Şubatın başında Amsterdam'da hatta
Nordwijk'de işim ne? Evet,çok soğuktur burlar bu zamanda- İzmir bile soğukken-
ama 4-5 Şubat tarihleri arasında Nordwijk'de düzenlenen Uluslararası Tasarım
Toplantısı (Design Summit)'na katılmakla görevlendirildik bölüm arkadaşımla. İş
başa düşünce appar toppar (cuma günü belli oldu, cmt gecesi yolculuk) uçak,
otel ayarlaması derken evdeyiz ve eşya topluyorum. Daha geçen hafta
Amsterdamdaki fuardan gelen arkadaşlardan yün içlik almadan olmaz sözleri beni
benden aldı.Zaten soğuktan oldum olası hazzetmeyen ben yeniyeni alışmaya
başlamışım, bir de bu uyarılarla iyice ajite oldum. Ben evde Su kuzumun hafif
mızıldanmalı hafif ateşli dönemini yeni geçirmeye çalışırken eşim hemen
kaptı geldi bir tane içlik...
Orada neler yapılır, neler edilir hiç bir
fikrim olmadığı gibi bu spontan iş gezisinin sadece pazar öğleden sonrası
Amsterdam'da olabileceğiz. Nordwijk denen yere haritadan bakıyoruz. Deniz
kenarı. Süper nidaları duyuyorum sizden ama denizin fotolarını görünce o
sesleri hatırlatırım(!) Neyse pazar sabaha karşı 03'de istanbul'a yaptığımız
"öldürücü" aktarmanın ardından kendimi frappucinoyla ödüllendirdim
tabii ki:) Oradan Amsterdam'a yolculuk başladı ve 12 gibi bagajlarımızı alıp
metor istasyonuna yöneldik.
Ben bu siteden ve beni yönlendiren bir kaç
linkten gerekli hemen hertürlü donanımı öğrendim gitmeden:
iamsterdam ve amsterdam info sitelerini tavsiye ederim. Temel bilgilerin
hmen hepsi mevcut. Sonrası improvizasyon:)
Ulaşım sistemleri engerasyonu çok çok
başarılı, her istasyondan oraya buraya şuraya inip binip çıkıp giriyorsun.
Herşey iyi hoş da; yurt dışından 2-3 günlük gelip şehrin içinde bile
duramayacak bizim gibiler için bozuk para dışında para kabul etmeyen bilet
makineleri biraz aşırı yükleme oldu. Ayrıca biz mi göremedik (çok da aradık
ama)bilmiyorum ama havalimanı tren sitasyonunda kağıt parayı bozan makinelerden
olmaması da ilginç geldi biraz. Biraz kart depozitosuyla özel bir kart alıp- PT Smart Card (OV-chipkaart) - bu tren bileti makinalarını kullanmanız mümkün ancak
açıkçası o kartın içinde ne kadar para kaldı, kalmadı, bir daha ne zaman
kullanırım, kullanır mıyım düşüncesiyle almak istemedik. Elimiz mahkum bilet
için görevliden yararlanarak bilet başına extra (danışma) ücreti ödeyeceğimiz
gişeye yollandık Tren sistemi o kadar hızlı ve çok kullanılan bir sistem ki
hemen adapte olabildik desek yalan olur. İlk beklediğimiz peron yanlışmış, iyi
ki birisine yine de sormuşuz. Amsterdam'a 15-20dk akarcasına gittik. İndiğimizde bavullarımızı
ne yapacağımız derdini de önceden yol arkadaşımın Amsterdam'a gelmiş olmasının
verdiği bilgiyle tren garındaki bavul bırakma kutularına attırıverdik.
Kesinlikle tavsiye ederim, iki boyutu var, gitmeden bavullarınızı bu kutu
boyutlarını forumlardan öğrenip ona göre düzenlerseniz daha az depozit
verebilirsiniz:) bu konu hakkında insanlar birbirine bayağı sormuş,
soruşturmuş...soralım- ögrenelim
Gezmeye başlamadan önce sorduk ki Nordwijk
denilen yere trenle direkt gidilemiyor ve maalsef istasyondaki görevliler oraya
nasıl bir yolla gidileceğini de çok açıklayamadılar. Dolayısıyla taksiyle
gideceğiz diyerek kendimizi dışarı attık. Hava bildiğin nemli ayaz, şu adamın
dışarıda kalan uzuvlarını dondurup sızım sızım sızlatan cinsten, ama işin
garibi ben kendimden beklemediğim bir performans göstererek bir süre içinde bu
soğuğa alıştım. Arada çizim çizimyağmur ve kapkara bir hava bize show yaptı ama
yılmadık:)
Gece haritadan çalıştığım için önceden
nereye doğru yürümemiz gerektiğini istasyondan inince anladım ve yürümeye
başladık. içinden geçilmesi gerekn ana sokak isimlerini biliyoruz ama venedik
gibi bir süreü ara minik sokakcıklarla birbirine bağlandığı için çok da
takmayıp hepsine girdik çıktık, vitrinlere, bir sürü turistle bir baka baka
yürüdük. Çektiğim fotolar karanlık, ama hava öyleydi,benim de becerim minik kamerayla bu kadar, üzgünüm:) Size aşağıdaki
resimde gidilecek yerleri görülecek sokakları çizmeye çalıştım çünkü foto
çekmek pek mümkün değildi yağmur altında:)
İstasyondan çıkıp kendimizi boylu boyunca
Avrupa'nın ve kuzey avrupaya özgü belli başlı giyim, dekorasyon vb ıvır kıvır
her türlü şeyi bulabileceğiniz zincir mağazalarının olduğu Nieuwendijk sokağına
saptık. İyi mi kötü yaptık bütçede sonradan gördük ama biz çok eğlendik:) Birincisi
hava soğuk ve yukarı bakınca binaların cephelerini inceleyecek komforu
bırakmayan yağmurla karışık rüzgardansa ev/mutfak dekorasyon aksesuarcıları
gezmek daha bir içimi ısıttı:)neyseki yolarkadaşım da benim kafadan...Biz bir
dalmışız bir baktık Dam square'e 1 saatte geldik. orada bize verilen tahta
ayakkabı magnet siparişlerini nereden alalım diye ben 1-2 €nun hesabını yapıp
modelleri karşılaştırırken biraz da resim çektim tabi:)
Dam Square
National Monument
Ve yukarıdaki resimdeki Kalverstraat'dan aşağı salınıyoruz. Hava
gittikçe kararıyor ve biz kendimizi hala çocuklarımıza bişi almaktan
alıkoyamıyoruz. Biri bizi durdursunnnn!!! (aslında çok alışveriş manyağı değilim,
yurtiçinde çok az alırım, ama yurt dışında hep "anı olsun"
"kullanırken hatırlayayım" diyen alt beynim üst beyinle savaşır durur
ve çok güçlüdür:) "Reguliers Breestraat' içinden geçerek en
sonunda karın açlığımızı sonlandıracak bir yer bulduk kendimize ve iyi ki de
bulmuşuz:)
Rembrandtsplein'da "nightwatch"
heykelini karanlıkta göremedik ama Nightwatch restaurant'da güzel bir yemeğin
lezzetini deneyimledik.
Maalesef buradan sonra çok kısacık size genel kültür şekliden hizmete vereceğim Amsterdam ile ilgili çünkü kendimizi H&M ve HEMA gibi iki güzel mağaza zincirine nasıl bir kaptırdıysak saati akşam yemeğine kadar ancak 6 yaptık- 7de yemek bitti. Biz de yorgunluktan bitmiştik. Çiçek pazarını kapanırken yakaladık, Şemsiyemiz altında istasyona geri yürüdük. Oysaki planlar şu şekildeydi:
Yukarıda verdiğim rotanın pembe kısmında devam edecek
olursak:); Rembrandtplein'dan Heineken bira müzesine kadar sallanmak
planımızdaydı. Hani olursa oradan Müzeumplein'a atlarız, ama "müze
gezmekle vakit harcamayalım, zaten yarım günümüz var oradan Leidesplein'ı
yürüyerek keşfederiz" demiştim pazar uçak saatine kadar internette
araştırırken. Gel gör kuzumun yanımda olmamasıyla sürekli onu düşünmekle ve
sıcak ortamlar vakit geçirelim bari gibi bir bahaneyle kuzey avrupa tasarımları
bizi cezbetti, el kol dolu ama bütün siparişler+25 şeklinde istasyona geri
yollandık.Tabi bir de ekstrayla!!!
"Bu kadar geldik, bira müzesini de göremedik bari redlight district ne
menem bir yermiş" demeyeyim diye sağ olsun Sultan arkadaşım bana yol
gösterdi, bir kaç kez git geri gel, tekrar git, tekrar dön o daracık
sokakcıktan derken çıktık...
Ve kırmızıyla geniiş bir daire içine
aldığım yere ulaştık. Kanalların gece ışıklarıyla zamana meydan okuyarak akan
suyla bir köprüde azıcık duraklayıp zamanın akışını hissetmek...Çok güzeldi.
Soğuk da, sıcak da etkilemiyor öyle anlarda. Tavsiye olunur. Görecekleriniz
tabii ki bununla sınırlı değil, gezin, görün, karar verin:)
İstasyondan hemencecik bavulumuzu alıp
aldıklarımız içine tıkıp taksiye atlamamızla oraya kadar geçen yolsa otoban
gibi bir yoldan 100€'ya yakın bir fiyatla otele varmamız içinde geçen sürede
heyecanlı hiçbirşey olmadı:) Az kalsın uyuya kalıyordum.
Otel ve kıyı şeridi gözlemlerim,
yarın.üzgünüm çok da eğlenemedik bu sefer ama kısmet bir sonraki detaylı
Amsterdam ve çevresi turuna artık...
sevgiler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder