30 Temmuz 2012 Pazartesi

son gün - hayvanlarla yakın temas

Merhabalar,
kahvaltımızda son günümüz olmasının verdiği hüzün bizden çok dayımla yengeme çökmüştü. Ben henüz kendimi her dakikanın hazzına kaptırmışlıkla nerede nasıl eğlenelim, masanın ahşabı, dolapların kendine has kokusu, yengemin rengarenk peçeteleri ve anneannesinden kalan fincanlarının zerafeti, mutfa şekli, pencerelerin Danimarka tarzı kilitleri gibi envai çeşit detayı kayda almaya çalışıyordum. Dayımın o sert kaşlarının altında güldümü içi gülen gözleri "siz gidince ev çok boş kalacak" diyip duran diline eşlik edercesine Su'yu izliyor, o da onun hareketleri kaydediyordu. Ah dayıcım, bunun sonu yok, ben de her güzel şeyi depo edercesine kaydetmeye çalışıyorum, özellikle kızımın tatlılıklarını ama elden gelen bir şey yok. Sayılı gün, geçti işte..

Yengem hemmen bir güzellik yapıp kahvaltımızn sonuna doğru hareketlenip internetten açılış saatlerini kontrol etti ve yaklaşık 25-30 km yakındaki bölgemizin hayvant bahçesi "Tierpark Neumünster" gitmek üzere yola çıktık. Hem de dün yapılan kurabilyelerden azıcık yanımıza katık yaparak:) O ne muhteşemliktir yenge yahu....

Giderken içinden geçtiğimiz Neumünster kasabası (mı desem - şehri demiyim- bizim şehirden anlayacağımızdan bayağı küçük ama tabii ki bir Alman kasabası olmasıyla gelen en minik detaylardaki malzeme ve yüzey kalite farkları, şehir planlamasındaki insancıllık göze çarpıyor:) Plön arası 30 km kadar ve otobüs işliyor gün içinde sürekli. Ama yol bildiğin ağaçlar ve tarlalar arasından geçiyor. Arada serpiştirilmiş ahırlar bulunan 2-3 köy...

Haycanat bahçesine varmadan Neumünsterdeki kik discount marketten kuzu için yağmurluk tulum ve mont takımı aldı yengemler. Yine kasada bir minik arbede yaşadık:)Su'yun kış ve aslında yağmur için çok güzel bir takımı oldu. Bahçedeyken iyi ki almışız dedirtti haca çünkü sürekli yağmur damlaları peşimizdeydi. Hatta bir ara abarttı ama biz tam tekmil hazırlıklı olduğumuz için bana mısın demenden yağmurda park gezdik. Muazzam temiz bir hava, uzun uzun ağaçlar altında ayılar, kurtlar, yılan kafesi, domuz ağılı, foklar, bir sürü bir sürü hayvancağızı ziyaret ettik. Kızım bazen hayvanlarla çok ilgilendi, bazen de sadece merdivenleri inip çıkmaya takıldı. Bir süre meme diye vızvızladı, kurt kafesinin yanıbaşında emzirme molası verdik:) İlk girişte çekçek'e binmemek, arkamızdan çektirmemek vb gibi nedenini anlayamdığımız arızalarla ciddi ağlayıp moral bozsa da bir süre sonra çok sevdi ve keçileri beslemeye bile kalkıştı. Tok keçileri ağırlamak zor oldu ama çok eğlendik.
İşte oradan anılarımız...


Akşam da yağmur dinip güneş açınca en yakındaki ineklerin evini kuzuyla ziyarete indik. Almanca konuşan çok şirin tombulca bir teyze bize anlmadığımızı belirtmemize rağmen buzağılarını sevdirdi:) Eşimin kucağında hayretlerle izledi buzağılarla ve çok sevdi kızım. Hala favorimiz inekler ve filler...
Bu günlük bu kadar:)

29 Temmuz 2012 Pazar

yağ yağğ yağğmurr - 2

selamlar,
bir önceki postumun çook uzadığını fark edip keseceğim zira evde geçirilmesine rağmen dolu dolu bir gün oldu:
Hamur işleri fırına sürüldüler ve şişip, pişip evi güzel güzel kokuttular...Yapılan eggler hamurunun içine çok az özel bir isveç tarifi pasta kreması ve şekersiz krema ile tazecik frambuazlar bol bol tıkıştırıldı...

Kuzucuğum bu sırada kendini bahçeye yağmurdan çıkamadığı için elimizdeki tüm kalınları giyerek balkona attı ve oynadı oynadı uykuya yenik düşene kadar bir sehpa üzerinde oynadı durdu...


VEEE; sonuçlar:


Yengemin Hamburg'da oturan kardeşi bizi de görüp tanışmak amacıyla onca yolu tepip geldiler ve maaile güzel bir akşam çayı sofrası kurduk, çay kahve hazırlayıp başına üşüştük... Açlık başıma vurmuş olmalı ki daha güzel çektiğimi sanıyordum ama detaylı bir fotoğrafını çekememişim yapılanların, bir sonraki denememize umarım...

sevgiyle kalın...

yağ yağ yağğmmuurrr :)

Bugün evdeyiz galiba:)
kahvaltıdaki görünüm buydu ve devamı da geldi, tatil için erken sayılacak bir saatte kahvaltımızı bitirmemize rağmen dün akşam başlayan yağmurun dineceği yoktu. Ara ara artan sağanaklar ve bulut geçişleriyle şenlenen gökyüzündeki hareket biz insan mahlukatlaırna sadece daha da artan yağmur olarak geri döndüğünden şimşekleri, bulut geçişlerini ve muhteşem manzarayı izlemekten başka seçenek bırakmadı. Zira izmirden 37 derece sıcaktan serin olabilir düşüncesiylealınan iki hırkadan başka minik kızımı yağmurdan koruyacak bu yaşına uygun yanımızda hiçbirşey yoktu (bakmayın, evde de yoktu, sonuçta daha bu boyunda hiç kış geçirmedi ki:)

Yengem yine bütün maharetiyle günümüzü şenlendirmeyi bildi. Dün topladığımız 4 kutu ahududu(frambuaz) ne olacak? Muhteşem tatlılara dönüşümünü kare kare görüntüleyebildim. Tarif isteyenler beri gelsinnn...
Kızım bu sırada durmaz, ben de nasıl yapıldığını öğrenemem diye tahmin yürütürken yengem "al bakıyım sen de şununla oyna" diyip koca mayalı hamurdan bir parça ona uzatmaz mı? Ben "aman yenge sıkılır, şimdi mundar eder, orayı burayı yağlar, batırır" dememe kalmadan, bizimki yengemin hamur açışını gördüğü son 1 dk içinde olayı kapmış hamura nasıl bir şeyle bastırayım diye bakıyormuş. Eline biberonunu tutuşturmamla, babasıyla hamur açmaya başladı küçük kuzum. nasıl utandım onu kısıtlayıcı düşüncemden ve ne kadar uzun süre oynadı kuzum o hamurla...Hemen hemen yengem işini bitirene kadar sıkılmadan kendine minik minik parçalardan kurebiyeler hazırladı.
İşte bu güzel etkinlikten kareler...


Muhteşem işbirliği içinde toplu hamur işi yapımı aktivitesinden sonraki ara aşamalar aşağıdaki gibi gelişti.:

Öğleden sonrayı nasıl bekledik ve sonuçlar ne oldu buyrun bir sonraki yazımda...

28 Temmuz 2012 Cumartesi

frambuaz tarlaları

Selamlar,
bugün hava kapalı, o yüzden çok hızlı davrandık ve ne zaman yağacağı belli olmayan bu bölgede kuzumun uykusunu falan beklemeden hemen yola koyulduk. 5-10 km yakında çok büyük bahçelere asma tarzı askıya alınarak yetiştirilmiş, çilek, ahududu (frambuaz), kiraz ve vişne tarlalarına gittik. Bahçelerde bu hafta aralığında (ağustosun ilk haftasına kadar) ahududu toplama zamanıymış. 


Girişteki minik standdan her birimiz bir küçük plastik kap aldık ve bizi yönlendirdikleri sıraya daldık. hacanın serinliğine, kapalılığına aldırmayan yaşlısı genci elinde kabı hem topluyor hem atıştırıyor. Biz de gördüğümüz gibi yaptık:)
Herhangi bir arlerji tehlikesinden korktuğum için biraz ahudududan sonra eline kraker tutuşturup sıralar arasında koşturmaya teşvik edince Su kızım tam anlamıyla kudurdu, neşeden kahkahadan kırıldı ve tabii ki yoruldu:)

Elimizdeki kaplar dolduğu gibi çıkışa yollandık ve o sırada bulutlar ilk damlaları atıştırmaya başlamıştı. Söylemeye gerek yok tabi, kuzu ilk köşeyi dönüşte sızmıştı:)
Ne yalan söyliyim, ben bile yorulmuşum, temiz hava benim bünyeye fazla geliyor hep uyuyasım geliyor:)Insanın ruhu dinleniyor burada aslında... öğlen uykusundan sonra dışarıdaki yağmur nedeniyle içerde zor zaptettik Su'yu neyseki pergolalı geniiişş bir balkon var da her yağmurda oraya kaçıyoruz:)

Bakalım yarın ne aktiviteler bekliyor bizi...

27 Temmuz 2012 Cuma

bir güzel gezi daha...

Merhabalar, 

Bu sabah koskocamn bir sofradan zar zor kendimizi ayırıp, büyük tereddütlerle "ha gidelim, ha gitmeyelim", "yağmur % kaç, internetten bakalım" derken hazırlandık olağanca hızımızla ve nispi derecede uzak bir açık hava müzesine gittik. Bölgenin tarih ve etnografya müzesi şeklindeki Freilichtmuseum Molfsee  ortaçağda yaşanan ortamları birebir oluşturarak - evler, ahırlar, okuş, camcı, nalcı, marangoz, oyuncakçı, yeldeğirmeni, vb her türlü olası iş koluna ait çalışanların evleri ve iş mekanları- bir büyük alan tekrar yaratılmış. Kendi içinde döneminin zamanını devam ettiriyor, çevrede sizden başka günümüze ait insanlar da dolanmasa biraz fringe dizisi gerçek olmuş gibi de hissedebilir aslında insan. 




 tipik çatılar ve çiftlik binasının hemen yanında değirmen...

Kuzumla bir o evin içine bir bu evin içine gire çıka dolandık durduk... Hatta girdiğimiz ilk bina sepetçiye aitti, sazlardan sepet, araba, leğen, hemen herşey yapan bir grup çocuk grubunu hayranlıkla izledik.
İlk bulduğumuz at arabasının arkasına tırmanarak çevreyi izlemek biraz olsun uykusuzluk ve kızımın 2 yaş krizi hazımsızlıklarını dindirdi :) 

Dönüşte yürüme yolları kenarında kısa bir meme molası verip dinlendik. Sabahki yağmur tehlikesine rağmen tepemizde öyle yakıcı bir güneş vardı ki ağaç dışına çıkmamaya çalıştık pek:)
yolda hemencik kucağımda sızan minik yavru evde de aynen uykusuna devam etti. Yemeğini bizden sonra, uyanınca yedi ve yengem yine akşam için süper yemekler hazırladı. Ahhh taze patatesler diyorum, başka da bir şey diyemiyorum; şöyle minik minik haşlanmış toplar, tereyeğıyla...lezzette son nokta....

bu günlük sevgiler...

26 Temmuz 2012 Perşembe

Kuzey gölleri - kısa Plön turu

Selamlar,
evi daha iyi tanıdıktan sonra çok sağlam bir kahvaltı yaptık ve 250 mt uzağımızdaki damın ineklerini yakından görme şansını değerlendirip koşturduk sokağa ancak çoktan araziye salınmışlardı, ancak uzaktan seyrettik. Alt arazinin de havaların iyi gitmesi nedeniyle hasadı başlamıştı ki benim gözlerimle burnumun contası bozuldu ve ciddi sıvı kaybettim...Bu kadar çok burnumun aktığını hatırlamıyorum.

Sonrasında bahçede bol bol oynadıktan sonra kuzuyu uykuya teslim ettim. Havadan mıdır nedir o kadar güzel uyuyor ki:) Öğle yemeği ve ardından arabaya atladığımız gibi rota: "Plön". Şehirdekileri başka bir yere çağırdılar diye düşünüyor önce insan çünkü alışılagelmiş tatil beldelerinin kalabalığı burada yok. Kişisel tercihim "yüksek volume yanında güneş ve tuzlu su, bir dilim karpuza 20 tl verilen beachleriyle bir sürü koy" yerine "göl kenarında bir patates-bira" olurdu.
 Hava 2 gündür şansımıza buradakileri şaşırtacak kadar iyi gidiyor:) Güneş yakıyor ama gölge gerçekten serin. Su, kendisi yürümek ve keşfetmek derdinde biz de peşi sıra bir çok yere boş boş arabasını gezdiriyoruz veya babası ya da ben göle atlayıp ördeklerle yüzmesini engellemeye çalışıyoruz. Ben soğuk olacağı düşüncesiyle mayosunu almamıştım yanımıza ama bu gidişle bir gün plajı olan bir yere gideceğiz ve biraz suya girmeyi deneriz artık:)

Şehrin merkezi olan yürüme şeridinde dondurmacı, bir iki kahveci- fırın, bir kaç kıyafetçi, biraz eczane ve bir kaç kapalı dükkan vardı. Dondurmacıların ve kahve dükkanlarının önü dolu, anladık ki herkez bu sokaktaymış. Ancak buna rağmen elimiz kolumuz kimseye değmeden rahat rahat yürüyüp önümüzü görüp, eski binalara bakabiliyoruz. Buradan da yüzölçümünü ve kişibaşına düşen m2yi anlatabildim sanırım:) bir minik köpek biz dondurma alırken Su'yun bacaklarını yalamış, bizimki de mutluluktan kudurmuş:) günün geri kalanında durup durup onu anlattı. Dayımla yemgem Ulaş'ı de ikna edip kahve-fırın arası bir yerde mola verdik. Ben de Su kuzuma gelen geçeni izlerken meyve püresini yedirdim. Eş zamanlı mola bitti ve tam ayaklanmaya meğletmişken kalktık...
Güzel bir kısa gezinti sonrası dönülen bahçeyi sulama işinde ve "toprakla oynama konusunda" dayısına yardım etti minik Su. Fıskiyeyi oralara buralara doğrultup pek bir güldü havadaki su damlalarına, güzel bir akşam yemeğinden sonra azıcık muhabbet ve kuzuyu uykuya daldırma göreviyle odaya yollandım. Ama uykumuzu almış olduğumuzdan geri dönebildim ve tatlı ile çayda bizimkileri yakaladım:)
Herkezi yatırdıktan sonra yarın yollamak zorunda olduğum makaleyi gözden geçirdim. Son bir iki ekleme kalmıştı aklımda.Onları da bitirdim. ama hiç bitmez, gönderdikten sonra aklıma daha düzgün cümleler hep gelir, hem de en alakasız zamanlarda, teker teker damdan düşer gibi...
Neyse, ikinci günümüzü de çok mutlu geçirdik ve çok güzel bir uyuyla 3.güne dönüyoruz...

sevgiler.

Yolculuk Hamburg? Yok dayı, çoook başka yerlere..

Selamlar,

uzaklardan giriyorum bloguma. tatilimizi geçirmek üzere geldiğimiz Kuzey Almanya Plön şehri Dersau kasabasından...neden orası? Burası Ahmet dayımızın evinin bulunduğu kasaba. Güzel ve beklediğimden çook daha sorunsuz uçak maceramızdan 


Sonra Hamburg'a indik ve yaklaşık 1 saat sürecek araba yolculuğuyla Dersau'ya doğru yola çıktık. Öne doğru bakan koltuğunu mu, sabah 6'dan beri değişik değişik ortamlarda bulunmaktan sıkıldığından mıdır nedir kuzucum bir süre sessiz oturduktan sonra içli içli ağlamaya başladı ve feryat figan, araba durdu.... yazık, dayımlar panik halde terlediğine falan üzüldüler ama ben biliyorum bizim hınzırın yorgunluk başına vurdu, ana kucağı ve memesinden daha fazla uzak kalmak istemedi. Kucağımda uyur uyumaz arası eve vardık.
Amman aman o nedir?Bir adet cennet bahçesi.
Fotoğraflardan da anlaşıldığı üzere, tam da "ömürlük" denen tipten bir kır evi. Merdivenden indik çıktık sayısız defa ama en sonunda yeşil çimler daha cazip geldi.Bir de yengemiz yeğenlerinin eski oyuncak kutusunu çıkardı ki...içinden ne geçse eline oralara buralara saçarak koştu durdu kuzum. Kızım arabadaki huzursuzluğunu mutlu kahkahalarla değişti neyseki ve hepimiz rahatladık. Çok güzel bir akşam yemeğinden sonra yorgunluktan (sanki izmir'den yürümüşüz gibi) ve bence asıl temiz havadan yattığımız yerde hareketsiz kalakaldık, sabah o kadar dinç uyandık ki. Üzerimizde pofur pofur örtülerle, serin sabaha uyanıyoruz. Gözlerimiz manzarayı kaydetmek ve bir daha hiç unutmamak istiyor işte o kadar sevdim burada sabahı. Ekinler hasatta, benim ağzım burunum alerjiden birbirine karıştı tabii ki. Ama olsun elimde mendille dahi çok mutluyuz burada...
 bizimki aldı eline küreği, daldı çiçek tarhına.... tavuğuna kışt diyen olmayınca da battı çıktı topraklara rahatça:)

23 Temmuz 2012 Pazartesi

bilenler bilmeyenlere...

Merhabalar,
bilenler bilmeyenlere, duyanlar duymayanlara aktarsın.
Bu çığlık bugnü onun, yarın senin öbür gün benim olur.
Kulağı tıkayıp geçmek çözüm değil, damarındakini paylaş, paylaş ki insan olduğu onuruyla ve gururuyla yaşa...
Ot gibi gelip saman gibi gidenlere karışma....

defne bebek için!

LÜTFEN!

kızımın günlüğüne...

Kuzum özür dilerim,
Seninle birlikte vakit geçirip hem de iş yerinde deliler gibi çalışma dönemindeyim. Senin yeniliklerini not etmeye vakit bulamadım, sadece onların zevkini çıkarmaya bakıyorum.

Oyun grubuna gittikçe iyi alıştın, önce CD ve kağıt ile balık yaptınız, parmak boyalarında çok iyisin, süper bulamaçlarda her rengi kullanıyorsun:) evde de ay sonunda benim suluboyama musallat oldun, sana feda olsun... yumurta violünden tırtılını akşam bize gösterişindeki heyecanın, oyun oynarken yüksek ciddiyet ile oyun ablanı takip edişin çok şirin meleğim. Okuldan dönerken çok yorgun olduğun için öğle yemeği yiyemiyordun, artık okulunda arkadaşlarınla masada yiyorsun ve onda da gayet iyisin:) hatta sana ekmek, pişi, makarna veren okulumuzun yemekçi teyzesinin kucağında herşeyi unuttuğun duyumları alıyorum:)

23 ayının sonlarına doğru 3-4günlük tatil içinde yabancılarla olan etkileşimin listene "Ali" kelimesini kattı. Ayrıca ev çalışmaları sonunda "ayşe" ve değişik bir "utku" versiyonu ile ellerle desteklenen "bitti" kelimesi listeyi uzattı.

Televizyondaki çuç çuf diyarında tren gibi yapıp salonda dönüp durman, tatilin son günü gördüğün su kuşu aysu'nun kıyıda ellerinin üstünde kayıp hareket etmesini minik havuzunda taklit etmen, haftasonu halanla Ediz'in öğrettiği "ku vakvak" şarkısına hareketlerle eşlik etmen...hepsi hızla, ard arda bir yenisi eklenerek gerçekleşiyor. Neyi ne zaman yaptın yetişmekte güçlük çeker olduk. Her akşam bana büyümüş geliyorsun. Ama gece olup yanımda uyuduğunda ilk günkü bebeğimsin. 

aklıma geldikçe eklerim, işte azıcık da foto:)




8 Temmuz 2012 Pazar

Bodrum Mazı Koyunda 3 gün...

Merhabalar,
sizlere mazı Koyunda temmuzun ilk haftasonunda yani sezonun ortasında geçirdiğimiz son derece mütevazi kaçamak tatili anlataacağım. Gitytiğimiz pansiyonun internet sitesinden de nasıl bir yer olduğu fikrini edinebilirsiniz ancak yerleşke hakkında daha önce gitmediyseniz tahminlerin dışında alışılmış "Bodrum cemiyet hayatına" uzaklığı nedeniyle kendine özgü ritmine değineceğim. İstediğiniz eğlencelik bir tatil ise, sizi başka bir zaman ağırlamak isterim, bu sefer dinlenmelik bir tatil durağı var.

Bodruma varmdan mumcular sapağından girip 34 km gidiyorsunuz. (Açıkçası bu bile tatilden istediğinizi sorgulamanız için sebep olabilir çünkü, gece kıyafeti aldım yanıma, nerede giyeceğim ben bu taşlı ayabbımı diye düşünüyorsanız, mazı koyu size istediğinizi veremeyebilir:) Taş pansiyon, mazı köyü caminden  sağa dönünce gittiğiniz neredeyse tek şeride düşen delik deşik köy yolunun sonuna doğru kaşınıza çıkan sapaktan sağa dönünce ferforje kapının arkasında. Canla başla sabah erkenden temizlikle güne başlayıp ekmekleriniz ikızarmataya koyulan, akşam karnınızı doyurup eşiniz dostunuzla muhabbete geçirene kadar çalışan geniş bir ailenin işletmesi. Ana binaya ek olarak Bungalov tabir ettikleri odalardan oluşan minik bir yapılanma. Tam pansiyon şeklinde çalışan bu işletmede ana bahçe tyüm gün kullanma alanı, kahvaltı mekanı, öğle yemeğine kadar serilme, çocukların koşturup oynama yeri, akşam yemeği salonunuz...orta mekanın iki ucunda oturma bölgeleri var ki kah birinde serildik bir gün kah ötekinde...Pansiyona ait sahil şeridi biraz dar olmakla birlikte iskeleden denize girip iskele üstü güneşlenebilirim derseniz sorun yok.

tüm koyda maksimum 4-5 tane pansiyon var ve en yakın yerleşim noktası da 2 km yukarıda kalıyor. Dolayısıyla eğlence, akşam yemeği ışıklı sahil yürüyüşleri yerine yemek sonrası sahilde dalga sesleri eşliğinde sindirim yürüyüşü beklentisinde olmanızda fayda var.

Yemekler o gün taze taze yetecek kadar pişiyor, sabah doyurucu bir kahvaltı, öğlen zeytinyağlı ya da kıymalı dolma türü ev yemeklerinden derlemeler ve akşamları sıklıkla balık, ara ara sıkılmayın diye fırında tavuk ve ızgara köfte. Her yemek sonrası mutlaka meyve! Gün içerisinde atıştırmak huyunuz ise daha önceden temn etmenizde fayda var, burası sabahtan akşama yiyeyim içeğim mekanı değil çünkü restaurant da işletmenin ana fikri gibi ev mutfağı gibi çok profesyonel bir aşçı usülü değil, çok kalabalık bir aileye pişirilen anlık yemeklerle döndürülüyor. Bu nedenle de evdeymişsiniz gibi lezzetliler...Kızımızın sütü için, onun işletmenin saatlerinden farklı günlük döngüsü için bize çok yardımcı oldular, bebeği ile gidecek ailelere duyurulur. Mutfağın buzdolabında sütümüzü pürelerimizi sakladık.

Kızımızın saatleriyle denizin dalga- rüzgar ritmi bir türlü uyuşmadığı için dalgalı denizde çimmekle geçtiyse de tatilimiz aslında deniz de güzel. Bebeksiz ya da büyük yaşta çocuklu çiftler denizin hakkını daha iyi vereceklerdir. Bölgenin genel rüzgar ritmi, sabahtan öğlene kadar karadan denize hafif, öğleden sonra denizden karaya orta ve dolayısıyla dalga yaptırıcı şekilde rüzgar mevcut. Sabah kahvaltı öncesi yüzmek, akşam 6dan sonra durulan hatta 8-9 arası berraklık ve durgunlukta sabahı aratmayan tertemiz denizde yüzebilmek hoş bir deneyim olur...

Bu kadar anlattıktan sonra işte size değerlendirmeniz için kareler...


Bu kare de Mazı koyuna hoşçakal derken...

Taş Pansiyon'a önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor, yıllardır oranın tadını alıp, "ben aradığımı buldum" diyen aileler sırada oldukları için telefonla Mehmet Bey'den istediğiniz zaman aralığında doluluk durumunu kontrol edin derim...