23 Ekim 2010 Cumartesi

atla arabana gidelim kızım!!!

Merhaba,
Bugün, geçen pazar aldığımız ve haftaiçi sadece evde tur atmakta kullanabildiğimiz arabasıyla kuzum ilk kez dışarı çıktı. Çıktık çıkmasına da ülkemin 3. büyük şehrinin en güzide diye geçinen semtlerinden birinde şehirciliğin ne kadar gelişmiş olduğunu görüp, ben diyim bin siz diyin on bin kez bastım küfürü (İçimden tabii, ne de olsa kız çocuğu yetiştiriyoruz:) Şaka bir yana ama sinirlenmemek elde değil. Kaldırım yapılacağı, kaldırımda nelerin olacağı ve nasıl kimler tarafından kullanılacağı yollar yapılırken maalesef unutulmuş. (Arabadayken de "bu Girne caddesini yeniden düzenleyenler araba kullanmasını bilmiyor kesin!" diye düşünüyoruz, o da ayrı bir gönderi konusu...)

Annemle evimizden Karşıyaka iskele karşısındaki Özsüt'e kadar gittik ama ara sokaklarda giderken o kadar çok tıngırdadı ki bebek arabası, resmen korktum kuzum korkudan ağlayacak yada tekerleklerden biri fırlayıp kopacak diye. 50 cm enindeki kaldırıma logar, elektrik kapağı, ne üdüğü bilemediğim bir kaç kapak daha ard arda farklı hizada açılmış ve farklı yüksekliklerde kalmış. Yoldan gitsem de aynı saçmalık devam ediyor.

Eve dönünce asıl düşündüğümüz bu yollarda tekerlekli sandalyeyle dolaşmak zorunda olanların hali oldu. Bebek arabasında geçirilen zaman kısıtlı ve geçici. Ancak herhangi bir sakatlanma durumunda hayatının geri kalanını evde geçirmeye mahkum ediliyor insanlar. Maalesef gittiğim hiç bir Avrupa ülkesinde bu kadar kötü kaldırımlar, kaldırım yol birleşimleri, yol çalışmalarındaki geçici inşaat halindeki görüntüler benzerini görmedim. Yolda yürürken çokça kanıksadığımız inşaatlarla mutual yaşamımız aslında son derece tehlikeli ve en azından sağlıksız. İnşaat kenarından geçerken herhangi bir kaza yaşamamızın an meselesi olduğu pek çok yerden muhabbetin en koyusuyla tehlikeyi fark etmeksizin geçip gidiyoruz. Bunları görüp bebeğimi bu durumda zorunda olsam nereden geçireceğim diye düşünmeden edemiyorum. Yada tekerlekli sandalyede olsam kaldırımdan gidemeseydim, yolda kamyonların otobüslerin yanısıra, sokaklarda arabalarla kamyonetlerle yanyana mı gidecektim?

Daha da ağır konuşacağım, o yüzden şimdi kızım bir yarım saat daha izin verirse yatayım yanında...

Acaba bugün deniz kenarında pastanede oturalım derken maruz kaldığımız gürültü mü yordu onu?Durup durup zıplayıp ellerini ayaklarını çırpıp iç geçirerek dalıyor tekrar... Kornaya elleri yapışık gezen gürültü canavarlarına da ayrıca okkalı bir sinir topu yolluyorum, başları ağrıdan kurtulmasın...

"becerebilirsek" sevgiler...

1 yorum:

ÇokBilmiş dedi ki...

Tam da hissettiklerimi yazmışsın. Ben de hep engellileri düşünüyorum kızımı gezdirirken.
Geniş kaldırımları ve bol yeşillik alanı olan bir sitede oturuyorum. Taşınmaya niyet ettim ama artık yeni evimde aradığım öncelikler farklı. Emlakçılara camından egzos kokusu alınmayacak, bebek arabası sürmeye elverişli, otoparkı olan ve arabadan inen bebeğimin doğrudan yeşilliklerin içine dalabileceği bir ev istiyorum deyince suratıma garip garip bakıyorlar.
Neyse ki benim gibi talepte bulunanların sayısı farkedildi ki İstanbul'da yeşil ve ferah yerleşim alanları bol miktarda kurulmaya başlandı.
Çok sevdiğim şehir içi mekanlar ise en küçük çocuğum barlara gidebilecek kadar büyüyünceye kadar beni özelemeye devam edecekler :)