31 Temmuz 2011 Pazar

temmuz gezmesi

Dostlar,
şu fuara gidecek ürünlerden bir ikitanesinin modellemesini yapıp mockupçıya göndermek, raporlamalar, devam eden projeleri koğuşturmak, ürünleri biri bitmeden diğerinin başvuru süresi başlayan yarışmalara göndermek derken benim kafa 1 milyon oldu. Bu hafta perşembeden başlayıp dün biten kombi inşaatını ucuz atlattık. Ancak evde yapacağım birkaçyer değişimi ve ferahlama harekatı nedeniyle şu anda evin görüntüsü "ya kaçacağım ya kalıp savaşacağım" durumda:) hoppacık halde, sürekli yürümek ve orayı buraya katmak isteyen merak patlaması yaşayan kız çocuğumla evdeyiz:)

gönül tatil istiyor hem de çooookkk.... geçen haftasonu kısa bir Ankara kaçamağı yaptık, hemen anlatayım. İşyerinden çok yakın arkadaşım hamile. Onu 30. haftasdır rahatsız our yorulur demeden görmeye gittik. Su ilk kez uçağa bindi ve hiç huysuzluk çıkarmadı. saat 5de evden çıkmamıza rağmen süper mutlu, heryere gülen sevinç çığlıkları aran bir bebek oldu. Uçakta emdi, çevreye takıldı, her deliği inceledi ve inşte emerken de uyuya kaldı kucağımda. Taaki havaş otobüsüne binene kadar 40 dk orada buradayken hiç istifini bozmadan uyudu. Sonra da havaşta gelene geçene gülümseerek zıplama telaşına girdi.

Eve vardığımızda bizi muhteşem bir sofra bekliyordu. Çiçekler içinde muhteşem bir balkonda yemyeşil çimlere karşı serin bir kahvaltı ortamı. Daha dinlendiricisi ve arkadaşlarımın özlediğim sesleriyle daha keyifli vakit geçiremezdik. işte size o kahvaltıdan bir kuple...

Haftasonumuz dabu güzel başlangıç ile çok güzel geçti .Pazar günü eğmir gölü kenarındaki bir balık restraurantına gidip "deniz ürünleri nasıl mundar edilir" adlı dersi uygulamalı olarak gördük. Izgara ahtapotumuz köfte tadındaydı. Şiş dil yağda yapılıyordu. Çok enteresan deniz ürünü pişirme yaklaşımları tabi bu benim gibi bir Egeli'ye:) Neyse, yemek yapmayı hakkıyla bilen herkez, malzemenin özüne saygı gösterilmesi gerektiğini, nei nasıl pişirmek gerektiğini bilmeli diyerek bu bahsi kapatıyorum:)

Yine de göl kenarı çok güzeldi çünkü orada da çok eğlendik, kıkırdadık durduk Ayşegülümle bir araya her geldiğimizde yaptığımız gibi:)
 Oh, minik Bade kızları da aramıza katılınca bizim Su ile yaptığımız gibi kıkırdar dururlar artık:)Bu güzel haftasonundan sonra yine tam gaz bitmek bilmeyen işlere gömüldüm ve bir kaç mesaiden sonra ancak cuma akşamüstünü görebildim. Yine inşaatla geçen bir cmtden sonra pazar günü baba kız yanyana uyurken maillerimi okuyorum sakin kafayla.

öperim herkezleri...

9 Temmuz 2011 Cumartesi

sıcak vurdu bizi

Sevgili okur,
haftanın ilk günü olan naçiz nefret edilesi pazartesi günü bitmeyen bir iş nedeniyle mesaiye kaldık. Aklımdaki program gittikçe "çıkınca direkt kuğu gölüne gideriz, ordan annemlere gider kızımızı alırız, o evde uyumaya devam eder" gibi değişirken babamı sat 6da arayıp bu programı alıştıra alıştıra söyleyecekken o önce davrandı. "mutlaka bize uğrayın gidin baleye, Su'yun ateşi çıktı akşamüstü şimdi annenle içerde uyuyorlar" dedi. Evet bende şafak attı, vitesi 5'e takıp işi ancak ancak 8de bitirip, birlikte çalıştığım bölüm akadaşımı da bornovada baleye bıraktıktan sonra "vın turizm" babamlara. Kızımı yemeğimizi yiyecek kadar bize izin verdi ki annemin içerden bize seslenmesiyle ok gibi fırladım. Su uyanmış ama eller kollar ayaklar buz vücut sıcak, üstüne sos niyetine titremeye de başlamış. Gözler Garfield gibi yarım yarım, yorgunluktan açamıyor bile kuzum. Hemen tek bildiğimi yaptım ve memeye dayadım sıcacık minicik kafasını. Ağzının içi o kadar sıcak ki diş mi çıkarıyor diye kontrol etmeye parmağım soktuğumda "Amanin" diye geri çektim. Ulaş o emeyi diye uğraşırken iki kolundan da ateşini ölçtü ki 39.3.
İki memeden de bizimkisi iyice yorulup tekrar halsiz kalınca, hemen salona geçtik ve ben telefona sarılıp doktorumuzu aradım. Durumu özetleyince fitil vererek  ılık banyo önerdi, fitil işe yaramazsa beni tekrar arayın diyerek rahatlattı. hemmen duş ve fitil, 15 dakika sonra da baştan ayağı kuvvetli bir terleme ile su attı kızım resmen. Sonra da hemen kudurmaya geçti yerdeki oyuncaklarıyla.

Ertesi gün yine hafif hafif akşam ateş yaptı. Gece 37,5 ateşle uyudu hep. Ben de artık çarşamba gini sorumluluk alıp doktra gitme zamanıdır diyerek izin aldım. Doktorumuz bir gün önce akan burnuna ve artık çıkmayan ateşini gözlemleyerek "soğuk algınlığı" diyerek yine sakin sakin konuştu bizimle. Sıcaklar nedeniyle çok accaip terleyen kızım herhalde haftasonu misafir kızının hapşurmalarından da hafif bir nm kaparak şifayı kapar gibi yaptı. Bizi korkuttu.

Çocuğun aksırıp tıksırıyorsa, neden misafirliğe gidersin? insanları niye bu yaz sıcağında grip tehlikesine atarsın? hele hele minik bebek varken. Neyse çok tatlı bir kızcağızdı, ailesi de keza öyle...şanssızlık diyelim...

şimdi düze çıktık, güzel bir cumartesi geçiriyoruz. Çok güzel bir kahvaltı yaptık, sadece 45 dk uyudu kızım, şimdi içeriden sesleri geliyor babasıyla. Onları öpeyim ve devir teslim alayım kuzuyu.

iyi haftasonları.

3 Temmuz 2011 Pazar

Köy Maceramız...

Merhabalar,
cumartesi kızımın babaannelerine yani köye gittik. Tabi kızım daha sabahtan yolda uyurken sucuk gibi sırılsıklam oldu ve hafif ekşiyen ekmek gibi kokmaya başladı:) kızımı duş almadan önce Ediz abisinin su havuzuyla tanıştırdık, Sonuç ne mi oldu? ardı arkası kesilmeyen gülücükler...Oyuncaklarının da çoğu yüzyormuş suda bunu da görmüş olduk:)

Duş alırken hava sıcak da olsa estiği için sırtını sürekli kurulayıp durduk ama o yine de çok eğlendi.

Pazar günü uyanınca bir baktık ki babamla annem çoktan uyanıp bizim bağa sulamaya gitmişler. Biz de kızımızı alıp peşleri sıra bağa girdik. Kuzumun başına güneş geçmesin diye yemenimizi de eksik etmedik. Ama fotoğraf makinesini evde unuttuğumuz için onun bu güzel halini genç asmalarla çekemedik, evde görüntüleyebildik.

kızım bütün haftasonu boyunca emekledi, sandalyeye, koltuğa tutunup ayağa kalktı, kudurdu durdu. Pazar öğleden sonra eve vardığımızda hala oynayacak enerjisi vardı ki sanırım hep böyle devam edeceğiz:)


1 Temmuz 2011 Cuma

babalar günü

merhabalar,
eve vardık ve size kızımın ilk uzun mesafe yolculuğunu anlatacağım, biriktirince yazmanın da tadı olmuyor ilk andaki gibi zaten:)

18 mayıs cumartesi Su olacaklardan habersiz her zamanki gibi 6:30 gibi uyandı. Ben önceki gece yarısı heyecandan uyuyamayarak valizin başında dört döndüm. Aman onun busu bunun şusu diye diye... Gideceğimiz yer hakkında kocam benim kafamdaki tüm 4 yıldız hayallerini birer birer parçalasa da ben yine tatilden umutlu bir biçimde kahvaltısını yaptırdım kızımın. Onun da keyfi yerinde olsa gerek güle oynaya saati 9 ettik. Ben bir ara her odayı gezeyim ve çıkalım diye içeri gttim ki döndüğümde babasının kucağında kızım uykuya dalmaya meğletmiş. Bu zamanını araba yolculuğuna denk getiremediğim uyku nedeniyle 11'e kadar evde kızımın başında oturduk. Uyandığı gibi fırladık diyelim ama yine nasıl olduysa saat 12 idi:) Ben hiç anlamadım:)
Velhasıl arabaya yerleştik, oynaya oynaya Aliağa'yı bulduk ordan sonra kucağa terfi etmek için mızmızlanarak
eli avucumda sızdı kaldı kızım rutin olarak:) Nasıl özlemişim yol yapmayı, iş yerinde nasıl nasıl bunalmışım meğerse...Ancak yola çıkınca tatile ihtiyacımın diz boyu olduğunu anladım, hisedece kvakit kalmamış çalışmaktan.

Az kalsın kaçırıyorduk ki Akçay sapağından dönen dolmuşlarla aynı anda kırmızı ışığa takıldık ki onlarla bir dönüverdik sahil beldemizin içine. Gittiğimiz apart hotelin arkasında babamların evledikleri ilk yıllara kadar  yazlıkları varmış. Ben yerini tam olarak bilmiyordum, dönünce öğrendik, bilsem yerinde neler esiyor bakardım. belki 2. göbek sahiplerini görürdük içinde, belki bir apartman. Muhtemelen de apartman:) Çok garip hissettim arabada otele doğru şehrin içinden yol alırken çünkü oranın yerlileri normal  bir cumartesi öğleninde bir kaldırımdan ötekine geçerken biz aralarından kaç yüz km öteden deniz kenarında nefeslenmee gelmişiz. O kadar "şehir içi", " meskun mahal" havası ağır ki arada askılı tshitlü ellerinde havlulu insanlar görmesek unutacağız nerede olduğumuzu. Marmaris, Çeşme gibi yerlerde böyle hissetmedim hiç çünkü oraları yazın bir başka çehreye bürünüyor. Yüzmek, içmek, gürültüde dans etmek, terlemek, servis sektörünün atılganlıkları arasında kaldırımda adım atmaya çalışmak.Akçay'dan çok farklı....

Otelimize vardık. hayal ettiğim manzarı yakalayan bir apart odamız var. salon, 2 oda banyo. Böyle sayınca süper geliyor kulağa. hatta balmanzaramızın resmi aşağıda:)

odamızın veandasından bu grüntü maaesfe içerideki kalite ile desteklenemedi:) Ama bunu sorun ettik mi hayır? çok eğlenceli vakitler geçirdik bu sitede...
Akşam küçük kızım Akçay'ın bir ucundan diğer ucundaki eşimin arkadaşının nişanının olduğu otele gidene kadar uyudu. Böyle devam etmedi, arabadan koltuğuna aktarırken uyandı. O kadar uyumluydu ki oraya da uyum sağladı ve yüksek müzeik sesine rağmen herkeslere gülücükler dağıttı. Yemeğini bir güzel yedikten sonra da babasının kucağında bir ar ortandan kayboldular ve geldiklerinde kızımı arabasına yatırdık, muhabbetimize, yemeğimize devam ettik.
Bu saadet kızımın uyanıp meme istemesine kadar sürdüyse de otelin resepsiyonundan ricamız kırılmadı ve onların ofis odasında kısa bir iki odaya giriş vakasıyla emzirmemizi de tamamladık ve tekrar uykuya daldı kuzum.
Ertesi gün bizim için her zamanki gibi erkenden başladı ve kuzuma aldığım babalar günü hediyesini giydirip babasını uyanırdık:) Umarım her babalar günü bunun gib imutlu uyanır, sağlıkla geçiririz. Kahvaltı gezimizden sonra havuz başına 2 sat rötarla indik çünkü kızım sabah uykusa daldı ve aramızda tam 2 sat uyudu, biz de onunla bir uyuduk, dinlendik. Biz odamızda uyurken tüm arkadaşlarımız, çoluk çocuk havuzda bir güzel eğlenip yorulup dönme moduna bile gelmişlerdi. Oraya vardık, çok kalabalık ve öğlen 12 güneşinde havuza girmek istemeyince azıcık hava alıp çevreyi seyreyliyip, odamıza geri dönüp toplandık. İşte havuz başında kızımın babsıyla muhabbetleri..

Bu karelerden sonra rotamız otelden çıktıktan sonra arkadaşlarımızla Cunda'ya doğru şekillendi. Cunda'da karışık tost  üstüne dondurma yedikten ve elimizde bir kap lokma ile ara sokaklarındaki incik boncukçulara daldıktan bir kaç dakika sonra kızımın iyice uykusu gelmesi üzeerine ekibin geri kalanlarına veda edip arabaya yollandık. Adadan Ayvalık'a bağlandığımız noktada gözünü yuman kızımla elele Karşıyaka'ya kadar sessizz sakin geldik. Tam 2 saat deliksiz uyuyan kızım tam evimize dönen ışıklarda gözünü açtı. Güzel başlayan haftasonumuz yine çok güzel, sağ salim, keyifli bitti...

overloaddddd!!!!

Sevgili okurlar, 
babalar günü haftasonunda Akçay, Ayvalık, Cunda gezimizi, ondan sonraki haftasonu ofis nöbeti ve akabindeki sakin ev hayatımızı yazacağım yazmasına ama... Haftaiçi mesai yapar oldum, geceleri SU uyuyunca bilgisayarda iş yapar oldum. Kızımın ağlayarak beni çağırmasıyla gece 12'den sonra o kucağımdayken ekranda iş bitirmeye çalışırken buluyorum kendimi.Cuma günü dahi mesaideyim ne bu biieeee!!!
Sevmiyorum böyle olmasını ma asevgiyi kısa zamanlara sıpdırmak olmaz diyerek yine iki düzgün cümle kurabilmek adına yarını bekliyorum.
evden kafam sakinken yazacağım canlar, hatta kızımın yeni fotoları ve videoları da sırada görücüye çıkmayı bekler. Onları da ekleyeceğim.

öperim,