Merhaba dostlar,
ne zamandır değinmek isteyip vakit bulamadığım, daha doğrusu bahsederken hakkını vereyim istediğimden "geniş zamanlar" beklediğim bir konuya değineceğim. Geniş zaman bulduğumdan değil, bu konu artık iyice aciliyet kazandığı için!
Anne dostu toplum'dan ne anlıyoruz? Annelerin haklarını biliyormuyuz? İşyerinde hor görülüp, değil etik-insani; yasal hakları bile göz göre göre çiğnenirken ağzımız açıp bir kelam edebiliyor muyuz? Ya da bu haklar nasıl oluyor çiğneniyor? kim çiğniyor? Çiğneyenleri de analar doğurmadı, ağaçta mı oldular?
Bu sorular uzar gider de bunların sadece bazılarına cevap niteliğinde olacak aksiyonların alınabilmesi için iş yine "doğuran", "emziren", "çalışıp çabalayıp büyüten" annelere kalacak gibi. Emzirme platformu yeni bir gelişim ile "Anne Dostu Toplum Platformu"na dönüşmek için çalışma halinde....
Bu dönüşüm ile ilgili geniş bilgiyi anne-dostu-toplumdan-ne-anliyorsunuz linkinden bulabilirsiniz.
Ben kendim cevaplarımı vereceğim, buyurunuz tartışalım, gelişelim, çoğalalım!Sesimizi ancak çoğalırsak duyurabiliriz.
Benim annedostu toplumdan anladığım nedir?
Anne dostu toplum, anne adayına ve anne olana önce insan, sonra da anne olduğu için omuzlarındaki doğal sorumlulukların farkındalığıyla yaklaşan toplumdur. Anneden beklentiler anne olduktan öncesiyle sonrası şekliden iki dönemden oluşur aslında ve bunun farkında olan toplum anne dostudur. Anne olduktan sonraki ekstra sorumlulukları, içinde olunan duygu durumunu bilerek anneye maddi manevi destek olabilen toplum anne dostudur.
Kendi başımdan geçenlerden (aile içi deneyimler ve işyeri maceraları) ve yakın zaman önce okuduğum loğusa hikayelerinden sonra Türk toplumunun anne dostu olmaya son derece uzak görüyorum. Bebeğine önce çok sevimli gülücükler atarak karşılayıp ağlamaya başlayınca aynen surat değiştirenler mi, bebek arabası daracık masalar arasından geçerken tekerler bir yere takılırsa yardım edeyim diye yanaşıp offlayıp puflayan çalışanlar mı... neler neler... çocuk giyeceklerine, yiyeceklerine şerefsizce abuk subuk maddeler katarak üretim yapanları..neyse akla gelmesin bile sütümüz kaçar...
Annelerin toplumda karşılaştığı en büyük üç sıkıntıya örnek:
1) Toplumda emzirme son derece namahrem ve anne topluma açık alanda emziremez. Bu akıl almayan ve kadını eve kapayan zihniyetin uzantısı olgu toplumumuzda hala güçlü.
2) Yeni doğan her ağladığında nedense önce anne değil de çevresindekiler tarafından "aç olduğu" kanısına varılarak annenin yetersizliği ve mama gereksinimi öngörülür. Oysa annenin sağlığı ve annenin süt üretimi koşulları düşünülerek destek olunmalı, annesütünün yetip yetmediğinin ölçütü bebek ağlasıyla kıyaslanmamalı.
3) Doğumdan bir ay sonra işyerinden telefon açılıp "ne zaman başlıyorsun?" diye telefonla taciz etmekten, işe başlanınca arşiv odası, depo köşesi, tuvalet gibi yerlerde sütünü sağmaya "izin" vererek evdeki bebeği anne sütünden etmeye çalışmak da gelişen toplumumuzun yeni alışkanlıklarından sanırım.
Anne dostu işyeri dendiğinde aklıma öncelikle annelerin kolay ulaşımında temiz elektrik prizi ve soğutma cihazı bulunan bir emzirme odası tanzim edilmiş olması. Anne dostu işyeri süt iznini topluca kullandırıp, isteyene yasal hakkı olan ücretsiz izni veren işyeridir. Anne dostu olan işyeri, işe bayan alırken onu erkek egemen yapısında ezebileceğini düşünerek değil, onun ileride anne olup iş planını buna göre yapması gerektiğini öngörerek işe alım yapan işe yeridir. İşyeri performans değerlendirilmelerinde anne olunması nedeniyle "performans düşüklüğü" iddia etmeyen, bilakis şirketin yararına esneyen çalışma saatlerini gerektiğinde "anne" lehine esnetebilen işyeri anne dostudur.
Çalışan bir anne olarak işyerinde yaşadığım en büyük sorun emzirme odası olmadığı için sağım yaptığım odalarda rahatsız edilmem oldu. Sağlık nedeniyle ücretsiz izin istediğimde ancak bir hafta sonra kendi ücretli iznimden 15 gün lütufmuş gibi verilip eve gönderilmem de ayrı bir hayal kırıklığı oldu. Çalışan annenin bir sorunu da, Türkiye'nin "ya tüm gün çalış ya hiç çalışma" şeklindeki işyapısı nedeniyle çocuğuna bakmayı öncelik edindiğinde ailenin ekonomik olarak çok etkileneceği gerçeğiyle hep ikilimde yaşamasıdır. Aslında çocuğuna bakmayı öncelik edinmek hala pek çok aile için bir lüks. Oysa hayatta geri gelmeyecek bir zaman dilim aynı zamanda. Acaba kaçımız çocuğuna kendisi bakmak amacıyla, çocuğuna iyi bir gelecek sağlamak için para kazanmayı bir kenara itebiliyor? ya biriktireyim? ya da biriktirmeyeyim ama en bakayım. Bu büyük ikilemde kalmak da en büyük zorluklardan biri. Benim elimde sihirli değnek olsa işte tam buraya bir nokta vuruşu isterdim. Sabah insani bir saatte işe gidip, insani bir süre çalışıp, adaplı bir saatte evime gelip, evin yemeğini hazırlayıp çocuğumu doyurup, evime ve kendime bakmak için insani bir süreye sahip olmak isterdim. Belli çalışma saatinin gerekiyorsa bir süresini ofiste, belli bir süresini evden çalışmak isterdim. İşte sihirli ya bu değnek ne güzel hayaller kurdurttu bana...
Haydi, anne adayı arkadaşlarım, emziren anneler, emzirmiş, çocuğunu büyütmüş ama bu sıkıntıları okuyunca dün gibi hatırlayan anneler, siz de sesimize katılın. Çoğalalım.
Sevgiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder