Merhabalar,
3. günümüzde de Carrer Arago'nun üst yakası olan Gràcia &Eixample bölgesinde yürüyüş ile şehrin nispeten daha az turistik ama bana göre bir o kadar da bence keyif verici kısmına yöneldik. Gaudi'nin ve onun izinden giden mimarların elinden çıkmış evleri görebilmek için Pl Pablo Neruda'dan yürümeye devam ettik. Rotanın içinde La Pedrera ve Parc Guell var ama yolda bir o kadar güzel yerler daha olduğunu göreceksiniz. Otelden çıkınca önümüze çıkan ilk meydan "Plaça de Mossèn Jacint Verdaguer" oldu.
Buradan Carrer de
Mallorca'ya sapınca Casa Thomas ve
ötesinde Palau Montaner'i
göreceksiniz.
Devam edip Passeig de
Gracia caddesine direkt çıkabilirsiniz ya da Palau Montaner'den hemen sonra alta inip
Carrer d'Arago'ya çıkıp o büyük caddeden parfüm müzeisine doğru devam
edersiniz. Sonra "Casa Amatler"
i görüp oradan Casa Batlò'ya devam ettik . Eğer mimariye iliginiz varsa şehirdeki tüm bina yüzleri yaşayan bellek
niteliğindeler, kimlikleri çok kuvvetli. Mimarlık tarihininin farklı zaman
aralıklarını okumak mümkün. İşte bunlara bazı örnekler topladım. Avinguda Diagonal üzerinde Pl. Joan Charles'e doğru görülebilecek
bir örnek: Palau del Barò de Quadras:
Aynı büyük cadde üstünde Casa de les Punxes:
CasaComalat'ın ancak kapısını çekebilmişim ama bina
görülmeden geçilmemeli, bunu yaparken neler düşünülmüş dedirtiyor gerçekten
insana:)
Ve tabii ki şehir mimarisindeki
en güçlü kimliklerden, tüm bu yukarıda örneklerini gördüğümüz modern akıma
temel oluşturan Gaudi'nin efsanesi eşliğinde şehri gezmek de mümkün:
Ya da siz "ön hazırlığımı yaparım ve
mimari turumu kendim" organize ederim derseniz: Casa Singulars sitesinden özel yapıları çalışıp gelebilirsiniz:)
Bu kadar kafa
yukarılarda yürümenin sonunda günün en ünlülerinden birinde durduk, bilet aldık
o sırada dış cepheye hayran kaldık. İşte La pedrera :
Bilet alıp içeriyi gezdik
gezmesine ama çatı için sanırım bir kalabalık mı vardı, saatlik gruplar mı
sıraya giriyordu, bir şekilde çatıya öğleden sonra dönüşte girmeye karar
vermişiz gözüküyor çünkü çekilen fotoğraflarımızın güneş ışığı ve sıralaması
buna işaret ediyor. Binanın içini önceden bilgilenerek gezmek de çok iyi oluyor
mutlaka okuyun derim. O zaman kapı kulplarından banyonun lavabo musluklarına kadar
herşey sizinle konuşmaya başlıyor.
La pedrera'dan sonra geniş
bir cadde olan Carrer Grand de Gracia üzerinden yukarı doğru yürüyüşe geçtik.
Yürürken ilk olarak Casa Fuster dikkatimizi çekti. Meğer kendisi zaten
bizden başka pek çok kişinin ilgisini yıllardır çeken bir butik otele
dönüştürülmüş:)
Elimizdeki haritada
"Campana de Gracia" diye yıldız konan yer nasıl bir yer diye ana
caddeden sağ saptık ve "Plaça Rius i Taulet" 'in ortasında bir çan
kulesi gördük. İşte tam o sıralarda turist değilmişim de işime gücüme giderken oradan
hep geçiyormuşum da o saat kulesini çok kanıksamış olarak yaşadığım hissi
geldi. Ara sokaklar çok kendine özgü olmakla bir çok da hayat dolu.
Tam böyle düşünürken Carrer Piugmarti sokağındaki sokak üstü satıcıları ve onun üst sokağı "Travessera de Gracia" gibi dar ve kısa sokaklardaki küçük dükkanlar birdenbire çok tanıdık gelmeye başladı. İç çamaşırı dükkanı, kırtasiye, bakkal, çorapçı, çocuk oyuncakçısı derken bayağı bir eğlendik.Sonra ana caddenin soltarafında büyük bir pazar yerine doğru yürümeye devam ettik ve içi de dışı kadar hareketli bu güzel ve Türkiye'den sonra nispeten sakin gelen bu pazardan bir kaç hatıra kaldı:
Ana caddeden yukarı devam ettikten sonra C.Carolines'e girdik ve Casa Vicens'in cephesine hayran hayran baktık.
Oradan da tabanlara
kuvvet diyerek ana caddeden çok sapmadan ama elimizdeki harita yardımıyla ara
ara daracık sokaklardan kestirme yaparak Parc Guell'e vardık.
İşte en güzel dinlenme yeri
ve işte güzellikler:
Park'ın içindeki Gaudi
müzesini de gezmeden yapamadım:) Son fotoğraf da Gaudi'nin eşyalarından seçtiklerim.
Sevgiler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder