24 Mayıs 2011 Salı

sıcak günler... yoksa ateşli mi desem?

Merhaba okurlar,
Kızımı bu sabah değişik bir yol izleyerek uyandırmak pahasına da olsa alıp kucağımıza işe giderken anneannesine  biz bıraktık. Huysuzluk yapmadı ama ateşlenip zar zor bir kaşık calpol içirilen sonra sırılsıklam olunup tekrar uykuya devam edilen bir geceden sonra zaten yorgundu minik kuşum.

İş yerinde yıllardır dakikası boş geçmeyen bir gün geçirdim ki kafam koccaman oldu, şişti, hala sızım sızım sızlıyor... Belki daha önce de geçirmişimdir ama işte insanoğlu bazen sünger çekmeyi çok iyi biliyor zorluklara. Dün de işe gidemediğim için iki haftadan beri düne sarkıtılan bir kaç acil iş, son dakkada bitiveren sorulara dönülmesi gereken cevaplar, acil içine düşülen bir mail trafiği, o bunu ister bu onu ister, telefonlar üst üste, öğleden sonra 3 saatlik yoğun arbedeli bir toplantı...elimde telefon aklımda annem kızımın çişini nasıl alacak ve nasıl polkliniğe götürecek sorusu. kahvaltımı 10:00'da yapmaya başladım, bu işler arasında, öğle yemeğimi 12:30da yedikten sonra ancak ilk sağımımı gerçekleştirebildim. akşam toplantıdan sonra 17:30'da ikinci kez sağıma başladım ki sonunda zor masama yetiştim, bilgisayarımı kapatıp toparlanıp çıkabildim.Bu nedenle kızım yarın az süt içebilecek:(

İşin asıl dert ettiğim yanı işimin çok olması değil, ailemi ikinci plana nasıl attığım ve bunun farkına bile varmadan nasıl kolayca oluverdiği... Kızımın çişini tahlile verebilmek için idrar torbasını bilmem kaçıncı kez taktırmak için onu kliniğe taşımak derdine annemin katlanmak zorunda kalması ve benim buna yardımım olamaması. Tahlil sonuçlarını alabilmek için bir ikinci kez klinik yollarına düşen yine annem. Ben ise bana öğlen faxlanan sonuçları doktora ancak işten çıkarken saat 6da faxlayıp, telefonla serviste hastalığına ilaç adı alıp, onu da anneme almasını salık verebiliyorum. Oh ne ala memleket... Kim anne acaba, düşünün, bulun...
Ne büyük devlet annemin yanıbaşımda olması, çok şanslıyım biliyorum ve bunun için çok dua ediyorum. Ama suçluluk yakayı bırakmazzzzz... İçten içe "bakamayacağın çocuğu neden doğurdun" diyorum kendime, sonra "onun geleceğini güvence altına alayım diye çalışıyorum" diyorum, hergünkü gitgellerim daha da depreşiyor yani... İlk kez ateşinin çıkması da benim kafamı allak bullak etti tabi.
Tüm gün "in çık-in çık" yapan ateş ile yorulan kuzu, ben eve gelince kucakğımdan inmez oluyor tabi çakmak çakmak gözleriyle. İştah yarıdan aza düştü, oyun oynıyacağım diye uğraşıyor ama iki dirhem enerjisini de ona harcayıp süzülüyor...Akşam eve gelince de 9da küt yatak...

Çabucak iyileş artık canım da ananın iki gr aklı yerine gelsin...

Not: Annem, "başımın tacısın";
        Nursel ablaya da buradan "eksik olma, dar zamanda iyi ki varsın  diyorum...


iyi geceler herkese...

Hiç yorum yok: