23 Ekim 2011 Pazar

Su kuzum keşifte

Bu haftasonu köye gidip son güneşli havalardan faydalanaıp temiz hava aldık. Devam eden inşaata bakıp "nasıl bu kadar büyük hatalar yapılır"ı tartıştık:) ben inşaatı yapıyor olsam bunu yapabilir miydim? gibi sorularda dolandık köy yollarında. Kuzum da babaannesiyle çok güzel vakit geçirdi. Çevreyi pek merakla ve bitmek bilmeyen ıh ıhlarla inceleme sevdasında...


Hep dışarıya çıkmak istiyor, aklı fikri "kedi var mı? kuş nerde? Dede ne yapıyor? incirin yaprağı, asmanın meyvesi...diye diye liste upuzun. Şehirde görmediği bir bütün yaşam burada. O yüzden sürekli işi gücü bu yere kadar cam kapıyı nasıl geçerim, nasıl dışarı çıkarım diye düşünmek oldu uzun süre...

19 Ekim 2011 Çarşamba

14 ay - 2

Ekimin 2. haftası, kuzu görev başında.
görev (genel hatlarıyla): sevimlilik kisvesiyle her delik karıştırılacak.
bugünkü vukuat: Aslında bu olay bir süredir yapabildiği birşeymiş ancak akşam yemeği esnasında ilk kez vuku bulunca ben de ilk kez görebildim.
Kuzu biz yemek yerken alıp başını oraya buraya deli fişek gibi giderken müzik setini görüyor. Önünde minicik ayakları üzerinde uzanıp tuşlarına basıyor ama rastgele değil. Açıyor, ve radyosu çalmaya başlayınca bize dönerek sevimlilik suratı takınıp kollar havaya, hemen oynamaya başlıyor.

Birkaç saniye sonra hop öbür düğme. Bu sefer radyo susup, kaset kapağı açılıyor. eliyle kaset kapağını itiyor. Tuşların tüm fonksioyonlarını bizimki deneyimlediği için, bi 10-15 dk bunlarla ciddi ciddi oynuyor. Sonra yemeğimiz bitene kadar alt dolabın kapağını açmaya çalışarak ıh- ıh -ıh lıyor. Meğer kuzu oradan kaset ver bene demek istemiş.

Eh dana annesi! Hampur humpur kafanı yemeğe gömeceğine acık dinle de anla değil mi?

selam olsun her minik cimcime ve minik fırtına annelerine...

17 Ekim 2011 Pazartesi

14 ay doldu...

Eveeet,
 bir yaş derken yok fuar için Berlin'e gitmem, 1 yaş aşılarından sonra bir aralık bulup kısacık bir doktor kontrolü ve bir de kuzumun orada zımbalanması, babasının bir hafta kadar Almanya seyahati, bir haftasonu arkadaşlarımızla ikinci deniz maceramıza Özdere'ye gitmemiz, ardından benim bir haftasonu Talin'e gitmem derken. Eylül de bitti.Ekim ortalandı. Kuzumun.13. ayını anlayamdan 14ç ayı da bitti. şaşkınlığımı ancak atlatıyorum ve 14. ayının içindeki aktivitelerine (benim için absürt olanlarına) değineceğim.

1 yaşına varmadan bendeki takı tukuya pek bir meraklı olan kızım çekiştirmesin diye çoktandır ben de unuttum takı nedir. Oysa Su öncesinde alevde cam boncuk yapan, kemeraltında bir yıla yakın ustaların ustasından ders alan bir kişiydim:) Şimdi ortadaki odada kutularda gün ışığı bekliyor alet edevatlarım. Neyse, konuyu kuzuma getirebilirsem; onun da bu takı ilgisi benden geçmiş diyeceğim. Kolye küpe ne varsa deliriyor. Elien alıp illa bakacak. Ancak bende olmayan "kendine bakımı"! Saçını iyice uzadığı ve gözünün önüne geldiği için tepesinde fıskiye yapmaya alıştırabilmiştik. (toka mı, asla! tokalar oyun içindir bir de büyüklerin takması için - Su asla kafasına bişi değdiremez!!En azından bütün yaz bizi fitil etti) Saçını taramayı öğnemiş gibi hareketler yapması ama saçlarını daha da karıştırması çok komik oluyor.

Ekim başında, bir sabah kahvaltısı sonrasında kuzu elinde bir mama broşürünü kapıp ıh ıh ıh diye anneme götürür. bizimkiler tok olduğu için mamayla ne işi olacağını önce anlamazlar. Ancak bir süre sonra babaannemin yardımcısı Nursel abla, ben anladım diyip bizimkinin saçının fıskiyesini resimde mama yiyen kız gibi ikiye çıkarır. Bir minik kfadan iki yana hafifçe eğilmiş iki fıskiye. İşte kızımın süslülük emaresi:) Ben de saçımı iş yerinde tarıyorum çoğu zaman:) Bu da benim berduşluk emarem:)

Umarım kuzum böyle devam eder:)