7 Şubat 2013 Perşembe

Mini Amsterdam turu



Şubatın başında Amsterdam'da hatta Nordwijk'de işim ne? Evet,çok soğuktur burlar bu zamanda- İzmir bile soğukken- ama 4-5 Şubat tarihleri arasında Nordwijk'de düzenlenen Uluslararası Tasarım Toplantısı (Design Summit)'na katılmakla görevlendirildik bölüm arkadaşımla. İş başa düşünce appar toppar (cuma günü belli oldu, cmt gecesi yolculuk) uçak, otel ayarlaması derken evdeyiz ve eşya topluyorum. Daha geçen hafta Amsterdamdaki fuardan gelen arkadaşlardan yün içlik almadan olmaz sözleri beni benden aldı.Zaten soğuktan oldum olası hazzetmeyen ben yeniyeni alışmaya başlamışım, bir de bu uyarılarla iyice ajite oldum. Ben evde Su kuzumun hafif mızıldanmalı hafif ateşli dönemini yeni geçirmeye çalışırken eşim hemen kaptı geldi bir tane içlik...

Orada neler yapılır, neler edilir hiç bir fikrim olmadığı gibi bu spontan iş gezisinin sadece pazar öğleden sonrası Amsterdam'da olabileceğiz. Nordwijk denen yere haritadan bakıyoruz. Deniz kenarı. Süper nidaları duyuyorum sizden ama denizin fotolarını görünce o sesleri hatırlatırım(!) Neyse pazar sabaha karşı 03'de istanbul'a yaptığımız "öldürücü" aktarmanın ardından kendimi frappucinoyla ödüllendirdim tabii ki:) Oradan Amsterdam'a yolculuk başladı ve 12 gibi bagajlarımızı alıp metor istasyonuna yöneldik.
Ben bu siteden ve beni yönlendiren bir kaç linkten gerekli hemen hertürlü donanımı öğrendim gitmeden: iamsterdam ve amsterdam info  sitelerini tavsiye ederim. Temel bilgilerin hmen hepsi mevcut. Sonrası improvizasyon:)

Ulaşım sistemleri engerasyonu çok çok başarılı, her istasyondan oraya buraya şuraya inip binip çıkıp giriyorsun. Herşey iyi hoş da; yurt dışından 2-3 günlük gelip şehrin içinde bile duramayacak bizim gibiler için bozuk para dışında para kabul etmeyen bilet makineleri biraz aşırı yükleme oldu. Ayrıca biz mi göremedik (çok da aradık ama)bilmiyorum ama havalimanı tren sitasyonunda kağıt parayı bozan makinelerden olmaması da ilginç geldi biraz. Biraz kart depozitosuyla özel bir kart alıp- PT Smart Card (OV-chipkaart) - bu tren bileti makinalarını kullanmanız mümkün ancak açıkçası o kartın içinde ne kadar para kaldı, kalmadı, bir daha ne zaman kullanırım, kullanır mıyım düşüncesiyle almak istemedik. Elimiz mahkum bilet için görevliden yararlanarak bilet başına extra (danışma) ücreti ödeyeceğimiz gişeye yollandık Tren sistemi o kadar hızlı ve çok kullanılan bir sistem ki hemen adapte olabildik desek yalan olur. İlk beklediğimiz peron yanlışmış, iyi ki birisine yine de sormuşuz. Amsterdam'a 15-20dk  akarcasına gittik. İndiğimizde bavullarımızı ne yapacağımız derdini de önceden yol arkadaşımın Amsterdam'a gelmiş olmasının verdiği bilgiyle tren garındaki bavul bırakma kutularına attırıverdik. Kesinlikle tavsiye ederim, iki boyutu var, gitmeden bavullarınızı bu kutu boyutlarını forumlardan öğrenip ona göre düzenlerseniz daha az depozit verebilirsiniz:) bu konu hakkında insanlar birbirine bayağı sormuş, soruşturmuş...soralım- ögrenelim

Gezmeye başlamadan önce sorduk ki Nordwijk denilen yere trenle direkt gidilemiyor ve maalsef istasyondaki görevliler oraya nasıl bir yolla gidileceğini de çok açıklayamadılar. Dolayısıyla taksiyle gideceğiz diyerek kendimizi dışarı attık. Hava bildiğin nemli ayaz, şu adamın dışarıda kalan uzuvlarını dondurup sızım sızım sızlatan cinsten, ama işin garibi ben kendimden beklemediğim bir performans göstererek bir süre içinde bu soğuğa alıştım. Arada çizim çizimyağmur ve kapkara bir hava bize show yaptı ama yılmadık:)

Gece haritadan çalıştığım için önceden nereye doğru yürümemiz gerektiğini istasyondan inince anladım ve yürümeye başladık. içinden geçilmesi gerekn ana sokak isimlerini biliyoruz ama venedik gibi bir süreü ara minik sokakcıklarla birbirine bağlandığı için çok da takmayıp hepsine girdik çıktık, vitrinlere, bir sürü turistle bir baka baka yürüdük. Çektiğim fotolar karanlık, ama hava öyleydi,benim de becerim minik kamerayla bu kadar, üzgünüm:) Size aşağıdaki resimde gidilecek yerleri görülecek sokakları çizmeye çalıştım çünkü foto çekmek pek mümkün değildi yağmur altında:)

İstasyondan çıkıp kendimizi boylu boyunca Avrupa'nın ve kuzey avrupaya özgü belli başlı giyim, dekorasyon vb ıvır kıvır her türlü şeyi bulabileceğiniz zincir mağazalarının olduğu Nieuwendijk sokağına saptık. İyi mi kötü yaptık bütçede sonradan gördük ama biz çok eğlendik:) Birincisi hava soğuk ve yukarı bakınca binaların cephelerini inceleyecek komforu bırakmayan yağmurla karışık rüzgardansa ev/mutfak dekorasyon aksesuarcıları gezmek daha bir içimi ısıttı:)neyseki yolarkadaşım da benim kafadan...Biz bir dalmışız bir baktık Dam square'e 1 saatte geldik. orada bize verilen tahta ayakkabı magnet siparişlerini nereden alalım diye ben 1-2 €nun hesabını yapıp modelleri karşılaştırırken biraz da resim çektim tabi:)


Dam Square
National Monument

 Ve yukarıdaki resimdeki Kalverstraat'dan aşağı salınıyoruz. Hava gittikçe kararıyor ve biz kendimizi hala çocuklarımıza bişi almaktan alıkoyamıyoruz. Biri bizi durdursunnnn!!! (aslında çok alışveriş manyağı değilim, yurtiçinde çok az alırım, ama yurt dışında hep "anı olsun" "kullanırken hatırlayayım" diyen alt beynim üst beyinle savaşır durur ve çok güçlüdür:) "Reguliers Breestraat' içinden geçerek en sonunda karın açlığımızı sonlandıracak bir yer bulduk kendimize ve iyi ki de bulmuşuz:)

Rembrandtsplein'da "nightwatch" heykelini karanlıkta göremedik ama Nightwatch restaurant'da güzel bir yemeğin lezzetini deneyimledik. 


Maalesef buradan sonra çok kısacık size genel kültür şekliden hizmete vereceğim Amsterdam ile ilgili çünkü kendimizi H&M ve HEMA gibi iki güzel mağaza zincirine nasıl bir kaptırdıysak saati akşam yemeğine kadar ancak 6 yaptık- 7de yemek bitti. Biz de yorgunluktan bitmiştik. Çiçek pazarını kapanırken yakaladık, Şemsiyemiz altında istasyona geri yürüdük. Oysaki planlar şu şekildeydi:

Yukarıda verdiğim rotanın pembe kısmında devam edecek olursak:); Rembrandtplein'dan Heineken bira müzesine kadar sallanmak planımızdaydı. Hani olursa oradan Müzeumplein'a atlarız, ama "müze gezmekle vakit harcamayalım, zaten yarım günümüz var oradan Leidesplein'ı yürüyerek keşfederiz" demiştim pazar uçak saatine kadar internette araştırırken. Gel gör kuzumun yanımda olmamasıyla sürekli onu düşünmekle ve sıcak ortamlar vakit geçirelim bari gibi bir bahaneyle kuzey avrupa tasarımları bizi cezbetti, el kol dolu ama bütün siparişler+25 şeklinde istasyona geri yollandık.Tabi bir de ekstrayla!!! "Bu kadar geldik, bira müzesini de göremedik bari redlight district ne menem bir yermiş" demeyeyim diye sağ olsun Sultan arkadaşım bana yol gösterdi, bir kaç kez git geri gel, tekrar git, tekrar dön o daracık sokakcıktan derken çıktık...

Ve kırmızıyla geniiş bir daire içine aldığım yere ulaştık. Kanalların gece ışıklarıyla zamana meydan okuyarak akan suyla bir köprüde azıcık duraklayıp zamanın akışını hissetmek...Çok güzeldi. Soğuk da, sıcak da etkilemiyor öyle anlarda. Tavsiye olunur. Görecekleriniz tabii ki bununla sınırlı değil, gezin, görün, karar verin:)
İstasyondan hemencecik bavulumuzu alıp aldıklarımız içine tıkıp taksiye atlamamızla oraya kadar geçen yolsa otoban gibi bir yoldan 100€'ya yakın bir fiyatla otele varmamız içinde geçen sürede heyecanlı hiçbirşey olmadı:) Az kalsın uyuya kalıyordum.
Otel ve kıyı şeridi gözlemlerim, yarın.üzgünüm çok da eğlenemedik bu sefer ama kısmet bir sonraki detaylı Amsterdam ve çevresi turuna artık...

sevgiler...

Hiç yorum yok: