1 Temmuz 2011 Cuma

babalar günü

merhabalar,
eve vardık ve size kızımın ilk uzun mesafe yolculuğunu anlatacağım, biriktirince yazmanın da tadı olmuyor ilk andaki gibi zaten:)

18 mayıs cumartesi Su olacaklardan habersiz her zamanki gibi 6:30 gibi uyandı. Ben önceki gece yarısı heyecandan uyuyamayarak valizin başında dört döndüm. Aman onun busu bunun şusu diye diye... Gideceğimiz yer hakkında kocam benim kafamdaki tüm 4 yıldız hayallerini birer birer parçalasa da ben yine tatilden umutlu bir biçimde kahvaltısını yaptırdım kızımın. Onun da keyfi yerinde olsa gerek güle oynaya saati 9 ettik. Ben bir ara her odayı gezeyim ve çıkalım diye içeri gttim ki döndüğümde babasının kucağında kızım uykuya dalmaya meğletmiş. Bu zamanını araba yolculuğuna denk getiremediğim uyku nedeniyle 11'e kadar evde kızımın başında oturduk. Uyandığı gibi fırladık diyelim ama yine nasıl olduysa saat 12 idi:) Ben hiç anlamadım:)
Velhasıl arabaya yerleştik, oynaya oynaya Aliağa'yı bulduk ordan sonra kucağa terfi etmek için mızmızlanarak
eli avucumda sızdı kaldı kızım rutin olarak:) Nasıl özlemişim yol yapmayı, iş yerinde nasıl nasıl bunalmışım meğerse...Ancak yola çıkınca tatile ihtiyacımın diz boyu olduğunu anladım, hisedece kvakit kalmamış çalışmaktan.

Az kalsın kaçırıyorduk ki Akçay sapağından dönen dolmuşlarla aynı anda kırmızı ışığa takıldık ki onlarla bir dönüverdik sahil beldemizin içine. Gittiğimiz apart hotelin arkasında babamların evledikleri ilk yıllara kadar  yazlıkları varmış. Ben yerini tam olarak bilmiyordum, dönünce öğrendik, bilsem yerinde neler esiyor bakardım. belki 2. göbek sahiplerini görürdük içinde, belki bir apartman. Muhtemelen de apartman:) Çok garip hissettim arabada otele doğru şehrin içinden yol alırken çünkü oranın yerlileri normal  bir cumartesi öğleninde bir kaldırımdan ötekine geçerken biz aralarından kaç yüz km öteden deniz kenarında nefeslenmee gelmişiz. O kadar "şehir içi", " meskun mahal" havası ağır ki arada askılı tshitlü ellerinde havlulu insanlar görmesek unutacağız nerede olduğumuzu. Marmaris, Çeşme gibi yerlerde böyle hissetmedim hiç çünkü oraları yazın bir başka çehreye bürünüyor. Yüzmek, içmek, gürültüde dans etmek, terlemek, servis sektörünün atılganlıkları arasında kaldırımda adım atmaya çalışmak.Akçay'dan çok farklı....

Otelimize vardık. hayal ettiğim manzarı yakalayan bir apart odamız var. salon, 2 oda banyo. Böyle sayınca süper geliyor kulağa. hatta balmanzaramızın resmi aşağıda:)

odamızın veandasından bu grüntü maaesfe içerideki kalite ile desteklenemedi:) Ama bunu sorun ettik mi hayır? çok eğlenceli vakitler geçirdik bu sitede...
Akşam küçük kızım Akçay'ın bir ucundan diğer ucundaki eşimin arkadaşının nişanının olduğu otele gidene kadar uyudu. Böyle devam etmedi, arabadan koltuğuna aktarırken uyandı. O kadar uyumluydu ki oraya da uyum sağladı ve yüksek müzeik sesine rağmen herkeslere gülücükler dağıttı. Yemeğini bir güzel yedikten sonra da babasının kucağında bir ar ortandan kayboldular ve geldiklerinde kızımı arabasına yatırdık, muhabbetimize, yemeğimize devam ettik.
Bu saadet kızımın uyanıp meme istemesine kadar sürdüyse de otelin resepsiyonundan ricamız kırılmadı ve onların ofis odasında kısa bir iki odaya giriş vakasıyla emzirmemizi de tamamladık ve tekrar uykuya daldı kuzum.
Ertesi gün bizim için her zamanki gibi erkenden başladı ve kuzuma aldığım babalar günü hediyesini giydirip babasını uyanırdık:) Umarım her babalar günü bunun gib imutlu uyanır, sağlıkla geçiririz. Kahvaltı gezimizden sonra havuz başına 2 sat rötarla indik çünkü kızım sabah uykusa daldı ve aramızda tam 2 sat uyudu, biz de onunla bir uyuduk, dinlendik. Biz odamızda uyurken tüm arkadaşlarımız, çoluk çocuk havuzda bir güzel eğlenip yorulup dönme moduna bile gelmişlerdi. Oraya vardık, çok kalabalık ve öğlen 12 güneşinde havuza girmek istemeyince azıcık hava alıp çevreyi seyreyliyip, odamıza geri dönüp toplandık. İşte havuz başında kızımın babsıyla muhabbetleri..

Bu karelerden sonra rotamız otelden çıktıktan sonra arkadaşlarımızla Cunda'ya doğru şekillendi. Cunda'da karışık tost  üstüne dondurma yedikten ve elimizde bir kap lokma ile ara sokaklarındaki incik boncukçulara daldıktan bir kaç dakika sonra kızımın iyice uykusu gelmesi üzeerine ekibin geri kalanlarına veda edip arabaya yollandık. Adadan Ayvalık'a bağlandığımız noktada gözünü yuman kızımla elele Karşıyaka'ya kadar sessizz sakin geldik. Tam 2 saat deliksiz uyuyan kızım tam evimize dönen ışıklarda gözünü açtı. Güzel başlayan haftasonumuz yine çok güzel, sağ salim, keyifli bitti...

Hiç yorum yok: