım daha önceki zor sabahlar gibi" dedim ama hangi dünyayı? Benimki zaten artık yan odada uyuyor:) Açıkçası kafamı kaldıramadım. İşe geciktiğim için dışarıdan giderken Van'daki "kardeşime" hazırladığım koliyi de gönderir öyle gidecektim. Ama belki PTT ile göndersem 15 TL tutacak bir pakete 50 TL verip kafamın ağrımayan tarafına da ağrı soktum:( Neyseki hiç beklemden dolmuşa atladım ve geze geze Bornova'ya oradan da hiç beklemeden Manisa otobüsüne atlayarak Manisa'ya gittim. Tüm bu 1,5 saatlik yolculuk sonunda müthiş güzel öğlen yemeğine yetiştim. Yemekten ve mini sağlık yürüyüşümüzden sonra yeni makinemle buluşma heyecanıyla sağım mekanıma kuruldum ki...Beklerim ki çekim gücü sinek vızıltısını geçsin... başımdan aşağı kaynar sular geçti. Memeyi uyardığıyla kaldı, tam 30 dakika uğraştım ama elimi yüzümü damla damla süt etmekten başka bir işe yaramadı. Apar topar uçarcasına Karşıyaka yollarına geri döndüm. Ancak saat 3'de eve ulaştım .. Hemen pompayı aldığım internet sitesine geri iade talebimi iletim, aradım ve kendilerinden mail beklememi, gelecek cevaba göre göndermemi söylediler. Flash Gordon gibi üstümü değişip yeni uyumuş kızımın yanına şiş göğüslerle uzandım... HUZUR.

ellerini kafamda ve saçımda her gezdirişi, gözlerini en sonunda açıp küçük boncuklarıyla gözlerime dokununca. Daha da büyük bir coşku-sevgi-şefkat-mutluluk karışımı.Anlatınca hep eksik kalıyor bu duygu.


"Bunca aksilik üzerine, herhalde yukarıdaki bana 30 yıl önce doğmamın hediyesini bu şekilde veriyor" dedim içimden...


Sevgiler