31 Ocak 2013 Perşembe

Sömür kızım ananı:)

merhabalar,
Dün doktora yollandık ve merhaba orta kulak iltihabı:( Tanıştık kendileriyle 30. ayımızda.
çok konuşan kızımdan inciler sıralayacağım ard arda... Bu aralar sürekli kouştuğudnan arada o kadar güzel cümleler patlatıyor ve ben hep klavyeden uzakta oluyorum...

Onu okuma, bunu oku anne! (milyon sefer Cemile'nin bilmem kaçıncısını elime tutuştururken)
uyusun da büyüsün, uyusun da büyüsün neeeeyni (bacaklarında pepeyi ya da minnisini sallarken)
süslü, paytak, çıt, bıd, kücük... (süslü, paytak, çıtırık, bıdırık, küçük vakvak)
ben küçüldüm anne (çok ağırsın taşıyamam deyince).
çook büyük kule yapıcam, üstüne mamur koyucam. (hamur kısmı harici gayet anlaşılır değil mi?

Anneye vicdan yapmak istenince de sessiz sessiz yanıbaşımda "sen gidicen, ben yalnız kalıcam" demez mi? Sanki evde bir an olsun yalnız kalmışmış gibi...Bu hastalıklar arda arda huyunu suyunu değiştirdi kuzumun...

hadi sonumuz hayrolsun...

27 Ocak 2013 Pazar

Fiko Dede ve kuzuSU




Annem bu haftasonu yine sağolsun yedirdi içirdi bizi o ayrı, ama kuzine üstüne kestane koyduk, yanına da kedi gibi yanaştım kuzinenin, tadı keyfi anlatılmaz:)

Bu haftasonu köye gittiğimizde annemler artık düzgün düzgün konuşup, beğenmediğinde ayar verebilen, kızıp küsmesini sadece hareketleriyle belirtmekle kalmayıp tafra koyan ve aksiyon alan SU ile tanıştılar. Ama bizi en çok şaşırtan Su'yun kullanmaya başladığı yeni kelimeler ve kurduğu cümlelerden ziyade dedesiyle eriyen buzların yerini kaynayan kazanların alıp peşinden düşmemesi oldu. Dedenin de bağda işleri başladı eve yorgun argın geliyor ama Su kızımız onun aklını çelip eninde sonunda koş koş oyununa kandırıyor. En sonunda onunla bir TV'de ne varsa yatıyor yanına, maksat gönüller bir olsun:) Baktı ki dede caillou'yu değiştirdi, tepesine çıkıp çıkıp onu "seviyor" bam bam bam...




Hep böyle olsun haftasonlarımız, kah kah kih kih gülelim sizin hallerinize:)

18 Ocak 2013 Cuma

cavcav civciv

bizim minik cavcav civcivimizin çenesi bir düştü, pir düştü.
uyandığı an o kadar tatlı bir " anne, nereye gidiyouz? sorusu soruyor ki en somurutk en soldan kalkmış tavırların yelkenini suya indirir. Sanki her sabah farklı yere gidiyor muşuz, çok mobil bir hayatımız varmış gibi:) Oysa işlerimiz gereği sıkı sıkıya bağlı olunan ve ancak geçen iki hafta ailemizden ağır bir grip vakası geçmesiyle sekteye uğrayan bir rutinimiz var.

Bu rutin içinde sürekli bir yenilikle gelen kızımın kendisi. sayı sayma heyecanı son sürat devam. arabada yoldaki direkleri, elektrik direkleri arasında büyük top dirençleri, bayrakları, otobüsleri, aklına ne eserse sayıyor. Şimdilik 10'a kadar. 10dan büyük sayıları ayırt ediyor; mesela dergi sayfalarında gitmesi gereken sayfaya sayıya bakarak gidiyor ancak telaffuz etmiyor. Açıkçası hiiç acelemiz yok. Sadece onun bunu şimdilik görsel hafızasıyla yapmasını eğlenceli buluyorum ve açıkçası geliştirmey yönünde ne gelirse aklıma oyunmuş gibi anlatıp denetiyorum.

Tablette bir süredir oynadığı eşini bulmaca oyunları fazla basit kaçıyor, yenisi yenisi diye bağırıyor. sayıları birleştirip bir şekli tamamlamaca, resimdeki boşluğa gelecek nesneyi bulma gibi oyunlar ilgisini çekiyor ama ilgisini asıl "suluboya" ve kes-yapıştır aktiviteleri daha çok çekiyor bu aralar.

Pepe bebeğini alıp ayaklarına koyup uyusun da uyusun diye şarkı söylüyor, anne, pepe hasta - ilaç içsin diyip ilaç içiriyor masucuktan. Anne hasta deyip beni yatırıp alet edevatıyla kalbimi dinliyor, kulapıma bakıyor. En da dedesinin kalem/led ışığıyla gözlerime bakıyor. Bu hastalık kuzumda çok büyük ilerleme kaydettirdi. Neyse ki çok ağırlaşmadan 3. günü ateşi kontrol altına alıp,  öksürüğünden de 2 hafta içinde büyük oranda kurtulduk. Ama bu arada köyden kayınvalidem geldi. Sağolsun, onun da düzenini bozduk, ama Su ile çok iyi kaynaştılar. Biti kanlanıp, şımardığında yine bir okkalı "Giiit" çekip eliyle itiyorsa da, bunu sevdiklerine yaptığını anladık artık.

Geçen ay keşfedilen tren raylarına  şato ve evlerde eklendi. Su en uzun kuleyi yapıp, neredeyse bitirmeye dayanamayıp kendisi yıkıyor güm diye. Bu aralar birşeyleri atma eylemi başgösterdi. Umarım çok derinleşmeden unuturuz.

hastalandığı ve babaannesiyle evde olduğu için okula göndermedikçe arayı açtıkça açıyoruz. Bu durum beni korkuttu ve artık son 3 bün annemden rica edip okula götürmesini istedim. İlk gün gitmeyeceğim diye bağıra bağıra ağlamsının ardından bim'e gideceğiz deyince babaannesinin peşine takılan kuzu, okula gidince içeri bir girmiş, 2 saat sonra çıkmış ancak:) Benzer durumlar ertesi günler takip etti ve cumayı bulduk. Bu hafta ilk gün annem okual götürülmesi gerken meyveleri öne sürünce isyan dinmiş ve yeni eldivenlerini takıp okula tıpış tıpış gitmiş. Ama yine de her sabah uyanınca "anne, okul ııh" diyerek bir şansını deniyor.

Şimdilik bizden böyle...aşağıda da yalap şap deneme yaparken çektiğim foto. Hastalıklı ve mızmızken nasıl gözüktüğünü kayda geçirmek adına:)


Sevgiler,

2 Ocak 2013 Çarşamba

29. ay çok farklı oldu sanki...



Nasıl geçti anlamadım. 
Ben nerdeydim?, kızım yanımda değil miydi? kulaklarım gözlerim işlevini yerine getirmiyor muydu diye sorular uzar gider... Kızımdaki değişimleri listelemek mümkün değil ama bebeklikten minik çocukluğa (toddler) geçiş işte bu ay oldu, parmak basarım:) her kelimenizi tekrar başlaması, hem de hemen siz söyledikten sonra. Ezberleyen bir bilgisayar çalışıyor hissyatı uyanıyor bir iki kelimeden sonra. Evde bilgisayardaki arı ve mickey çizgi filmlerinden öğrendiği şeyler rutinleşti artık. Uçaklar, trenler sadece heyecanlandırıcı değiller günlük yaşamda var olan objeler. O da bunları olduğu gibi kabul ediyor. Tabii "aydede" ile şarkı söylemek, uzun saçlı atların uçtuğu dergi sayfalarını takip etmek yaşın gerektirdikleri:) 

Sayılar konusu birden popülerleşti ve 5'e kadar sayan kızım artık 10'a kadar sayıyor ve 8 sayısını bilinçli olarak atlıyor. "bir, iki ,üç,dört, beş, atı, yedi, kokuz, on"; 7'den sonra ne var deyince de "sesiz" siyor ama hiç istekli değil, mahçup bir gülümsemeyle, geveleyerek.
Suluboya sevgisi daha da arttı. Evdeki liseden kalma "sulubolam" onun mülküne geçti artık. Neyseki bir sarı önlük aldık da üst baş da gecevakti darmaduman olmuyor. Anne de geçen süre içinde bişeyler öğreniyor az da olsa:) 

Bu tren raylarından salona kurulan devasa oyuncak nasıl ilgisini çekti, nasıl mutlu etti kızımı bir görseniz, neyseki babasına uydum, ne gerek var bir başka oyuncağa demedim. Bu 10 numaradan vurdu.

Özellikle bir yemek ayırmasa da sevmedikleri oluştu maalesef. Liste çok kabarık değil ama köfte makarna, patates, et, balık, tavuk bulgur, mikserden geçmiş mercimek vb sebze çorbası, tarhana, şehriye favorileri. Bunlar dışındaki yiyeceklerde nasıl bir yaklaşım sergileneceği zaman, mekan, ruh hali gibi değişkenliklere bağlı...
Bakalım bundan sonra daha ne olcak diye düşünürken beni hep şaşırtan kuzum, daha nelerle şaşırtacak beni?

sevgiler...