19 Nisan 2014 Cumartesi

Kara haber tez duyulur.

Dün bir şey daha oldu...
Müzeden çıkışta otobüs'e koştuk, çok da tatlı konuşkan bir şoför amca bizi aslında kartımız uygun olmamasına rağmen kabul etti ve istasyona götürmek için aldı. Cepten maillerini kontrol eden Gamze amcam ile akrabalık bağımı sorunca babaannemin artık dayanamadığını anladım. 

Insan kendini ne kadar hazırlarsa hazırlasın buna alışmak zor ama belki uzakta olmanın belki bu haberi her telefonda bekliyor oluşumla ilgili, kendimden beklemediğim bir metanet sergiledim denebilir. Gamze benden daha çok üzüldü, bu haberi hamile halimle bana duyuran kişi olmaktan. eninde sonunda olacaktan kaçınılmıyor, hepimizin beklediği son aslında. 

İlk torununu gördüğünde hastalığı çok ağır değildi.

İkincisini göremediğine üzüldüm. yukarıdan bizi gözetirsen oğluşu mutlaka gürüyorsundur babaanneciğim.
bana kattıkların çok çok çok fazla, ne yazsam ne desem az, hepsi aslında benim temel taşlarımda...
Cennet olsun mekanın... 
Merhaba,
uzun zaman oldu, hasbi hal edemedik, işler güçler demiyorum, onlar herkesde var...haftada bir gece İstanbul'a gidip ardından eve dönüp iki geceyi yolda geçirince hamilelikten yavaş yavaş etkilenmeye başlayan vücut yorgunluk gösteriyor sanırım.
Akıl zaten bambaşka yorgun. uyku hali geldi geçiyor, vaktim olsa uyuyacağım:) İş yerindeki sorumluluklar aynı anda artışa geçer mi? Geçer, geçti de:) Sürmenajın sınırlarında unutkanlığıma zaten alışmış ailemin yüksek toleransıyla yaşıyorum:)

Nisan başından sonuna koşturmacayla geçti ve araya istanbuldaki okul tatile denk gelince iş gezisini sıkıştıralım dedim. Oh aman çok güzel denk getirmişiz, Avrupanın ülkelerinde olmamak gereken bazı zaman ve yerlere misal Milano ve Paskalya günlerini ekleyebilirsiniz. şehir merkezinde yemek yiyecek yer bulamadık desem? inanılır mı inanın...Sayılı restaurant ve dondurmacının önğnde sıra olunuyordu.

Amsterdamdaki ilk dolu dolu geçen iş günümüzün gecesi şok ile bitti. Otelimiz (!) bir acayip çıkınca kendimizi sabaha ağzına kadar dolu Amsterdam'da cmt gecesi nerede kalabiliriz diye aranıp taranıp  1 geceliğine havalimanında otele attık. Sabah pijamalarımızla kendimizi havalimanına giden takside bulduk yine ve otel odamıza geçemesek de minik ve lezzetli bir sandwich kahvaltısıyla (havalimanındaki girişte sağdaki cafe muhteşem bu konuda:) şehir merkezine çufçufladık.

Soğuk falan demeyip bir sürü turist yine yeniden Amsterdamdaydı. Bu sefer şeytanın bacağını kırıp müze gezebildim ve en sonunda "die nachtwatch" tablosunu ve onun kankaları bir sürü bir sürü ünlü eseri elimden geldiğince dikkatlice inceledim.

Merkeze yakın bir yerde güzel bir öğle yemeği üzerine tekrar gezdik bolca yürüdük, dam square'deki şenliği izledikten sonra da yavaş yavaş otelin yolunu tuttuk:)

Otel odamız 10 numaraydı neyseki ve bize dün geceki saçma sapan tecrübeyi unutturdu... ŞAKA,otel odamız çok güzel olmasına rağmen tabiki unutmadık, ayağımızı hep denk atacağız bundan sonra:)

Şimdilik bu kadar, yarın Milano'ya geçiş var...