23 Ekim 2010 Cumartesi

anne sütü, neredesin?

Uzun zamandır yazamadım,

ancak kızım ve onu seyre dalmak tüm vaktimi alıyor desem yalan olmaz:)

Ayrıca "işte bunu mutlaka yazayım" dediğim hiçbirşeyi ekran başında hatırlayamıyorum. O nedenle bu yazım biraz eften püften olabilir.

Geçen haftaiçi kendimi biraz yetersiz ve üzgün hissettiren bir olayı anlatayım. Kızımın kilo alış hızı beklenenden biraz az olduğu için doktorumuz 2 haftada bir kilo ölçümü yapıyor ve en son gidişimizde "eğer aynı şekilde artarsa mama ile destek vermeye başlayalım" demişti. Ben de bu pazartesi sağım makinesi ile tek memeden ne kadar süt geldiğini ölçtüm. Önceki hafta gelenin neredeyse yarısı...diğerini düşünmek istemedim ve hepten moralim bozulmasın diye ölçmedim. Zaten gaz sancılarının yoğun olduğu aylardayız ve sadece meme verince kendini rahat hisseden bebeğimin gerçekten şiddetli bir ağrısı esnasında da "Artık yeter, acaba doymuyor mu gerçekten?" diyerek mama verdim. O beslenince çok mutlu oldum, balık gibi sadece gözlerini açabilir hale geldi. Amma velakin biberonunu yıkarken de gözlerim doldu, şimdiden sütüm azaldı, işe başlayınca tamamen bitecek herhalde diye...

Nedense saçma olduğunu bile bile kendimi eksik, yetersiz, gereksiz gibi hissettiriyor. bebeğim emerken çok huzurlu, şuanda da emdikten sonra uyuyalı 1,5 saati geçti. Ancak yine de yeterince kilo alamazsa hemen mamayla desteğe geçeceğim.

Annem zamanın kanunlarına göre, ben daha 42 günlükken işe başlamak zorundaymış ve "esema" bebek mamasıyla günlerimi geçirmişim. O zamanlar sağma makinesi olmadığından "sütler lavaboya boşu boşuna akardı" diyerek şimdi bile hayıflanıyor.

Bunları yazarken bebeğim yine uykusunda sıçramalarını ve ritmik hareketlerini gerçekleştiriyor.Ben şimdi sırt üstü yatıp kaçan sütleri geri çağırayım...

sevgiler.

Hiç yorum yok: