25 Şubat 2012 Cumartesi

Erteleye erteleye, nereye?

Çok özrü dilerim kızım.
senin 18. ayın bittiğinde yani 1,5 yaş olduğunda kendime söz vermiştim. Aynen o gün bloga giriş yapacağım ve son ay neler yumurtladın yazacağım diye. Ancak hayatıma Gamze arkadaşımın hastalığı girdi ve onu iyileştirene kadar da çıkmayacak.
Sen bu arada sana nasıl bambaşka sarıldığımın, koklarken mutluluğumuza bir şey olacak korkusuyla ağladığımın farkında olmadan yeni yeni yumurcaklıklar yapmakla meşgulsün. Geçen ay başladığın kap kacaktan yemek yapma, elinde plastik kaşıkla birinden alıp ötekine bişiler koyup tüm hayvanlarının ağzına bişi sokuşturma eylemlerin tam gaz sürüyor.
Sabah kreplerine bir ölçek kaşık mamsıyla bir ölçek aptamil tozdan koyunca daha bir güzel kokuyor bu meret ve sen daha bir kısa sürede yiyorsun gibi geldi, haftasonları menüsünde ancak bunu geliştirebildim:) Tabi yanında domatescikler, zeytincikler var:) CİK ekini yeni dişlerin gelse de kaldırsak sen de çok sevineceksin zira ancak yukarıdan tek kanat pırtlattığın 3. dişinle bir toplam 5 tane incicikle yemekleri öğütmen zaman alıyor. Sen de sıkılıyorsun, ben de kendim gibi hompiri pompiri yemediğin için hayıflanmaktan sıkılıyorum.

benim daha da çok ders çalışmam gerektiği bu aralarda daha bir sıkı sıkı sarılıp yatıyor olduk geceleri dolayısıyla senin uykunun iyice geldiği saatlerde 9~10 arası ben de küt yatak yapıyorum. E zaten bir kez uyku girdi mi ananın gözüne anlayacaksın ondan bir daha hayır gelmediğini...

Seninle ilgili yapmak istediğim fotoğraf albümü projem hala baki olmakla birlikte malzeme her geçen gün arttıkça ben de boğum boğum boğuluyorum bu yükün altında. Neyse "yapınca birşeyim kalmayacak" senin o çok bilen dedeni deyimiyle:)
Alerjin bugünlerde pik yaptığı için artık amerikadaki bir profla yazışıyorum. en yakın zamanda sana bir dermatolog bulacağım ve sen apırsan da köpürsen de kloraklı banyo tedavi sürecine gireceğiz gülüm. (neyse ki okuma bilmiyorsun:) İnan, herşey senin oranı buranı kanatmadan, kabuk bağlatıp leke bıraktırtmadan, geceleri kaşınmaktan uyanmadan huzurla oynadığın günlere kavuşman için bir tanem:)
(Fotoğraf makinemizin akarma kablosunu bulursam yine başlayacağım foto çekmeye -eskiden de çok çekmezdim ama şimdi sağlam bir bahanem oluştu:(

Arkadaşlar, bu ay da böyle geçti ve ben son iki haftanın nasıl geçtiğini hiç anlamadım. Her cuma akşamı eve dönüş servisine binerken korkuyla Gamze'yi düşündüm ve zaman bize nasıl hızlı ve aslında belki ona Atakan'dan uzak ne kadar uzun geçiyor. Ve aslında hastalığı yenmek için ne kadar hızlı geçiyor işte o aynı kahrolası zaman...Bu göreceli hayat içinde en kıymetlilerimizden nasıl da uzakta kalıyoruz istemesek de.

Sevdiklerinizle birlikte bolca vakit geçirdiğiniz, yaptığınızın ruhunuza, insanların mutluluğuna, dünya geleceğine, (en azından bunlardan bir tanesine:) iyi geldiği bir işle uğraştığınız günler dilerim...

Sevgiler

Hiç yorum yok: